Kıbrıs’ın fethinin 442’nci, Türk Mukavemet Teşkilatı’nın (TMT) 55’inci ve Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’nın 37’nci yıldönümleri dün törenlerle kutlandı.
Bu arada Ankara’da düzenlenen ‘KKTC Silahlı Kuvvetler Günü’ resepsiyonuna katılımlar yoğundu. Ankara’da Güvercinlik ve Spor Tesisleri Komutanlığı’nda yer alan resepsiyona Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlarının da katılması oldukça ilginç ve anlamlıydı...
Kıbrıs Türkü’nün yakından tanıdığı, bu topraklarda görev yapan ve bir süre önce de denetlemelerde bulunmak üzere yeniden adamıza gelen Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hayri Kıvrıkoğlu’nun da resepsiyonda bulunması, Kıbrıslı Türklere verilen değer ve buradaki varoluş mücadelesinin önemi bakımından önemli bir mesajdır.
Kıvrıkoğlu, Kıbrıs’ta iz bırakan komutanlardandır. Buradaki halkın ne tür zorluklar içinde mücadele ettiğini bilenlerdendir.
KKTC’nin Ankara Büyükelçiliği Ataşesi Kurmay Albay Cemal Volkan, resepsiyondaki konuşmasında, Rum – Yunan ikilisinin Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakını gerçekleştirmek uğruna EOKA tedhiş örgütüyle giriştikleri saldırılara bir tepki olarak 1 Ağustos 1958’de Kıbrıs Türkü’nün bağrından etkili ve örgütlü bir direnişi başlatmak üzere Türk Mukavemet Teşkilatı’nın doğduğunu söyledi.
“Dünyada eşine az rastlanan bir başarıyla tarihi görevini 1974 Barış Harekâtıyla tamamlayan Türk Mukavemet Teşkilatı düzenli orduya dönüştürülerek 1 Ağustos 1976’da Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı kurulmuştur” diyen Volkan, şunları ekledi:
“Kıbrıs Türkü’nün bağrından çıkan Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı, kendisine verilen görevin bilincinde Türk Mukavemet Teşkilatı’ndan devraldığı bayrağı daima yükseklerde tutacaktır.”
Evet; bunlar Kıbrıs Türkü’nün tarihinde önemli dönüm noktalarıdır.
Eğer bu günlere gelinebilmişse, varoluş mücadelesindeki fedakârlıkları unutmamak, yeri geldiğinde benzeri özverilerde bulunmak gerekir. Kıbrıs Türkü zorlukların aşılması ve düze çıkılmasında özverinin örneklerini geçmişte vermiş ve yeni nesillere bu günleri yaratmıştır.
Yakın geçmişteki mücadelenin zorlukları belki şimdiki nesil tarafından pek algılanmayabilir, ancak bunun önemi ve anlamı zor dönemlerde yeniden anımsanır ve o zamanki ruh ve heyecanla çok şeyler başarılabilir.
Direniş başarıya ulaşmamış olsaydı, bugün bu topraklarda ne Türk bayrağı dalgalanacaktı, ne de KKTC bayrağı!..
Direniş başarıya ulaşmasaydı, bugün bu adada Kıbrıs Türk halkı diye bir varlık olmayacaktı!..
O zaman ne devletimiz, ne hükümetimiz, ne yargı ve meclisimiz, velhasıl hiçbir şeyimiz var olmayacaktı.
Kıbrıs Türkü’nü bu topraklarda eritebilmek için neler yapılmadı ki!.. Türkiye ile bağ kurmamak, kurulan bağları koparmak için ne entrikalar, ne oyunlar çevrilmedi ki!..
Ancak Kıbrıs Türk halkının ezici bir çoğunluğu, liderliğin de işareti ve halkla el ele vererek, devamlı mücadelesi sonucu bu oyunlara gelmedi ve boynu bükük olarak yaşamayı asla kabullenmedi.
İşte bundan dolayıdır ki, Cemal Volkan Albayın da değindiği gibi bunların değerini bilmek gerek. Kıbrıs Türkü, bu adada barış ve huzur içinde, Rum halkıyla yan yana yaşama arzusundadır. Bunun için de kalıcı, adil ve siyasi eşitliğe dayanan, Türkiye’nin etkin ve fiili garantisini içeren bir uzlaşmaya her zaman vardır. Esasen karşı taraf da artık bu gerçekleri bilmektedir.
Ve ayrıca bilinmelidir ki, geçmişin şanlı direnişleri, varoluş mücadelesi olmasaydı, bu ülkede seçim bile yapamayacak, devlet sahibi olamayacaktık!..