Gevşek Federasyon değil, ya iki devlet, ya da konfederasyon (3)
 

Son iki yazımda müzakere süreci boyunca tartışılan federasyondan, Rum ve Türk taraflarının “federasyon” derken nasıl bir federasyon kastettiklerinden, “gevşek federasyon ve konfederasyon ” kavramlarının ne anlama geldiğinden, güçlü-zayıf federasyonla konfederasyon arasındaki en önemli farklılığın ne olduğundan ve gevşek federasyon-konfederasyon kurulması için çözülmesi gereken 4 konu olan “toprak, mülkiyet, güvenlik, Akdeniz’deki doğal kaynakların paylaşımı” konularından söz etmiştim
Bugün de Anastasiadis’in nasıl bir GEVŞEK FEDERASYON istediğini, bunun niye kabul edilemeyeceğini ve bizim, adı ne olursa olsun, niye İKİ DEVLETLİ BİR ANLAŞMA istememiz gerektiğini ortaya koyacağım

ANASTASİADİS NASIL BİR GEVŞEK FEDERASYON İSTİYOR

Rum basına yansıyan haberlerden çıkardığım sonuç şudur:
Anastasiadis, siyasi eşitlik gereği, 1 tek Türk’ün bile onayına muhtaç olmamak ve Doğu Akdeniz’deki doğal kaynakların değerlendirilmesi konusunda kendini serbest saymak için, “gevşek federasyon olsun, merkezi devletin yetkileri çok az olsun, ortak organ çok az olsun, Türklerle ne kadar az ortak organ olursa o kadar iyi olur” demeye başlamıştır…
Anastasiadis’in kafasındaki gevşek federasyon modeli, ilk anda kulağa hoş gelse bile ve geçmişte Türk tarafı da bunu savunsa bile, başta güvensizlik, ekonomik eşitsizlik ve stratejik nedenler olmak üzere birçok nedenle bugün için artık kabul edilmezdir…
Gevşek federasyonu kabul ettiğimiz, talep ettiğimiz günler çoktan geride kalmıştır…O köprülerin altından çok sular geçmiştir…
Anastasiadis “gevşek federasyonla” eğer sadece, iki kurucu devlet ilişkisini düzenleyecek, eşit sayıda temsilciden oluşacak bir FEDERAL KONSEY” kurulmasını öngörmüş olsaydı, bu ciddiye alınabilirdi.
Ne ki, Anastasiadis, merkezi devletin yetkileri az olsa bile yine birçok konuda tam yetkili olacak federal bir yapı öngörmektedir…
Buna göre bu yapının iki EGEMEN DEVLETİ değil EGEMENLİĞİ OLMAYAN İKİ EYALETİ olacaktır…Bu eyaletlerin AYRILMA HAKKINI da içeren SELF-DETERMİNASYON hakları olmayacaktır…Bu eyaletler, “OTONOMİ-ÖZERKLİK” ilişkisinde olduğu gibi sadece, kendi ekonomisinden, eğitiminden, iç güvenliğinden sorumlu olacaktır. Bu EYALETLERİN ANCAK, Federal anlaşmaya ters olmayan konularda uluslar arası anlaşma yapma yetkisi olacaktır .. AB’de, BM’de uluslar arası kuruluşlarda tek temsiliyet olacaktır…Bu eyaletler federal devlet çatısı altında AB üyesi olacaklar ve AB kuralları-müktesebatı tüm adada uygulanacaktır…Vatandaşlık verme yetkisi merkezi devlette olacaktır… Tek egemenlik, tek vatandaşlık, tek merkez bankası, tek para birimi(Euro) tek ekonomi olacaktır…Garantörlük iptal edilecek ve adada Türk askeri ile şu anda vatandaş olanlar dışında Türk vatandaşı olmayacaktır…Türk vatandaşları adaya sadece Shengen vizesi ile ve turist olarak gelecek, adada ikamet iznine sahip olmayacaktır…Çalışma izinleri, hatta öğrenci izinleri merkezi devlet tarafından verilecektir…
 

