Geçtiğimiz hafta sonu, DP-UG Genel Başkanı Serdar Denktaş bir Basın toplantısı düzenleyerek, Partisinin önümüzdeki süreçte izleyeceği politikayı anlattı.

Denktaş’ın en çarpıcı önerisi; “Bütün partilerin katılacağı 1 yıllık bir geçici teknokrat hükumet modeli” idi.

Denktaş bunun dışında “DP-UG muhalefette de kalabilir. Buna hazırız...” diyerek önümüzdeki süreçte kendisine rol biçmeye çalışan çevrelere açık bir mesaj verdi.

Denktaş’ın bütün partilerin katılacağı “Teknokrat Hükumet Modeli” öylesine söylenmiş bir formül değildir.

Bu formül ülkeyi içinde bulunduğu kaotik ortamdan çıkarabilecek en iyi formüldür. Üzerinde çok düşünülmüş ve müzakere edilmiş bir formüldür.

Ne yazık ki toplumun bütün katmanları ve siyasi partiler buna hazır değildir.

Ülke sorunlarını Anayasa değişiklikleri de dahil çözebilecek ikinci hükümet formülü, şüphesiz CTP-UBP koalisyonudur.

CTP-UBP Koalisyonu, DP-UG’li hükumet formüllerinden daha yüksek ihtimallidir.

DP-UG’nin bu iki partiye uzaklığı, bu iki Partinin bir birine olan yakınlığından daha fazladır çünkü.

Ve yine çünkü, her iki partinin de “Omurgalı, Dik Duruş” problemi yoktur. Oysa DP-UG, “Diklenmeden dik durmayı” hayati bir ilke olarak görür ve bunu varlık sebebi sayar.

DP-UG sırf koalisyona girebilmek ve bir kaç Bakanlık kapmak için yola çıkmış bir Parti değildir.

Halka verilmiş taahütleri var.

Ülke sorunlarını çözerken, ve ülkenin önünü açacak bazı projeleri uygularken, Anavatan Türkiye’nin şiddetli desteğine ihtiyaç duyulacaktır.

Bu projeler, yalnız başına DP-UG’nin değil, muhtemel koalisyonun projeleri olmalıdır.

Oysa UBP, “Ne projesi, Ne formülü? Türkiye formülü versin biz uygulayalım” havasındadır.

CTP ise, “Gidin Türkiye ile anlaşın. Kabul ettiriseniz ben varım” anlayışına sahip bir Partidir..

Nerden mi biliyorum?

2005-2006 Koalisyon döneminde Türkjiyeden gelen “Mal Tazmin Yasası” konusunda CTP, DP’ye aynı tavrı sergilemişti de ondan.

O yasa Hükumetin önüne geldiğinde, zamanın Cumhurbaşkanı ve Hükumetin CTP kanadı “ Bu yasanın kılına bile dokunulmayacak. Talimat o yönde...” demişti DP’ye... 

DP, O tasarısıya şiddetle karşı çıkmış ve bunu bir Hükumet meselesi haline getirmişti. Çünkü tasarı Türkiye’den geldiği hali ile geçerse bırakın Kıbrıs’ı, Türkiye’nin bile canına ot tıkar, Anavatan’ı milyarlarca dolar taahüde sokardı.

Hükumet krizi üzerine koalisyonun CTP kanadı; “Gidin Türkiye ile anlaşın. Değişiklik isteklerinizi kabul ettirirseniz bizim için problem yok” demiş ve ortağını yanlız bırakmıştı.

Yetmemiş zamanın Türkiye Hükumetine “Bizim bu tasarı ile bir derdimiz yok. Ortağımızın derdi var. DP bize sürekli problem çıkarıyor” diye dert yanmıştı.

Hikaye uzun. Neticede Arabacıoğlu başkanlığındaki DP heyeti Türkiye’ye giderek, uzun uğraşlar sonunda değişiklik önerilerini Türkiye yetkililerine izzah ederek, onları ikna etmişti. Böylece hem KKTC’yi, hem de Anavatan’ı bir büyük yükten kurtarmıştı. Ama “İsyankar Çocuk” damgasını yemekten de kurtulamamıştı.

ÖRP olayı, bu olaydan bir kaç ay sonra patlak vermişti işte.

Bunu niye anlatıyorum derseniz; DP-UG’nin koalisyon konusundaki hassasiyetlerini birleri; “Elini kuvvetlendirmek ve pazarlık şansını yükseltmek” kaygusu olarak lanse ediyor.

Oysa DP-UG, geçmişteki acı tecrübelerinden yola çıkarak, bir daha yaş tahtaya basmak istemiyor.

Bunun içinde muhtemel ortağında öncelikle”Omurga” ve “İrade” arıyor...


ERHAN ARIKLI