YORGANCIOĞLU: “ÜLKEDE SİSTEM DEĞİŞİKLİĞİNE DEĞİL, SİYASETÇİ ANLAYIŞININ YENİDEN YAPILANDIRILMASINA İHTİYAÇ VAR”

“ÜLKEYİ DAHA İYİ NOKTADA YÖNETME VE KIBRIS SORUNUNDA İLERLEME KAYDETME ADINA HÜKÜMETİ ERKEN SEÇİM İÇİN ZORLAMAYA DEVAM EDECEĞİZ”

“KIBRIS’TAKİ YERALTI KAYNAKLARI ÇÖZÜMÜN ANAHTARI OLMALI”

CTP-BG Genel Başkanı Özkan Yorgancıoğlu, ülkede sistem değişikliğine değil, siyasetçi anlayışının yeniden yapılandırılmasına ihtiyaç olduğunu belirterek, ülkeyi daha iyi noktada yönetme ve Kıbrıs sorununda ilerleme kaydetme adına hükümeti erken seçim için zorlamaya devam edeceklerini söyledi.

Yorgancıoğlu, Rumların da Türklerin de “Kıbrıs’ta bulunacak yer altı kaynaklarında iki halkın da hakları vardır” dediğini, bunların da güzel söylemler olduğunu, ancak bu çalışmaların Kıbrıs görüşmelerini olumsuz etkilediğini belirtti. Yorgancıoğlu, yine de yer altı kaynakları konusunda verilen sözlerin doğru olması ve bu kaynakların “çözümün anahtarı” olarak kullanılmasını arzu ettiklerini ifade etti.

CTP için birincil derecede önemli olanın; Kıbrıs’ta yaşayan insanların beklentileri, siyasal iradesi, toplumsal kimliği ve bu kimliğin geleceğe taşınması olduğunu belirten Yorgancıoğlu, “Bu nedenle biz Türkiye ile ilişkilere baktığımızda bunun üzerinden bakıyoruz. (Kıbrıslı Türklerin) kendi kendini yönetme hakkını, toplumsal varlığını ve hassas olduğu konuların geleceğe taşınmasını tartışma konusu bile yapmayız. Siyasal iradesine sahip çıkma hakkını da tartışma konusu yapmayız” dedi.  

Yorgancıoğlu, toplumsal varlıkların  “özelleştirme” adı altında peşkeş çekilmesine karşı olduklarını ifade ederek, “Türkiye’nin de Kıbrıs Türk halkının hassas olduğu bu konulara değer vermesi gerektiğini düşünüyoruz ve iki ülke arasındaki ilişkilerin iki eşit taraf arasındaki ilişkiler çerçevesinde olması gerektiğine inanıyoruz, bunu savunuyoruz. Türkiye tarafının da buna saygılı olması gerektiğinin altını çizmek istiyoruz” diye konuştu.

1 Temmuz konusunda akılcı olmak ve fevri çıkışlar yapmamak gerektiğini de ifade eden Yorgancıoğlu, AB’nin, Rum tarafının dönem başkanlığında da eğer Türkiye ile ilişkilerini geliştirme ve yeni başlıklar açmak ya da mevcut başlıkları kapatmak hedefini ortaya koyarsa, Rum tarafının da bunu fırsata dönüştürmek adına buna karşı çıkmaması gerektiğini kaydetti.

CTP-BG Genel Başkanı Özkan Yorgancıoğlu, Türk Ajansı Kıbrıs (TAK) muhabirine gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi.

BAŞKANLIK SİSTEMİ

Yorgancıoğlu, Türkiye’de tartışılır olması nedeniyle KKTC’de de yeniden “alevlenen” Başkanlık sisteminin ülkede çok da gerekli olmadığını, çünkü şu anki anlayışla Başkanlık sisteminin de bir şeyi değiştirmeyeceğini, o sistemin de çökeceğini söyledi..

Her sistemin kendine göre olumlu veya olumsuz yönleri olduğunu ancak sistemlerin ülkelere göre değiştiğine işaret eden Yorgancıoğlu, KKTC’de parlamenter sistemin tıkandığı, sorunların aşılamadığı yönünde söylemler bulunduğunu, ancak sorunları sistemin değil yöneticilerin çözümlediğine işaret etti.