TALAT VE AKINCI, RUM İSTEKLERİNİ KABUL ETTİLER
Rahmetli Denktaş döneminde merkezi devlete sadece 12 yetkinin bırakılması savunulurken, Talat döneminde bu sayı 20 olmuştur…Akıncı döneminde ise merkezi devlete bırakılacak yetkilerin kimilerine göre 27, kimilerine göre 28-29 olması kabul edilmiştir…Bir başka deyişle Talat ve Akıncı, verdikleri korkunç tavizlerle, kısa sürede adada ÜNİTER bir Rum devleti kurulmasının kapılarını açacak ve bizi de etkisiz bir AZINLIK durumuna düşürecek olan, Rum tarafının savunduğu MERKEZİ YANI GÜÇLÜ FEDERASYON kurulmasını kabul etmişlerdir…

Rum eski Başsavcı ve müzakere grubu üyesi Alekos Markidis, dün Alithia gazetesinde yer alan açıklamasında Merkezi hükümet yetkilerinin 2016’dan itibaren ( Akıncı dönemi) Rum tarafının çabası ile artırıldığını ( yani Akıncı’nın verdiği tavizlerle) belirtmiştir. Markides, bunu yanlış bulduğunu da söyleyerek Akıncı’nın nasıl Rumdan daha Rumcu olduğunu teşhir etmiş ve bazı yetkilerin merkezi hükümetten federe devletlere aktarılması gerektiğini ifade ederek şöyle demiştir:
“Mesele, merkezî hükümetin elindeki yetkilerden hangilerinin gideceği değil hangilerinin kalacağıdır. Bir zamanlar merkezî hükümet yetkilerinin 12 olması konusunda uzlaşılmıştı. ( Denktaş dönemi) Daha sonra 20 civarına, ( Talat dönemi) yakın zamanda da 28’e (Akıncı dönemi) yükseltildi. Bu özellikle, yıllardan beridir konfederasyondan kaçmaya çalışan bizim tarafı ilgilendirir. Bundan sonra, merkezî hükümetin, genelde federal devletlere ait olan temel yetkileri olmalıdır. Genel hatlarıyla temel yetkiler dış politika, güvenlik, dış sınırlar, federal ekonomik politika, para politikası vb. olarak sayılabilir yalnız para politikası artık AB üyesi devletlerde değil Avrupa Merkez Bankası’ndadır. Kıbrıs sorununun bu olgularla çözülmesi halinde tek Merkez Bankası ile ekonomi üniter olacak.”
Alithia gazetesi, değişmez ” kategorisinde topladığı yetkileri şöyle sıralamıştır:
“1- Uluslararası antlaşmalar da dahil dış ilişkiler;
2- AB ile ilişkiler ve Anayasa’da yer alan Avrupa konuları;
3- Savunma;
4- Karada denizde ve havada sınırların belirlenmesi ve sınır denetimi;
5- Vatandaşlık, pasaport verme, sığınma verme, sınır dışı etme;
6- Terörle, örgütlü insan ve uyuşturucu suçu ile mücadele;
7- Federal ve Avrupa yetkililerinin atanması;
8- Merkez Bankası, para politikasının belirlenmesi;
9- Federal Devlet Ekonomisi, bütçe, dolaylı ve doğrudan vergiler;
10- Uluslararası navigasyon, deniz suları, MEB; Denizcilik, bandıra;
11- Doğal zenginliği (madenler, sular, enerji) değerlendirme maksatlı izin verme;
12- Doğal kaynakları arama ve değerlendirmeyi düzenleme ve denetim;
13- Federal Kamu Yönetimi, Federal Polis, Bağımsız kurumlar ve bunların yetkilileri,
14- Seçim ilanı ve icrası;
15- Ekonomik alanın düzenlenmesi ve denetimi; Rekabet;
16- Havacılık: Denetim, düzenleme,
17- Uluslararası örgütlerde temsil;
18- İletişim, Telekomünikasyon, Posta, Elektronik Posta, v.b;
19- Kritik altyapıların korunması: Havaalanları, limanlar, enerji santralleri;
20- Standartların belirlenmesi.”
**
Gazete, gevşek federasyon olsa bile bu yetkilerin merkezi federal devlette kalacağını ancak ‘Esnek’ kategorisinde sıraladığı aşağıdaki yetkilerden ise vaz geçilebileceğini belirtmiştir:
1- “Af, federal olmayan suçlar için af çıkarma;
2- Fikrî mülkiyet (telif hakkı);
3- Meteoroloji;
4- Arkeolojik ve Kültürel mirasın korunması;
5- Eğitim standardı,
6- Mal hizmetleri, enfeksiyon, atıkların denetimi; Kumar denetimi;
7- Ekonomik bütünleşme, işçi hakları, saat standardizasyonu, v.b.

