Garanti Anlaşmasının modası geçseydi ve AB müktesebatına aykırı olsaydı Rum tarafı 2004’de AB’ye girerken bu anlaşmayı AB içine taşımazdı; AB de itiraz ederdi.

Görev süresi bittiği için adadan ayrılacak olan Güney’deki Yunan Büyükelçisi Rum basınına yaptığı açıklamada “AB ve BM içinde garantörlük ve garantörler olmaz. Garantörlükte ısrar edilirse çözüm olmaz” şeklinde konuşmuştur.

Anastasiadis de hala “sıfır asker, sıfır garanti” dayatması yapmaktadır…

Oysa Garantörlük, 15 yıldır zaten AB içinde vardır ve AB Birincil Hukukudur

Üstelik bunu 2004’de AB’ye girerken kendileri ve AB birlikte yapmıştır…

Dolayısıyla Rum-Yunan-AB-BM’nin, “Garantilerin, yabancı askerlerin AB Normlarına uygun olmadığını, çağdışı olduğunu, modasının geçtiğini “ iddia etmeleri gülünçtür…

AB içinde garantörlük olmazsa, nasıl olur da Almanya’nın 5 garantörü vardır?

MODASI GEÇMEZ
Garanti Anlaşmasının modası geçseydi ve AB müktesebatına aykırı olsaydı Rum tarafı 2004’de AB’ye girerken bu anlaşmayı AB içine taşımazdı; AB de itiraz ederdi.

Oysa AB, Rum tarafına “sen Garanti Anlaşması ile bağlısın, o nedenle üye olamazsın, iptal et de gel “ dememiştir…

Tam aksi AB, Rum tarafını Garanti Anlaşması ile birlikte tam üye yapmıştır..

Nasıl mı?

Şöyle:

AB hukukuna göre devletler üye olurken, taraf oldukları, ancak AB hukukuna ters olmayan uluslararası antlaşmaları da AB içinde devam ettirirler. Katılım anlaşması, tek tek tüm üye ülkelerin parlamentoları tarafından onaylanırken, ekinde olan uluslararası anlaşmalar da oylanır…

Bu çerçevede, Rum tarafının tüm Kıbrıs adına AB’ye tam üye olmasıyla birlikte, Garanti ve İttifak Anlaşması ve Türkiye’nin, tek yanlı müdahale hakkı dahil, bu anlaşmadan kaynaklanan hakları ve sorumlulukları da tek tek tüm üye ülke parlamentolarınca onaylanmış ve AB Birincil Hukuku haline getirilmiştir.

İlaveten, Rum tarafı 2004’de AB üyesi olurken yaptığı katılım antlaşması ekinde yer alan 3 numaralı protokolün giriş kısmında “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Avrupa Birliği’ne katılması, (1960) Kuruluş Antlaşması’nın taraflarının hak ve yükümlülüklerini etkilemeyecektir” denilmektedir.

Kuruluş Anlaşmasının taraflarından biri Türkiye’dir…

Onaylanan 1960 Kuruluş Antlaşması’nın giriş bölümünde de açıkça Garanti Antlaşması’na gönderme yapılmaktadır.

Böylece “KIBRIS”ın AB üyesi olmasının 1960 Kuruluş Antlaşması’nın taraflarından olan Türkiye’nin hak ve yükümlülüklerini etkilemeyeceği 3 no’lu protokolle güvenceye alınmıştır.

Görüldüğü gibi, Türkiye’nin Garanti ve İttifak Anlaşması’ndan doğan hak ve sorumluluklarının Rum tarafının AB üyeliği nedeniyle olumsuz yönde etkilenmeyeceği hususu, AB Birincil Hukuku ile korunmaktadır

OLLİ REN SÖYLEMİŞTİ
Bu nedenledir ki AB’nin genişlemeden sorumlu eski üyesi Olli Rehn, 21 Ocak 2009’da AB Komisyonu adına Avrupa Parlamentosu’nun sorularına verdiği yanıtta: “AB Komisyonu, Garanti Antlaşması’nın AB’nin üzerine tesis edildiği temel ilkelere ters olduğu yönündeki düşünceye/endişeye KATILMAMAKTADIR.” demiştir.

Rum-Yunan yetkililerinin “AB içinde garantörlük olmaz” şeklindeki iddialarına bu gerçeklerle yanıt vererek “Türk-Yunan dengesinin korunması açısından, garantörlüğün gerekli olduğunu vurgulamak, garantörlüğün, 2004’de AB’ye girerken kendileri tarafından Birincil Hukuk yapıldığını” anımsatmak, KKTC Cumhurbaşkanı olarak Akıncı’nın görevidir…

Tabii inanıyorsa ve panayırları gezmekten vakit bulursa…

Ne ki inanmıyor, o nedenle susuyor.

Tek derdi seçim ve oy avcılığı!