Halktaki genel kanı, önümüzdeki pazar günü yapılacak milletvekilliği erken genel seçiminde, hiçbir partinin tek başına iktidar olamayacağı yönünde…
Bu demektir ki, tek başına 26’yı bulabilmek oldukça zor.
‘Bul karayı al parayı’ işine de benzemez.
Böyle olmasına rağmen herhangi bir sürpriz beklenebilir mi?.. Allah rahmet eylesin, Kemal Sunal’ın dediğinden olabilir de, olmayabilir de!..
Cumhuriyetçi Türk Partisi – Birleşik Güçler (CTP/BG) Genel Başkanı Özkan Yorgancıoğlu, Girne mitinginde konuşurken, partisinin tek başına iktidara geleceğinin görüldüğünü, ancak böylesi bir durumda CTP’nin bu ülkeyi halkla birlikte yönetmekten vazgeçmeyeceğini açıkladı.
Dikkat ederseniz, Yorgancıoğlu’nun ‘ancak’ kelimesindeki anlamı daha iyi kavrayabilmek mümkün.
Ulusal Birlik Partisi (UBP) Genel Başkanı İrsen Küçük ise, kamuoyu yoklamalarının UBP’yi birinci parti olarak gösterdiğini belirtti ve “seçim sonrası yeniden Başbakan olacağım” dedi. Koalisyon hükümeti kurulması gerekirse, bunun tek şartının da ‘ekonomik programa sahip çıkacak bir parti’ olduğuna işaret etti. Maliye eski bakanı Ersin Tatar da “Tutamayacağım sözü vermem’ diyerek bir ekleme yaptı.
Peki; CTP ve UBP’nin ‘tek başına iktidar’ söylemleri var da, DP – UG’nin yok mu?..
Demokrat Parti – Ulusal Güçler (DP – UG) Genel Başkanı Serdar Denktaş, seçim sonrasında halktan hükümeti kurma yetkisi alacaklarını ifade ederek, ülkenin her yanını karanlık bastığını,
CTP/BG’nin becerisiyle 2006’dan bu yana halkın ekonomik kayba uğradığını, demokraside çirkinliklerin başladığını söyledi. Denktaş, İrsen Küçük döneminde de başımızın eğildiğini, güvenin sıfırlandığını ve onurumuzun ayaklar altına alınarak fakirleştirildiğimizi kaydetti.
Farkındaysanız, bir tek Toplumcu Demokrasi Partisi ‘tek başına iktidar’ iddiasında değil. Gerçek de bu değil midir?.. Yalnız Genel Sekreter Cemal Özyiğit, partinin,’Toplumcu Kurtuluş Partisi’nin (TKP) onurlu geçmişine sahip çıkarak halkı geleceğe taşımakta ve ‘çarpık düzeni’ değiştirmekte kararlı olduğunu söylüyor.
O günleri hatırladıkça ‘Ah; nerde o eski TKP’, ya da ‘nerde o Halkçı Parti’ demeden edemiyoruz.
Sonuçta, görünen köy kılavuz istemez. Avrupa’nın birçok ülkesinde koalisyonlar güzel işler yapar da, KKTC’de mi yapamaz?.. Kaldı ki, geçmişte bunun örnekleri de yaşandı.
Gelelim bu halkın en fazla güvendikleri ve güvenmediklerine…
Bu halk Türkiye’ye, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne gönülden bağlıdır ve güvenmektedir. Kimse bu güveni sarsamaz.
Çünkü bizler Kıbrıs Türkü olarak, sonuna kadar direnmeseydik ve Türk Silahlı Kuvvetleri de bu adaya çıkmamış olsaydı, en basitiyle ben bu yazıları yazamaz, siz de okuyamazdınız.
Onun için bu halkın Rum Milli Muhafız Ordusu veya Yunan ordusuna değil, Türk ordusuna güveni vardır. Ayrıca politikacıya güveni olmayabilir, ama yargıya güveni tamdır.
Seçimden sonra oluşturulacak olan hükümetin, her ne pahasına olursa olsun, güvensizliği güvene dönüştürmesi yönünde adım atması gerekir ve kaçınılmazdır da!..
Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu da geçen günkü bir açıklamasında bu konuda şöyle demişti:
“Benim temel hedefim, Kıbrıs Türk halkının kendi devlet çatısı altında refah ve huzur içinde yaşamasıdır. Bunun için de ülkenin iyi yönetilmesi gerekir. Ekonomisi ve sosyal yapısının güçlü olması lazımdır. Günümüzde huzur ve sükûnetin devamlılığı açısından adalet mekanizmasının sağlıklı çalışması, demokrasinin ön planda tutulması, katılımcılık, uzlaşma kültürü gibisinden değerlere her zamankinden fazla önem verilmesi gerekir.”
Bunları kimler istemez Sn. Eroğlu?..
Artık bu memlekette bir takım zihniyetler değişmeli, ülkenin çıkarları düşünülerek kararlar üretilmelidir. ‘Adama göre iş’ değil, ‘işe göre adam’ devri başlamalı, haksız kazanç elde edenlerden hesap sorulmalı, popülizme kesinlikle son verilmeli, seçimlerden sonra, mecliste ve özellikle de hükümette görev alacak olanlar, rozetlerini çekmeceye kaldırmalıdırlar.
Başka türlü bu ülkenin düze çıkması mümkün değildir. Bu halk yöneticilerden bunları beklemekte, bazı şeyleri de kesinlikle istememektedir. Neleri istemediklerini zaten yazdık, tekrarlamak istemiyoruz.
Hiç mübalağa etmiyoruz, Doğu Akdeniz’in incisi bu adanın kuzeyi, bir Singapur’a dahi dönüşebilir. Yeter ki çalışılsın, ‘ben yaparım olur’ zihniyetinden vazgeçilsin.
Bu konularda söyleyecek çok söz vardır da, şimdilik bu kadarla yetinelim dedik.
Yorumlar