TOPLUMSAL SEFERBERLİĞİN NERESİNDESİNİZ ERHÜRMAN HÜKÜMETİ?

Hiç yazmak istemedim ama sosyal medya hesabımdan paylaştığım aşağıdaki görüşlerime CTP ve TDP’li belediye meclis üyeleri, ülkemizin siyasi yelpazesinde en sağından en soluna yer alan onlarca kişiden toplumsal seferberlik ve ortak akıl’a yönelik bu kadar yorum, destek, öneri ve gelen katkılardan sonra yazmadan da duramadım.

Ekonomik dar boğazdan hep birlikte ülkemizi çıkarmak adına farklı kesimlerden toplumsal seferberlik ve ortak akıl’a yönelik öneriler Kıbrıs Türkü’nün siyasi kimliklerin ötesine geçerek toplumun geleceği ve kurtuluşuna yönelik bir umut olurken Tufan Erhürman Hükümetinin toplumsal seferberliğin neresinde olduğunu da sorgulamak ve sorgulatmak yaşadığımız bu süreçte oldukça önemli.

Başlı başına başka bir yazının konusu olmakla birlikte gerek Erhürman hükümetinin gerekse hükümet ortaklarının her birinin şahsının ve partisinin toplumsal seferberlik ve ortak akıl noktasının nerede olduklarının sorgulanması gerekir.

Erhürman hükümeti yaraları iyileştirmekten oldukça uzak bir noktada durmakla birlikte toplumsal seferberlik ve ortak akıldan uzaklaşan kararlara da imza atmaya devam ediyor. Adeta geçmiş başarısız hükümetleri bile Kıbrıs Türküne aratır bir noktaya geliyor.

Yazının özüne ve ana konusuna dönecek olursak çuvaldızı iki tarafa batırmakla başlayacağımızdan birçok kişi tarafından farklı yorumlanma ve anlaşılma riskini de alarak yazacağım.


Herkes bir ucundan askeri kantinleri yazmakta, bir tarafından konuya yorum yapmakta, birçoğu da olaya popülarite açısından bakmakta ve halk kahramanlığına soyunmakta.


Askeri kantinler sivil halkın kullanımına niye kapatılmış ? Halkı "hırsız" "soyguncu" "fırsatçı" süpermarket ve sermaye sahiplerine mahkum etmişler .


Halbuki olay meselenin göz ardı ettiğimiz bir başka boyutu da bulunmakla birlikte Erhürman hükümeti acele verdiği kararlar ile toplumsal vicdanımızda yaralar açmaya, farklı kesimleri düşmanca karşı karşıya getirecek “ASKERİ KANTİNLER”  gibi  kararlara imza atarak toplumu , bizleri ortak akıl ve toplumsal seferberlikten uzaklaştırmaya devam ediyor.  


SENDİKALAR ELİNİ TAŞIN ALTINA NE KADAR KOYUYOR

Mesele Başbakanın, hükümetin ve hatta Askerin de meselesi değil.
Mesele halkın, eleştiren sendika ve sivil toplum örgütlerinin de meselesidir.
Hatırlarsınız batırılan bir PEYAK vardı.
PEYAK adı iş ola seçilmiş bir isim değildi tabii.
PEYAK adının açılımı Personel Yardımlaşma Kooperatifi idi. Hem her bölgede süpermarketleri, hem de bankası vardı.
Hatta bir ara üyeleri için konut bile yapmışlardı.
Kår amacı gütmediği için piyasada en ucuz satış yapan market zinciriydi, hatta o yıllarda tek zincir süpermarket PEYAK idi.


Lefkoşa'da bir diğer sendikalar iştiraki olan BELÇA idi.
Bu iki kuruluş üyelerine hizmet vermek için daha yüksek iskonto ile mal alabilmek için toplu mal almakta, ucuza aldıkları malları ise kăr amacı gütmeden maliyet artı + işçilik gideri ile üyelerine ve halka satmaktaydılar.


Tıpkı askeri kantinler gibi kâr amacı gütmeden.


Arada bir fark vardı sadece.


Askeri kantinlerde personel ve vergi gideri de olmadığı için maliyet ve fiyatlar daha uygun olmaktadır.
Şimdi her platformda esip yağan arkadaşlara bir sorum olacak .
Sendikaların üyeleri için kurduğu ve Lefkoşa Türk Belediyesinin bile ortak olduğu BELÇA süpermarket ile diğer marketlerin fiyatları arasında ciddi bir fark var mı ?
Şuan için spesifik olarak söyleyebiliriz ki ciddi bir kira gideri olmayan ve gerçekte üyelerine hizmet vermek için kurulan ancak halkımız tarafından da destek gören BELÇA hissedarı sendikalar bu içinden geçtiğimiz dönemde esas kuruluş gayelerine uygun olarak maliyet + personel gideri karşılığında satış yapsa olmaz mı ?


On binlerce üyesi olan sendikalarımız tıpkı öğlen yemeği verdikleri gibi kooperatifleşerek süpermarket zincirleri kurarak askeri kantinlerle yarışır şekilde halka maliyet + personel gideriyle satış yapsa olmaz mı ?


Lütfen herkes biraz olsun gerçekçi olsun.


10.000 üyesi olan güçlü sendikalarımız var , hatta bunların bazılarının bankaları bile var.
10.000 üye 5.000 TL sermaye ile böyle bir kooperatifleşmeye gitse 50.000.000 TL sermayeli dev bir şirket olur, birçok ürününü ihale yöntemiyle direk Türkiye'den alır ve maliyetine veya az kar marjı ile halka satar.


İşte o zaman askerî kantine kimsenin ihtiyacı bile kalmaz ki hakkını teslm etmek adına bugüne kadar da askeri kantinlerinde serbest piyasadaki benzer kuruluşlara rakip olma veya onların pazar paylarını ellerinde alma gibi bir hedefi olmadığını da belirtmek gerek.


Hem de herkes dilediği vakitte, dilediği miktarda mal alabilir.


Hadeyin bakalım herkes isyan edeceğine elini taşın altına koyarak hem kooperatife ortak olsun, hem de halkın ucuza alışveriş yapabilmesine katkı koysun.


Hatta üyelik koşullarına sendika üyeliği şartı koymasınlar ki bizler de üye olabilelim.


Ağlamak çare değildir.


Çare üretebildiğimiz oranda bu memlekette rahat ederiz.


Konunun özü ile ilgili sosyal medya hesabıma gelen olumlu, olumsuz veya alternatif çözüm önerisi de içeren tüm görüşler herkesin elini taşın altına koyması ve toplumsal seferberlik ile ortak akılı var etme noktasında bir umut olurken yazımın sonunda da sormadan duramayacağım.

Sahi herkesin taşın altına elini koyması, toplumsal seferberlik ve ortak akıl noktasında Erhürman Hükümeti nerede duruyor?

Tufan Erhürman nerede duruyor ? Kudret Özersay nerede duruyor? Serdar Denktaş nerede duruyor? Cemal Özyiğit nerelerde duruyor acaba? Peki sendikalar bu noktada nerede duruyor?

Ve son bir nokta; Hükümetin CTP’li  Ekonomi bakanı Özdil Naminin “askerş kantşnler ile ilgili talimat Başbakan’dan geldi” açıklaması CTP’li Başbakan Erhürman’ın halk düşmanı yapmaz mı? ki CTP’nin bugün itibariyle kaynayan cadı kazanına döndüğünü gösteren çok önemli nokta olması hasebiyle bir sonraki yazımızın da konusu olsun.