ANASTASİADİS’İN ‘ÇÖZÜM’ DİYE ORTAYA KOYDUKLARI KIBRIS TÜRKÜNÜN ‘ÇÖZÜLMESİ VE YOK OLMASIDIR’.

Faşist Eokacı Anastasiadis dünya kamuoyunu etkilemek maksadıyla devamlı ve sistemli bir şekilde ‘çözüm istediğini’ ve ‘çözüme bağlı olduğunu’ açıklamaktadır.Anastasiadis’in nasıl bir çözüm ortadadır ve Rum-Yunan ikilisinin hedeflediği çözüm şekli Kıbrıs Türkünün sonunu getirmekte,adadaki varlığını sonlandırmaktadır.Bu durumu Türk tarafı olarak en iyi şekilde anlatmak ve vurgulamak üzere KKTC Cumhuriyet Meclisi karar almalı ve dünyaya duyurmalıdır. Kıbrıs Türkünün adada en az Rumlar kadar hakları olduğu,bunun 1960 Anlaşmaları çerçevesinde, uluslararası kabul görmüş ve tanınmış olduğuna vurgu yapılarak,ada gerçeklerine uyumlu bir çözümün şart olduğu,haklarımızın  güvence altına alındığı bir çözüme hazır olduğumuz vurgulanmalıdır.

Anastasiadis’in ENOSİS’i hedefleyen,Kıbrıs Türkünü azınlık statüsüne indirgeyen ve osmosis yoluyla yoketmeyi öngören çözüm savsatalarına karşı en iyi cevabı Meclisimiz vermelidir.KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı maalesef ada gerçeklerini bir yana bırakarak,Başkan’ı olduğu KKTC’nin varlığını unutarak,federasyon federasyon diye yanıp tutuşmaktadır.Yetkisi olmadan sürdürdüğü ve açılımlarda bulunduğu müzakerelerden biran önce el çektirilmelidir. Akıncı misyonunun Crans Montana’da tükendiğini artık anlamalıdır.

Bugün manşet haberimizde okuyacağınız üzere Rum basını Anastasiadis’in , ABD’nin bağımsızlık günü sebebiyle ABD Lefkoşa Büyükelçiliği’nde gerçekleştirilen resepsiyona katıldığını ve burada yaptığı konuşmada Kıbrıs sorununa adil ve kalıcı bir çözüm bulunmasının tek hedef olmaya devam ettiğini savunduğunu yazdı.
Aktarılan haberlere göre, Anastasiadis konuşmasında, “çağ dışı” olarak nitelendirdiği garantörlük sistemi ve adadaki askeri varlığını sürdürmede Türkiye’nin ısrarcı olduğu iddiasında bulunarak, Türkiye’nin yakın zamanda Güney Kıbrıs’ın tek yanlı ilan ettiği “Münhasır Ekonomik Bölgesi” (MEB) ve tüm bölgedeki eylemlerinin ise, Crans Montana zirvesinde garantilerin ve Türkiye’nin askeri varlığının sona ermesi gerektiğindeki ısrarlarında ne kadar haklı olduklarının kanıtını teşkil ettiğini savundu.
ABD’yle ilişkilerin güçlendirilmesinin dış politikalarının en büyük hedeflerinden biri olduğu ve iki ülke arasında terörizm, uyuşturucu ticareti ve toplu imha silahlarına karşı mücadeledeki işbirliğinin ileri düzeyde bulunduğunu belirten Anastasiadis, Noble ve Exxon Mobil gibi ABD şirketlerinin MEB’deki enerji planlarına dahil olmasının Güney Kıbrıs’ın bölgedeki istikrara katkısına duyulan güvenin göstergesi olduğunu ifade etti.

Aşağıda 4 Nisan 2018 tarihinde KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı’nın,Anastasiadis’in niyetini tam olarak öğrenmek üzere katıldığı meşhur 16 Nisan yemeği öncesinde Türkiye’deki YENİÇAĞ gazetesindeki köşemde yazdığım yazımı bulacaksınız. Manşet haberimizde de vurguladığımız üzere Anastasiadis’in  nasıl bir çözüm istediğini ibretle okuyacak ve bu maksimalist taleplere rağmen hala daha Rumla çözüm çözüm diye her kılığa girenlerin neyin peşinde olduklarını daha iyi anlayacaksınız!

Anastasiadis'in niyeti nedir?

04 Nisan 2018 Çarşamba

YENİÇAĞ GAZETESİ

Son günlerdeki gelişmeler, Rum tarafının kesinlikle anlaşma istemediğini açıkça göstermektedir. İspiyoncu Anastasiadis bölgedeki gerilimi tırmandırmaya devam ederken, Türkiye'ye ve Kıbrıs Türklerine saldırmayı ihmal etmemektedir. Cumhurbaşkanı Akıncı herhangi bir zihniyet değişimi içerisinde olmayan Anastasiadis'le 16 Nisan'da buluşacaktır. Crans Montana'da çöken sürecin küllerinden yeni bir müzakere süreci yaratma gayretleri nafiledir ve faydası yoktur.

