Fransa Dışişleri Bakanı Alain Juppe ile başbaşa ve heyetlerarası görüşmelerinin ardından ortak bir basın toplantısı düzenleyen Davutoğlu, gazetecilerin Suriye'deki gelişmelere ilişkin sorularını yanıtladı.
Suriye muhalefetinin istediği gibi uçuşa kapalı bölge oluşturulması ve Suriye liderinin Esad'ın görevi bırakması konusunda değerlendirmeleri sorulan Davutoğlu, Suriye'deki gelişmelerin yeni başlamadığını, Ocak ayından bu yana çok çaba sarfettiklerini belirtti.

Türkiye olarak geçmişte Suriye yönetimi ve Beşşar Esad ile kurdukları iyi dostluk ilişkileri dolayısıyla onları ikna etmek için çok çaba sarfettiğini kaydeden Davutoğlu, ancak Suriye yönetiminin Türkiye ve bütün dünyadan gelen çağrılara kulak asmadığını, en önemlisi halkını dinleyip adım atmak yerine halkına silah doğrultuğunu söyledi.

Bu tutumunda ısrar etmesiyle birlikte Türkiye'nin de bütün uluslararası toplum gibi net tavır aldığına işaret eden Davutoğlu, son olarak da Arap Birliği ile birlikte çok önemli kararlar alındığını, Türk Arap forumunda da kapsamlı istişareler yaptıklarını anlattı.

"Şu anda en önemli mesele bu kanın bir an önce durması, bu baskının bir an önce durması için Suriye üzerindeki baskıların artmasıdır. Şu anda Arap Ligi'nin Suriye'ye teklif ettiği gözlemci göndermek ve bütün şehirlerde askerlerin çekilmesini gözlemci bulundurmak suretiyle bir kontrol mekanizması oluşturmak masadaki en önemli tekliftir. Biz Türkiye olarak Arap Ligi'nin bu girişimlerine destek verdik. Ve bu girişimlerin hepsine gereken her türlü katkıyı da yapacağız. Eğer Arap Ligi'nin Türkiye'nin de desteğini alan bu yeni girişimi de olumlu bir karşılık bulmazsa, tabii o zaman bir takım müeyyidelerin, tedbirlerin uygulanması gerekir. Çünkü hiç kimse dünyanın gözü önünde şehirlere silahlı gruplarla, ordu ile girip şehir halkının üzerine silahları yöneltemez. 1982'deki baba Esad döneminde bu maalesef yapıldığında dünya gerekli tepkiyi vermedi ama onbinlerce insan öldürüldü, ama artık dünya 1982'de değil. Bütün dünyanın kabul ettiği evrensel değerler var, mekanizmalar var ve artık dünyada herşey insanların gözü önünde oluyor. Dünya basınına kapatıp orada halka silah yöneltemiyorsunuz, çünkü herkes izliyor her türlü iletişim araçlarıyla.
Bizim öncelikli hedefimiz Arap Ligi inisiyatifi ile birlikte bu adımların atılması ve bu akan kanın durdurulması. Daha sonra eğer bu olmazsa ve hala bugün olduğu gibi saldırılar devam ederse tabii bir takım müeyyideler, özellikle ekonomik müeyyidelerden başlamak üzere bir takım tedbirlerin alınması gerekir ki bu katliama son verebilelim."

Davutoğlu, bahsedilen hususların sonra değerlendirilecek hususlar olduğunu, önemli olanın şu anda Arap Birliği'nin yaptığı teklifin karşılık bulması olduğunu belirtti.

"Yaptırımları sertleştirmeyi düşünüyoruz"
Fransa Dışişleri Bakanı Juppe de uluslararası toplumun çabalarında Fransa'nın rolü ve Türkiye'nin Suriye'ye müdahale etmesi yönünde bir bir beklentilerinin olup olmadığının sorulması üzerine şöyle konuştu;

"Krizin başından itibaren biz Suriye rejiminin halkına uyguladığı bu gaddarca baskıyı kınadık. Sayın Beşşar Esad'a politikasını değiştirmesi ve reform uygulaması konusunda çağrılarda bulunduk. Suriye rejimi hiçbir şey duymak istemedi ve baskılarını sürdürdü, bu kabul edilemez. Zaten biz AB çerçevesinde bir takım girişimlerde bulunduk. 9 yaptırım dalgasını başlattık. Bazı kişilere ve Suriye'nin ekonomik varlıklarına yönelik bunları daha da sertleştirmeyi düşünüyoruz. Brüksel'de Suriye halkını etkilemeyecek şekilde yaptırımlar alma kararını öngördük. İkinci görüşümüz şu; bir arabuluculuk üstlenen Arap Birliği ile ortak görüşüyoruz, Rabat'taki toplantıda alınan kararla Arap Birliği gözlemci göndermek istedi. Böylece artık gösterilerin serbest biçimde yapılabilmesi, ordunun müdahale etmemesi, geri çekilmesi öngörüldü. Herhangi bir tahminde bulunmak istemiyorum ama Suriye'den bu önerilere olumlu yanıt geleceğinden şüphe duyuyorum.
BM Genel Kurulu'na ilişkin çalışmalar yapacağız. 3 bin 500 kişi şimdiden hayatını kaybetti, 20 bin kadar kişi hapse atıldı, çok kötü muamelelere işkenceye tabii tutuldu. BM Güvenlik Konseyi'nin ona tepki vermemesi söz konusu olamaz, dolayısıyla BM Güvenlik Konseyi bütün alacağı kararlarda bu gerçekliği göz önünde bulunduracaktır. Ve son olarak Suriye muhalefetine bir çağrıda bulunuyoruz ve böyle bir iç savaş çıkmaması için ordunun seferber olmamasını diliyoruz, (çünkü) bir felaket olur. Daha önce de ifade ettiğim gibi, biz tek taraflı bir müdahale taraftarı değiliz. Eğer bir güç ile müdahale olacaksa, bu zaten BM Güvenlik Konseyi'nin bir kararı ile ancak olabilir. Fransa'nın tutumu her zaman bu oldu, Libya için de kararlarımız bu şekilde oldu."

