Olağan üstü olay mı yaşanıyor Kuzey Kıbrıs'da?... Savaş içinde miyiz?... Her hangi bir saldırı altında mıyız?...

HAYIR...

Peki şu peyderpey elektirik akımını durdurmak ve ya vermek ne demek oluyor?...

Zemheri günleri yaşadığımız şu kış günlerinde sınav haftasını geride bırakmış ya da sınavları devam eden öğrenciler mum ışığında çalışıp ödev yaparken... Hastane'den çıkıp evinde oksijen ve ya diyaliz makineleri ile tedavisine devam etmek zorunda kalan yaşlı veya genç hastalar varken... Cumartesi günü kolej birinci aşama sınav hazırlığı yapan onca öğrenci ve aile varken... Kış günlerinde elektirikler bu kadar pahalıyken ve üzerine daha da zam ekleneceğini bile bile mecburiyetten evini ısıtmak için elektirik enerjisini kullanan halk varken...

Büyük ihtimalle ülkemizi yönetenler, üst düzey yöteticiler ve zenginler jeneratörlü ve ( 70 ile 150 bin ) arası yüksek maliyetli solar enerji ile sıcacık ve aydınlık evlerinde keyiflerini sürüyor...

Geleceğimizi emanet edeceğimiz mum ışığında çalışmak zorunda bırakılan çocuklar, gençler... Üşüyen yaşlılar, insanlar... Yaşama oksijen ve dializ makinesi ile tutunan hastalar gerçekten kimin umrunda?...

Kurumların, devasa otellerin, köklü ve büyük şirket ve fabrikaların, gece kluplerinin siyasi bağları sebebiyle ödenmemiş borçları aylar hatta yıllarca katlanarak büyürken ve elektirik enerjisini kullanmaya devam ederken, 490 TL ödenmemiş faturası olan halkın elektirik enerjisinin kesilmesindeki adalet nerede?

Diğer yandan gününde elektirik faturasını yatıran, devletin tüm kurallarına riayet eden vergisini zamanında yattıran vatandaşın suçu ve günahı nedir? Elektirik enerjisi mezusunda bile, büyük balığın küçük balığı yuttuğu ve fillerin çimenleri ezdiğinin acı gerçeğiyle yüzelişiyoruz...

Kısacası siyasi bağları gibi elektirik borçları da güçlü olanların yanıda, kabak yine orta halli ve ya fakir halkın 490 TL ödenmemiş faturalarına patlıyor... Gerçekten trajikomik!... Velhası ödenmemiş faturalar ve yoğun yüklemeler nedeniyle elektirik enerjisi halka peyderpey veriliyor...

Farkında mısınız?...

Yaşatımız adeta 23 OCAK pazar günü ve gecesi, öncesi ve sonrası olarak ikiye ayrıldı... 23 Ocak Pazar günü ve gecesi hiç bir yerde elektirik kesilmemiş. 24 Ocak Pazartesi ise, 23 Ocak Pazar öncesi karanlık günlerimize geri döndük... Bu küçük oyunlara gülsek mi, ağlasak mı bilemedim...

Ülkemizde büyük bir yangın çıktığında, hayvanlarımız ve doğamız talan olduğunda Güney Kıbrıs'dan yardım almak istemeyenler varken, bugün Güney Kıbrıs'dan elektirik alıyoruz. Bu nasıl bir paradoxdur!?

Kriz dönemlerinde çözüm odaklı beyinler yerine bazen birilerinin küçük egolarıyla yönetiliyoruz? O meşhur söylem var ya "Kendi Ayakları Üzerinde Duran Bir Ülke" olacak ve yapacaklar (mış ).

Evet ayaktayız çok şükür. Döviz stabil seyrediyorken sabaha kalmaz petrol zamı ile güne uyanacağız. Tüp mü? Eli kulağında. Daha önümüzde bir Ercan iç hat kaosu var, o konuya şimdi hiç girmeyelim, dağılırız... Kısacası yazacak ve sorgulanacak bir sürü konu varken, karanlıktayız!...

KARANLIKTAYIZ!!!

Diojen misali elimizde fenerle, o vaat edilen "Kendi ayakları üzerinde durabilen" ülkeyi arıyoruz...

Karanlıkta yeterince uyuduk... Aydınlık için gelin hep beraber Stéphane Hessel'in sözüyle uyanalım, silkelenelim, kendimize gelelim ve kendimi gösterelim...

" Sayın halk öfkelenin siyasetin bu denli kirlenmesine , yalancılığın ve sahteciliğin bu denli egemen olmasına ÖFKELENİN öfkelenin ve harekete geçin..."

KARAKUŞ