Ülkede vatandaşın devletin hizmetkarı değil, devletin vatandaşın hizmetkarı olduğunu vurgulayan Yorgancıoğlu, önemli olanın sistemin değil, siyasetçi anlayışının yeniden yapılandırmak olduğunu kaydetti.

Parlamenter sistemde de Başkanlık sisteminde de önemli olanın vatandaş olduğunu, vatandaşa hizmet olduğunu, kendisinin siyasetçinin yeniden şekillendirilmesi gerektiği üzerinde durduğunu, bunun toplumdaki insan kalitesini de artıracağına inanç belirten Yorgancıoğlu, siyasetçilerin vatandaşlara dürüstçe davranması ve baskıya boyun eğmeden davranması durumunda, ülkedeki siyasetin gelişeceğine, böylece “yalancı siyasetçi” kavramının ortadan kalkacağını kaydetti.

Yorgancıoğlu, KKTC’de parlamenter sistemin uzun süredir sürdürüldüğünü ve siyasetçi yapısının düzenlenmesi halinde bu sistemin kaldırılmasının gerekmeyeceğini düşündüğünü belirtti.

CTP-BG Genel Başkanı Yorgancıoğlu, ülkede geçen dönem iktidarda olan CTP-BG’ye  gündemde olan birçok yasa ile ilgili eleştiriler yapıldığının anımsatılması üzerine; CTP’nin iktidarda iken kamu çalışanlarının baremleri ile ilgili bir yasa tasarısı yaptıklarını ancak bunu geçirmediklerini ve UBP hükümeti döneminde de geçmesi için oy vermediklerini belirterek, şöyle devam etti:

“Hiç kimse kendi oylarıyla geçirdiği yasanın sorumluluğunu üstümüze atmasın. Kimsenin böyle bir hakkı yoktur. Ne UBP’nin ne TDP’nin. Her hükümet değiştiğinde bir önceki hükümetin Meclise sunduğu yasalar kadük olur geçersiz olur. Bu yasaları isterlerse yeniden sürdürürler. Seçimden önce sırf tartışılsın diye getirdiğimiz bir yasadan UBP döneminde geçmiş olmasının sorumluluğunu bize yüklemek UBP açısından ahlaksızlıktır, TDP açısından fırsatçılıktır ve biz bunu doğru bulmuyor kabul etmiyoruz, siyasi etikle de bağlaşır bulmuyoruz.”

Yorgancıoğlu, “UBP’nin bu yüklenmeyi kendi ayıbını örtmek için, TDP’nin de ‘solda tek adres benim’ aldatmacasını sürdürmek için yaptığını” savunarak, CTP’nin ülkeyi geleceğe taşımaya hazır bir parti olduğunu kaydetti.

CTP-BG’nin istikrarlı bir yükselişi olduğunu, bunun da kamuoyu yoklamalarında ortaya çıktığını ifade eden Yorgancıoğlu, bu yükselişin CTP’nin politikalarının doğruluğunu gösterdiğini söyledi.

“ERKEN SEÇİMİ ZORLAMAYA DEVAM EDECEĞİZ”

Hükümeti erken seçim için zorlamaya devam edeceklerini dile getiren Yorgancıoğlu, her geçen gün halkın zararına olduğunu, bu yüzden UBP’nin en erken zamanda gitmesi için çalışacaklarını kaydetti. Seçime hazır olduklarını söyleyen Yorgancıoğlu, en deneyimli kadrolara sahip olan partinin CTP olduğunu savunarak, geçmişten dersler aldıklarını, halkı geleceğe taşımak için bu tecrübelerini kullanacaklarını kaydetti.

