Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas, Türkiye’nin ileri sürülen tehditlerinin kendilerini yıldırmasının söz konusu olmadığını söyledi.

Hristofyas, Türkiye’yi rota değiştirmeye ve Kıbrıs sorununda çözüme ulaşılmasına yardımcı olmaya da çağırdı.

Haravgi’nin manşetten yayımladığı habere göre Hristofyas, “Türkiye rota değiştirir ve Kıbrıs sorununun çözümüne yardımcı olursa, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Münhasır Ekonomik Bölgesinden istifade edilmesinden kendisi de kazançlı olacak” iddiasında bulundu.

Ankara’nın, Rumların tek yanlı ilan ettiği MEB’indeki beş parseli ve Yunan MEB’ini ihlal etmekte olduğu iddia edilen bölgelerde hidrokarbon araştırmaları yapması için TPAO’ya izin çıkarmasını yorumlayan Hristofyas, “Türkiye’nin kabul edilemez yaklaşımlarını kınıyorum” dedi “bu yaklaşımlar Rum tarafının önüne doğal gaz için kendi MEB’inden istifade etmesi konusunda engeller koymayı amaçlıyor” görüşünü ileri sürdü.

Habere göre, konuyla ilgili olarak BM Genel Kurulunda yaptığı açıklamaları anımsatan Hristofyas, oradaki konuşmasında “hidrokarbon bulunması ve bundan istifade edilmesinin, çözüm durumunda ne Kıbrıslı Türkleri ne de Türkiye’yi zarara uğratmayacağını, çünkü böyle bir durumda Kıbrıs’ın komşu ülkelerle işbirliğinde bulunacağını dile getirdiğini” anımsattı.

Hristofyas devamla “Kıbrıs ve Türkiye’nin, Kıbrıs sorununun adil, yaşabilir çözümü, askeri birliklerin ve yerleşiklerin adadan ayrılması ve Türkiye’nin Kıbrıs’ı kontrol altında tutma ve tutsak etme çabalarının sona ermesinin akabinde, işbirliği yapmaya mahkûm olduklarını” da savundu.

Hristofyas, uluslararası toplumun “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” egemenlik haklarına saygı gösterdiğini ve bunları müdafaa etmekte olduğunu da sözlerine ekledi.

Haberine iç sayfadan daha geniş bir şekilde devam eden gazeteye göre Hristofyas, “Türkiye’nin acayip bir şekilde işleyen/çalışan bir ülke olduğunu” öne sürdü ve Türkiye’nin “ortaya koyduğu tehditlerin Rum tarafını yıldırmasının söz konusu olmayacağını bilirken, diğer bir taraftan da, böyle bir durumda kendi çıkarını idrak etmez göründüğünü” savundu.

BM Genel Kurulundaki konuşmasını anımsatan Hristofyas, konuşmasında “hidrokarbon yatakları bulunması ve bunlardan istifade edilmesinin, Kıbrıslı Türklere hiç zarar vermediğini söylediğini” belirtti.

Kıbrıslı Türklerin bundan kazanacağı şeyler olduğunu iddia eden Hristofyas, Türkiye’nin de bundan hiç bir şey kaybetmediğini savundu.

Ne Türkiye’nin, ne de Kıbrıs’ın coğrafi konumunu değiştiremeyeceklerini dile getiren Hristofyas, dolayısıyla Türkiye AB’ye katılmayı ve modern bir devlet olmayı istiyorsa, Kıbrıs sorununun çözümüne yardımcı olması ve ileri sürülen tehditleri ile maceracılıklarına son vermesi gerektiğini öne sürdü.

İleri sürülen Türk tahrikleri konusunda girişimlerde bulunup bulunmadıklarının kendisine sorulması üzerine ise Hristofyas, “sözlü girişimlerde bulunduklarını aynı zamanda BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri, Avrupa Konseyi başkanı, Avrupa Komisyonu başkanı aynı zamanda Avrupa Parlamentosu Başkanı nezdinde yazılı girişimlerde bulunacaklarını” sözlerine ekledi.

Protestolarda bulundukları mercilerin tepkilerinin ne olduğunun sorulması üzerine ise Hristofyas, “AB, BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri aynı zamanda BM Güvenlik Konseyi geçici üyelerinin Kıbrıs Cumhuriyeti’nin, uluslararası hukuk ve deniz hukuku temelindeki egemenlik haklarına saygı duymakta ve bunları müdafaa etmekte olduklarını sürekli yinelediklerini” söyledi.

ROLANDİS: “TÜRKİYE TEHLİKELİ BİR ÜLKE”

Alithia gazetesi ise “Türkiye’nin Tehditlerine Kahramanca Sözlerle Yanıt Veriyoruz... MEB’deki Türk Kışkırtmalarıyla İlgili Olarak Atina ve Lefkoşa’da Alarm” başlıklarıyla yayımladığı haberinde, Hristofyas’ın “Türkiye’nin Rum ve Yunan MEB’ini ilgilendiren ileri sürülen tehditlerinin karşısında boyun eğmez bir şekilde durmakta olduğunun göründüğü” yorumunu yaptı.

Habere göre, Rum Yönetiminin eski Dışişleri, Ticaret, Sanayi ve Turizm Bakanlarından Nikos Rolandis ise açıklamasında, Türkiye’nin son faaliyetlerinin akabinde, Rum tarafının çıktığı ikinci tur ihaleyle ilgili olarak ciddi bir problem meydana getirilmekte olduğunu gördüğünü söyledi.

Türkiye’yi, ileri sürülen yasadışı faaliyetleriyle ilgili olarak uluslararası topluma şikâyet etmekle bir şey kazanmalarının söz konusu olmadığını dile getiren Rolandis, ne yazık ki kendilerinin bunca yıldır “şikâyet edeceğiz, BM Güvenlik Konseyi Daimi üyeleri nezdinde hareket edeceğiz” gibi basmakalıp ifadeleri tekrarlamakta olduklarını ifade etti.

“Tüm bunların, sadece burada kendi bölgemizde değil, uluslararasında da sonucu yok” diyen Rolandis, Türkiye’nin bahse konu faaliyetleriyle ilgili şikâyette bulunmalarının görevleri olduğunu, ancak saf olmamaları gerektiğine dikkati çekti.

“Peki, Türkiye’nin bu 5 yılda ne yapacağını biliyor muyuz?” şeklinde konuşan Rolandis, Türkiye’nin “1965 yılından itibaren işgalle tehdit ettiğini, 1974 yılında da işgal ettiğini” ileri sürdü.

Her zaman bu gibi saflıklara/toyluklara sahip olduklarını dile getiren Rolandis, gerekli önlemleri zamanında almalarına izin vermeyen şeyin bu olduğunu ifade etti.

Bugüne kadar bir şey olmadığı için, gelecekte de olmayacak gibi yanılsamalara sahip olmamaları gerektiğini dile getiren Rolandis, Türkiye’nin sürekli tehdit etmeye devam ettiğini ileri sürdü ve Türkiye’nin tehlikeli bir ülke olduğunu iddia etti.

Rolandis, kimsenin Türkiye’nin ne zaman ve ne yapacağını bilmediğini sözlerine ekledi.