Crans Montana 5'li Konferans'ı, Rum tarafının bilinen tutumu ve talepleri nedeniyle çökmüştür. Temmuz 2017 sonrasındaki konjonktür Cumhurbaşkanı Akıncı'nın, Türkiye'nin de desteğini alarak, kapı kapı dolaşıp KKTC'nin tanınmasını istemesi için oldukça uygundu. Ne var ki Akıncı bunu tercih etmedi. Rum tarafındaki Başkanlık seçimlerinin sonucunu beklemeyi tercih etti. Halbuki Rum tarafında lider değişiminin Rum tarafının siyasetini değiştirmeyeceği gerçeğini Akıncı'nın çok iyi bilmesi gerekir. Geçtiğimiz hafta Başbakan Erhürman'la görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada Rum Yönetimi lideri Anastasiadis'le çok uzak olmayacak bir tarihte bir şekilde buluşmanın olacağını belirterek "Ancak, niyetlerin anlaşılması bakımından bir araya gelinmesi, yeni bir müzakere süreci anlamı taşımaz, yeni bir müzakere süreci de bundan önceki gibi olmaz"demiş; bu açıklamanın ertesi gününde ise liderlerin 16 Nisan'da Birleşmiş Milletler'in ev sahipliğinde buluşacakları bildirilmişti.

Anastasiadis Kıbrıs'ı Yunan yapmak istiyor

Anastasiadis'in istediği, azınlık olarak kabul ettiği Kıbrıs Türkleri'ni sözde Kıbrıs Cumhuriyeti'ne yamalamaktır. Anastasiadis Kıbrıs Rumlarını adanın tek sahibi olarak görmektedir. Türklerle uzlaşma, anlaşma bu adamın lügatinde yoktur. Cumhurbaşkanı Akıncı ile 28 Mayıs 2015'te, üzerinde mutabık kaldıkları, Güven Artırıcıveya Yaratıcı Önlemlerin hiçbirini yerine getirmemiştir. İki taraf arasında güven tesis edecek, yakınlaşma sağlanmasına katkı koyacak önlemler için bile kılını kıpırdatmayan Anastas'ın birleşme konusunda ciddi olmasını beklemek saflıktır.

Her fırsatta tek yanlı kararlar alan, Türk tarafını dikkate almayan, yok sayan Anastasiadis'in 'niyeti'ortadadır ve bunu yeniden anlamaya çalışmaya gerek yoktur. Cumhurbaşkanı Akıncı, elli telde aynı anda cambazlık yapan Anastas'la, boy ölçüşemez.

Cumhurbaşkanı Akıncı ve Anastasiadis olası yeni bir süreçteki şartlarını ayrı ayrı ortaya koymuştur. İki tarafın şartları arasında herhangi bir yakınlaşma sağlanacak en küçük bir ihtimal dahi yoktur. Taraflar ayrı tellerden çalmaktadır.

Anastasiadis'in taleplerini hatırlayalım:

1-Türkiye sözde Kıbrıs Cumhuriyeti'nin sözde Münhasır Ekonomik Bölgesi'ndeki (MEB) sondajlarına müdahale etmekten vazgeçecektir.

2-Türk tarafı, Türkiye'nin garantörlük ve tek yanlı müdahale hakkından vazgeçmeyi ve adadaki askeri varlığını sonlandırmayı kabul ederek masaya gelecektir.

3-Kurulacak yeni düzen AB hukuk ve normlarına uyumlu olacak, derogasyonlar ve diğer kalıcı sapmalar kesinlikle söz konusu edilmeyecektir.

4-Karar almada Merkezi Hükümetin işlevselliğini engelleyecek-kısıtlayacak, bir bakıma veto anlamına gelecek şekilde, Türk tarafının karar alma mekanizmasına katılımı söz konusu edilmeyecektir.

5-Dönüşümlü Başkanlık söz konusu değildir. (Bu konuda çapraz oylama ortaya konarak konu özünden saptırılmaya çalışılmaktadır)

6-Türk tarafı 4 özgürlüğün tüm AB vatandaşları için geçerli olmasına itiraz etmeyecektir. 4 Özgürlük Türk vatandaşları için geçerli olmayacaktır.

7-İsteyen Rumların kuzeydeki mallarına dönmesi sağlanacaktır.

8-Kuzey Kıbrıs'ta yaşamakta olan ve üzerinde mutabık kalınan sayı dışındaki, Türk vatandaşları Türkiye'ye geri gönderilecektir.

Bu listeyi, Rum taleplerini, uzatmak mümkündür. Yukarıda ortaya koyduğum Rum talepleri ve dahası Türk tarafınca 'maksimalist'talepler olarak nitelendirilmiş ve Crans Montana'nın çöküş sebebi oarak gösterilmiştir.

Rum tarafı yeniden müzakere isterken, hiçbirşey olmamış gibi Crans Montana'da kalındığı yerden ve BM Genel Sekreteri Guterres'in 6 maddeden oluşan 'çerçeve' önerilerini dikkate alarak sürece devam etmek istemektedir. Bu olacak, kabul edilecek bir durum değildir.(Not:Anastasiadis Guterresin 4 Temmuz Çerçevesini kabul ettiğinive müzakerelere hazır olduğunu bildirmiştir.HMY)

Cumhurbaşkanı Akıncı'nın, Anastasiadis'in "Bugüne kadar sürdürülegelen tavırları bizi olumluya taşımamıştır... Bu adanın tek sahibiyim, tek hâkimiyim, Türkiye'yi de AB sopasıyla yeri geldikçe döverim, Kıbrıslı Türkleri de bu adanın bir azınlığı olarak görürüm, gün gele onların payını da bir şekilde bir yerde ayırırım"yönündeki olumsuz tutumunun tespitini yaptıktan ve Anastasiadis ile yaşadığı başarısız müzakere sürecini ve oradaki tavrını da buna ekledikten sonra hâlâ daha 'niyet'öğrenme arzusunu kusura bakmasın anlamış değilim.

Akıncı'nın, Rum tarafındaki zihniyetin değişmediği, değişmeyeceği ortada iken, atılması gereken adımları vakit geçirmeden atması, yani KKTC'nin tanınması için gayret göstermesi gereklidir.