CTP’nin KKTC vatandaşlarının verdiği oylarla Meclis’te olduğunu, bu yüzden kendileri için önemli olanın halkın beklentilerinin hayat bulması için çaba ortaya koymak olduğunu ifade eden Yorgancıoğlu, şöyle devam etti:

“KIBRIS TÜRK HALKININ İRADESİNİ TARTIŞMA KONUSU YAPMAYIZ”

“Yani bizim için birincil derecede önemli olan Kıbrıs’ta yaşayan insanların beklentileridir. Biz bunu gözetiyoruz. Siyasal iradesi, toplumsal kimliği ve bu kimliğin geleceğe taşınmasıdır.

Bu nedenle biz Türkiye ile ilişkilere baktığımızda bunun üzerinden bakıyoruz. (Kıbrıslı Türklerin) kendi kendini yönetme hakkını, toplumsal varlığını ve hassas olduğu konuların geleceğe taşınmasını tartışma konusu bile yapmayız. Siyasal iradesine sahip çıkma hakkını da tartışma konusu yapmayız. 

Toplumsal varlıklarının da özelleştirme adı altında peşkeş çekilmesine karşıyız. Türkiye’nin de Kıbrıs Türk halkının hassas olduğu bu konulara değer vermesi gerektiğini düşünüyoruz ve iki ülke arasındaki ilişkilerin iki eşit taraf arasındaki ilişkiler çerçevesinde olması gerektiğine inanıyoruz. Bunu savunuyoruz ve Türkiye tarafının da buna saygılı olması gerektiğinin altını çizmek istiyoruz.

Biz Türkiye’nin Kıbrıs Türk halkına yardım eden bir devlet olarak iyi ilişkiler içinde olmamız gereken bir devlet olduğunu düşünüyoruz, ama biraz önce saydıklarımın da Kıbrıs Türk halkının hakkı olduğunu ve başka devletler yanında Türkiye’nin de buna saygılı olması gerektiğini söylüyoruz.

Bu düzeyde bir ilişki biçimi, bizim sürdürmemiz gereken bir ilişki biçimi olarak tanımladığımız bir yapıdır.”

Yorgancıoğlu, şu an iki ülke arasında varolan ilişkileri; “KKTC hükümetinin gerekli olan projeleri üretmediği ve kendi kendini yönetme adına cesur davranmadığı için, ortaya çıkan boşluğun Türkiye hükümeti tarafından doldurulmaya çalışılması nedeniyle yaşanan sorunlar olarak” nitelendirdi.  

“UBP Hükümeti’nin yanlışının ‘beceriksiz ve basiretsiz’ olması, Türkiye hükümetinin yanlışının ise, Kıbrıs Türk halkının karşı çıktığı olayları zorla hayata geçirmek adına ortaya tavır koyması ve bir uzlaşı arayışını gözetmemesi olduğunu” savunan Yorgancıoğlu, buna örnek olarak Özelleştirme Yasası’nı gösterdi.

Bu uygulamaların iki ülke arasındaki gerilimi artırdığını ve çatışma olduğu görüntüsünün ortaya çıktığını, bunun da Türkiye’nin eksiği, yanlışı olduğunu öne süren Yorgancıoğlu, şimdi, 2012-2015 dönemindeki Ekonomik İşbirliği Protokolü’nün toplumun bütünü tarafından hazırlanacağının söylendiğini, ancak öyle bir görüntü olmadığını, hükümetin yine bildiğini yaptığını ve bu yüzden toplumun yarın yine UBP Hükümeti ile karşı karşıya geleceğini söyledi. Özkan Yorgancıoğlu, UBP’yi “Bunları biz değil Türkiye istiyor” demekle suçladı.

Bunun hükümet adına “onur kırıcı” olduğunu ifade eden Yorgancıoğlu, “Bunu sen de istemiyorsan sen de karşı çıkacaksın, hükümet olarak Türkiye’nin her istediğini yapmak zorunda değilsin” dedi.  

Yorgancıoğlu, CTP’nin kendinden emin olduğunu, başkasının iktidara geldiğinde ne yapacağını bilmediğini ancak CTP Genel Başkanı ve CTP olarak bu dik duruşu sergileyeceklerini ve bunu halk için yapacaklarını vurgulayarak, “Bu Türkiye ile kavga edilecek anlamına gelmez, bu; projelerimizi başkasının hazırlamasına fırsat vermeden biz hazırlayacağız demektir. Bunlar için gidip tartışacağız ve kaynak isteyeceğiz. Kıbrıs Türk halkının bugün içinde bulunduğu en büyük nedenlerden biri projesizliktir” diye konuştu.