1915 olayları 
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Fransa Dışişleri Bakanı Alain Juppe'nin 1915 olaylarının araştırılmasına ilişkin Türkiye'nin teklif ettiği ortak tarih komisyonunun hayata geçirilmesi konusunda çağrıda bulunduğunu, bu çağrıyı kabul ettiklerini belirtti.

Juppe ile bakanlıkta başbaşa ve heyetlerarası görüşmelerinin ardından ortak bir basın toplantısı düzenleyen Davutoğlu, Juppe ile görüşmelerinde 1915 olaylarının da gündeme geldiğini ifade etti.
1915 olaylarıyla ilgili Fransa'da yaşanan gelişmeleri ve Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin konuyla ilgili açıklamalarını dostane bir şekilde değerlendirdiklerini belirten Davutoğlu, şunları söyledi:

"Değerli dostum, Sayın Sarkozy'nin ifadelerinin aslında bir ortak hafıza ve karşılıklı olarak tarihin değerlendirilmesi bağlamında olduğunu ifade ettiler ve Türkiye'nin yaptığı ortak tarih komisyonunun hayata geçirilmesi konusunda da çağrıda bulundular, ben de bu çağrıyı kabul ettiğimizi ifade ettim. Burdan bir kez daha vurguluyorum; Fransa'dan ya da herhangi bir ülkeden gelebilecek ortak tarih komisyonu çağrısına bizim cevabımız her zaman 'evet' olmuştur. Bu konuda zaten Sayın Başbakanımızın Ermenistan'ın önceki Devlet Başkanı'na yazdığı açık bir mektup ve davet de vardır. Biz tarih tartışmaya hazırız. Kendi tarihimizi ve başka ülkelerin tarihini karşılıklı saygı içinde ve özgürlük ortamında tartışmaya hazırız. Ama şuna hazır değiliz açık söyleyelim; Bu tartışmada bizim kendimizi savunmamızı imkansız kılacak yasalara karşıyız. Fransa'da bugün senatoda olan öyle bir yasa.
Ben kendilerine de ifade ettim; bu yasanın gerçek olması Fransız entelektüel geleneğine, fikir özgürlüğüne aykırıdır. Biz bu anlamda her türlü tartışmayı Paris'te, İstanbul'da, Brüksel'de dünyanın neresinde olursa olsun tartışmaya hazırız ve Fransa'dan bu konuda gelecek her inisiyatife de olumlu bakacağımızı söyledik. Yani Türkiye ile Ermenistan arasında ortak tarih komisyonu kurulması hususunda... Ümit ederiz ki bu önümüzdeki dönemde, hep beraber hem Türkiye-Ermenistan yakınlaşmasını sağlayacak, ilişkilerin normalleşmesini sağlayacak, hem Türkiye-Ermeni ilişkilerinin Fransa gibi beraber yaşanılan ülkelerde de dostane olmasını temin edecek. Her türlü çabaya varız, ama kendimizi savunmamızı engelleyecek girişimleri kabul etmemiz tabii mümkün olmaz."

Fransa dışişleri Bakanı Juppe de, 1915 olaylarının Fransa Parlamentosu tarafından Ermenilere karşı bir "soykırım" olarak kabul edildiğine işaret ederek, "Son derece zor bir mesele. Biz ders vermek konumunda değiliz. Bütün büyük devletler bir hafıza ödevi yaparlar geçmişleri ile ilgili. Fransa da çok sancılı dönemleri konusunda bunu yaptı. Bu da Türkler için, Türkiye için çok sancılı ama aynı zamanda Ermeniler için de çok sancılı bir dönem. Dolayısıyla ben bu hafıza ödevinin bir tarih komisyonu çerçevesinde yapılmasını not ettim. Tabii bu Ermenilere de açık olacaktır. Fransa belki böylesi bir toplantıya ev sahipliği yapabilir ve çok önemli bir ilerleme kaydedilebilir diye düşünüyorum"