ADI GEVŞEK İÇERİĞİ GÜÇLÜ

Görüldüğü gibi, “gevşek bir federasyon” olacak olsa bile merkezi devlete bırakılacak olan yukarıdaki yetkiler aslında adı konmamış “güçlü bir federasyon” olacağının kanıtıdır…Anastasiadis böylece hem istediği bütün önemli yetkileri merkezi devlete bırakacak, hem de bir şekilde Türk Halkının siyasi eşitliğinden kaynaklanan onayından kurtulmuş olacaktır…
Bu türden Bizans oyunlarına gelmeye ve bir 50 yıl daha bunları görüşmek için masada zaman kaybetmeye veya “gevşek federasyon” adı altında böyle bir çözümü kabul edip egemenliğimizden, bağımsızlığımızdan ve devletimizden vaz geçmeye gerek yoktur..
Ayrı bağımsız-egemen devlet kurmuş ve yarım asra yakındır bu devleti yaşatan bir Halk olarak bizim istediğimiz İKİ AYRI EGEMEN DEVLETE DAYALI BİR ANLAŞMADIR..KADİFE AYRILIKTIR…
Bu yola giderken, iki devlet ve Türk devleti ile AB arasında çözülmesi gereken 6 konu olacaktır:
1- Toprak konusu..( Ne kadar toprak vereceğimizi verimlilik, yeterlilik, güvenlik kriterine göre biz belirleyeceğiz),
2- Mülkiyet konusu ( Kuzeyde kalan eski Rum mülkleri global takas ve tazminat ilkesine göre çözülecek ve bu konu iki devlet arasında sıfırlanacaktır),
3- Güvenlik Konusu. ( Türkiye’nin adadaki Türk devletinin sınırlarının garantörü olacak ve bu amaçla iki devlet arasında savunma işbirliği anlaşması imzalanacaktır)
4- Doğal kaynaklar, adanın sahibi iki eşit Halk gerçeği temelinde ortak sahiplik esasında adil şekilde paylaşılacaktır. Bu temelde Kıbrıs MEB’i iki devlet arasında ikiye de bölünebilir, veya tek MEB alanı kalabilir ama gelir adil şekilde paylaşılabilir)
5- AB’a üyelik olacağına göre, Rum, Yunan ve AB vatandaşlarının Türk devletinde sahip olacağı 4 özgürlüğün ve AB üyesi ülkelerin sahip olacakları ticari ayrıcalıkların, Türkiye de AB’a tam üye olana kadar Türk vatandaşları ve Türkiye için de geçerli olacağı AB tarafından kabul edilmelidir
6- İki devletin kuracağı KONFEDERASYON, AB üyesi olacağı için, bu anlaşma AB’nin birincil hukuku olmalıdır.. Böylece AB’ın ve Avrupa mahkemelerinin ileride mülkiyet, TC ile savunma işbirliği anlaşması, Türk vatandaşlarına 4 özgürlük vb konularda iptal yoluna gitmeleri engellenmelidir.
Bu olduktan sonra iki devlet isterse, hiçbir ortak organın olmayacağı, sadece iki devletin eşit sayıda temsilcisinden oluşacak KONFEDERAL KONSEY’in olacağı bir KONFEDERASYON kurup işbirliği yapabilir…Bu FEDERAL KONSEY, aynı adada yaşayan iki komşu devlet arasında ortak sağlık, çevre, ticaret, dış güvenlik, dış politika, doğal kaynaklar, hava sahası, FIR hattı, kıta sahanlığı, MEB konularındaki işbirliğini düzenleyebilir…Bunca yıldan sonra ve bunca güvensizlik ve bölgedeki stratejik gelişmeler göz önünde bulundurulduğu zaman, varılabilecek en hızlı, en adil, en kalıcı ve en gerçekçi çözüm budur…