PETROL KONUSU

Yorgancıoğlu, petrol aramaları konusunda Güney Kıbrıs’a karşı çıktıklarını, bunun iki toplum arasını gereceğini ve görüşmeleri olumsuz etkileyeceğini söylediklerini ancak Rum tarafının bunu dinlemediğini kaydetti.

Bulunan yeraltı kaynaklarının görüşmeleri olumsuz etkilediğini işaret eden Yorgancıoğlu, KKTC’de başlatılan çalışmaları ise “siyasi tepki” olarak niteledi ve bunun Rum tarafının yaptığı çalışmalar gibi siyaseten olumsuz etkileri olacağını savundu.

Rumların da Türklerin de “bulunacak kaynaklarda iki halkın da hakları vardır” dediğini, bunların da güzel söylemler olduğunu, ifade eden Yorgancıoğlu, “Bu çalışmaları keşke Rumlar çözümden önce yapmasaydı da buradaki adım da atılmasaydı” görüşünü dile getirdi.

Yine de yer altı kaynakları konusunda verilen sözlerin doğru olması ve bu kaynakların çözüm için kullanılmasını arzu ettiklerin ifade eden Yorgancıoğlu, yer altı kaynaklarının “çözümün anahtarı” olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.

KIBRIS MÜZAKERELERİ

CTP-BG Genel Başkanı Özkan Yorgancıoğlu, şu anda duran Kıbrıs müzakerelerinde sonucun başından belli olduğunu ifade ederek, ilk başlardaki zirvede liderlerin tavırlarını “aldatıcı olsa da” olumlu bulduklarını, ancak daha sonraki zirvelere, BM Genel Sekreteri’nin liderlere verdiği ev ödevlerini yapmadan gittiklerini savundu.

Yorgancıoğlu, şunları söyledi:

“1. Greentree Zirvesinde sayın Eroğlu’nun çok büyük yanlışları oldu, bugün sonuçlarını yaşadığımız yanlışlardır bunlar, o da şuydu; Sayın Hristofyas, Kıbrıs’ta bütün başlıklarda uzlaşıya varılmadan uluslararası konferansa gidilmesinin doğru olmadığını Genel Sekretere dikte ettirdi, bunlara gözleri ve kulakları ile şahit olan sayın Eroğlu itiraz etmedi.

Biz bunları eleştirdik ve bunun bizim için ileride sorun olacağını söyledik. Üzücüdür 2. Zirvede de aynı yanlışlar iki taraf tarafından da yapıldı. Bizim görüşmecimizin yaptıklarını değerlendirme hakkına sahibiz. Sayın Eroğlu öneriler götürmedi, Sayın Talat’ın gerisine düştü. Bu konuda bazı öneriler yaptık ama Eroğlu bizi dinlemedi ve Kıbrıs Türk halkının zaman kaybetmesine sebep oldu.”

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun izlediği politikayı “anlaşılmaz” olarak niteleyen Yorgancıoğlu, bunun BM raporuna da yansıdığını, raporun çevirilerinde bu konuların çok kamuoyuna yansıtılmadığını ancak raporun okunması halinde görülebileceğini anlattı.

Yorgancıoğlu, “1 Temmuz sonrası biz de bildiğimizi yaparız” söyleminin tehlikeli bir söylem olduğunu ifade ederek, Kıbrıs Türk halkına daha fazla zaman ve itibar kaybettirilemeyeceğini kaydetti.

Cumhurbaşkanı’nın Özel Temsilcisi’nin önceki günlerde Londra’da bir gazeteye mülakat verdiğini anımsatan ve orada “Biz ayrı bir Türk devleti kurulmasını düşünmüyoruz, tanınma istemeyiz, Tayvan modelini düşünmüyoruz, iki toplumlu iki bölgeli siyasal eşitliğe dayalı federal bir Kıbrıs’a ulaşmak dışında bir düşüncemiz yoktur” dediğini söyleyen Yorgancıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

 “Sayın Özel Temsilci; sadece kendinizin İngilizce bildiğini ve Kıbrıslı Türklerin bilmediğini sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz. Yani bize başka, dışarıda başka söylersiniz. Bununla dünyayı barış isteriz diye kandıracağız.

