Bu başlığı herkesin moralini bozmak için değil halkımızla gerçekleri paylaşmamız gerektiğine inancımdan dolayı kullandım. Hani “şeffaflık-şeffaflık” diye televizyon ekranlarından ve gazete köşelerinden devamlı haykırışlar var ya? Hem siyasette şeffaf olunsun diye beyanatlar döşeyeceksin hem de “sakın müzakere süreci veya yapılan ortak açıklama metni için olumsuz görüş belirtmeyin” diyeceksin. Kusura bakmayın ama böyle siyaset olmaz. Eğri oturup doğru konuşacaksak müzakere masasında işler pek de iyi gitmiyor ve bunun nedeni de tamamen Rumlar ve izledikleri taktiklerdir.

Önce Anastasiades seçilir seçilmez masaya oturmamak ve müzakere sürecinin tekrar başlamasını geciktirebilmek için oyun üstüne oyun oynadı. Yok ortak açıklama, yok müzakerelerin düzeyi düşürülsün derken tam bir yılın kaybedilmesine neden oldu. Sonra? BM’den bu oyalamalara karşı tıs yok. ABD desen Büyükelçi’nin verdiği her beyanat, her konferans, Rumlarla ve Türkiye ile ilgili. Britanya deseniz tam müzakerelerin nihayet tekrar başlayacağı ana denk getirerek Rumlarla Kıbrıs’taki egemen Britanya üslerinin bazı bölümleri ile ilgili anlaşma imzaladı. Yani hangi tarafı desteklediklerini de dünyaya duyurdular. Peki Kıbrıslı Türkler? Bizi pek de düşünen yok gibi…

Anastasiades müzakere masasına oturmak için önkoşul koyarken zaten BM parametrelerini çiğnemişti ancak ona uyarı geleceğine tüm dünya Kıbrıslı Türklerin üzerine çöktü ve Türkiye’ye direk giderek, bizlerin teğet geçilmemize de neden olunarak, ortak metindeki cümlelerin Rumların istedikleri gibi olması başarıldı.

Şimdi de bu kadar ilgi ve destekten şımaran bir Anastasiades ve ekibi ile karşı karşıya kaldık. Lütfen kimse Türk tarafı yapıcı olmuyor gibi gerçeklerle bağdaşmayan saçma beyanatların arkasına saklanmaya kalkmasın. İdeolojik olarak Cumhurbaşkanı Eroğlu ile veya Müzakereci Kudret Özersay ile ters düşebilirsiniz ancak masada yapıcı olmuyorlar suçlaması sadece Anastasiades ve Rum müzakere ekibi için söylenebilir.

Anastasiades önce müzakereci atamak isteyerek gerektiğinde arkasına sığınıp süreci devamlı geciktirecek bir formül üretmişti. O zaman da bunu çok eleştirmiş ve uyarılarımı yapmıştım. Bugün, o uyarıların yerinde olduğunu ne yazık ki hep beraber görmekteyiz. Anastasiades kendi müzakerecisi Mavroyannis’i gerekli yetkilerle donandırmayarak bir sonraki görüşme tarihi ve zamanı ile ilgili basit bir konunun bile kendisine danışılmasının gerektiği bir yapı, bir diğer deyişle müzakerelerin devamlı bir tökezle karşılaşmasını sağlayan bir yapı ortaya çıkarmıştır. Sayın Özersay en basit görüşme taleplerini Mavroyannis’e ilettiğinde bile “Anastasiades’e bir danışmam gerekir” cevabını almaktadır. O zaman müzakereler nasıl hızlanıp sonuca doğru seyredecektir?

Rumların sonuca, yani çözüme ulaşılmasını engellemeye çalıştıkları artık aşikardır. Bunu tüm dünya da görmekte ancak Rum tarafını çözüme doğru itecek hamleler yerine onlara hala daha şakşakçılık yapılmaktadır. Bu durum değişmezse bence çözüme ulaşmayı bırakın, mahallesinden bile geçilemeyecek. Tabi esas sorulması gereken soru dış güçlerin taktik değiştirip Rumları çözüme doğru teşvik etmeye başlayıp başlamayacaklarıdır.

Anastasiades’in sorun çıkaran adımları ve istemlerini sıralasak sayfalar doldurabiliriz ancak son incisini buradan sizlerle paylaşmak istiyorum. Utanmadan, sıkılmadan Rum tarafı masaya dönüşümlü başkanlığı ortadan kaldırıp 10 bakanlıkta 7-3 oranı ama salt çoğunlukla karar alınmasını sundular. Yani ta geçmişten bu güne gelerek zaten kabul edilmiş bir yapıyı yok sayıp tamamen kendi egemenliklerinde Türklerin azınlık olacakları bir yapıyı “öneri” olarak sundular. Adadaki tüm gerçeklere rağmen bunu önerebilmeleri ne kadar şımardıklarının kanıtıdır. Bunu duyan tüm üçüncü ülke yetkilileri de BM yetkilileri de şokta. Böylesine tüm süreci dinamitleyen bir öneriyi bu saatten sonra masaya sürmek çözümden uzaklaşmaya çalışmakla eşdeğerdir. Artık kabul etmeliyiz ki karşımızda çözüme ulaşmaya niyetli olmayan bir Rum yönetimi vardır.

BM, ABD ve diğerleri eğer Kıbrıs’ta çözüm istiyorlarsa artık Anastasiades ve ekibinin kulağı çekilip doğru telkinlerin yapılması şarttır. Bizlerse KKTC’yi doğru yönetip kendi kapımızın önünü süpürmeye bakalım. Çözüm başka bahara kalacak gibi götünüyor…




GÖZLEM SERHAT KO
TAK