Maalesef bizim bu konudaki çelişkili davranışlarımız, bizim derken partimi tenzih ederim, bizim derken, bizim adımıza görüşmeci yapmak talihsizliğini gösteren bu insanlardan bahsederim ben.

Bu politikalarla bir yere varılması mümkün değildir. 1 Temmuz fırsata dönüştürülebilir. Fransa’da Türkiye’nin AB sürecinde ilerlemesine yardımcı olabilecek bir yeni dönem başladı, çünkü Türkiye’ye başta en çok karşı çıkan Fransa gelirdi.  

Rum tarafının bunu iyi değerlendirmesi lazım ve Rum tarafının AB Dönem Başkanlığında Türkiye’nin AB görüşmelerindeki sürecine yardımcı olması lazım. Avrupa’nın kendisinin de. Rum tarafının da buna itiraz etmemesi lazım.

“1 TEMMUZ FIRSAT OLABİLİR”

Türkiye’de ilk başlarda ‘1 Temmuz’da bu iş biter dönem başkanlıyla görüşmeyiz’ dedi ama şimdi ‘biz AB’nin komisyonlarıyla görüşürüz, dönem başkanlıyla görüşmeyiz’ diyor.

Zaten üyelik sürecinde olan hiçbir ülke dönem başkanıyla görüşmez. Komisyonlarla görüşür. Dolayısıyla akılcı olmak ve fevri çıkışlar yapmamak lazım. Rum tarafının dönem başkanlığında da eğer AB Türkiye ile ilişkilerini geliştirme hedefini ortaya koyarsa ve yeni başlıklar açmak, mevcut başlıkları kapatmak hedefini ortaya koyarsa, Rum tarafının da bunu fırsata dönüştürmek adına buna karşı çıkmaması gerekir.

Böylece Türkiye’deki görüşme süreci yeniden hayat bulma şansını elde eder anlamlı ilerleme elde etme şansını yeniden kazanır. Ve aynı dönemde Rum tarafının, yani yapmayacaklarını bile bile söylüyorum bunu, Türk tarafına yani Kuzey Kıbrıs’a doğrudan ticaretin açılması talebi gelirse onu da reddetmemesi lazım.

Çünkü Kıbrıslı Türkler üretime meraklı olan bir halktır  Üretim olmadığı sürece de kendi kendine olan güvenleri, yetmeleri tartışılır olur ve eğer bu ülkede çözüm olacaksa, çözüm olduğunda Kıbrıslı Türklerin de ekonomik olarak işbirliği yapacakları federal devlet çatısı altında eşit siyasi statüde ortak olacakları Kıbrıslı Rumların ekonomik durumuna yakın ve hatta ona yakın denk ekonomik bir durumu kazanmış olmaları gerekir.

Bu bakımdan Serbest Ticaret Tüzüğü’nün önemi vardır ve Güney Kıbrıs’ın dönem başkanlığında eğer Avrupa böyle bir fırsat yaratırsa Güney Kıbrıs’ın buna karşı çıkmaması gerekir.”

Yorgancıoğlu, Kıbrıs görüşmelerinde anahtar iki ismin liderler olduğunu ve liderlerin toplumlarına pozitif mesaj vermeleri ve görüşmelerde cesur davranmaları durumunda iki halkın Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik ortaya tavır koymaya hazır olduğu görüşünü de dile getirdi.

İki lider birbirlerini “onlar çözüm istemez”  şeklinde suçlamaya devam ederse insanlardaki umutsuzluğun devam edeceğine işaret eden Yorgancıoğlu, ülkeyi hem daha iyi noktada yönetme adına, hem de Kıbrıs sorununda ilerleme kaydetme adına ülkede bir erken seçimin kaçınılmaz olduğunu dile getirdi.