Beşparmak Düşünce Grubu, BM Genel Sekreteri’nin, artık bütün uzlaşı metotlarının denendiği ve her şeyin konuşulduğu Kıbrıs konusunda cesurca gerçeği ve ihtiyaçları telaffuz etmesinin zamanının geldiğini belirtti. Grup, gerçeklerin telaffuz edilmesinin, 50 yıllık gecikmeyle Kıbrıs çözümsüzlüğünü fırsata dönüştürebileceğini savundu.

Kıbrıs Türk tarafı üzerine daha fazla baskı uygulamanın uzlaşılan kritik çözüm parametrelerinin yıpranmasına ve sürdürülebilir federal bir ortaklık için gerekli dengelerin bozulmasına yol açabileceğine işaret eden grup, “Kıbrıs Türk tarafına uygulanan baskı ve sınırlamalar iki taraf arasındaki siyasi ve ekonomik uçurumun büyümesine katkıda bulunmakta, güven bunalımını derinleştirmekte ve Kıbrıslı Rumları nazarında Kıbrıslı Türklerin bir artı değil bir kambur olarak algılanması sonucunu doğurmaktadır. Bu uygulamalar Kıbrıs’ta siyasi eşitliğe dayalı iki kesimli federal bir ortaklık kurma hedefine ters düşmektedir ve düşündürücüdür” dedi.

Grup, BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Alexander Downer ile gerçekleştirdiği görüşme notlarına ilişkin yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada, devam eden Kıbrıs müzakere sürecine ilişkin değerlendirmelerde de bulunuldu.

İlerleme kaydedilebileceğine dair herhangi bir işaret olmadığından görüşmelerin 1 Temmuz 2012 tarihinde sonlanacağına dikkat çekilen açıklamada, “Bu durum, BM ve uluslararası aktörlere Kıbrıs’ta sadece BM’nin varlığını değil, 35 yıldır sonuçsuz şekilde müzakere edilmekte olan federal çözüm modelinin Kıbrıs’a uygunluğunu da gözden geçirme fırsatı verecek” denildi.

Bir uzlaşıya varılamamasının kök nedenlerinin aranıp bulunması ve  dikkate alınması gereğine işaret edilen açıklamada, uzlaşmamanın nedenleri şu şekilde sıralandı:

“İki toplum arasında var olması gereken siyasi eşitlik ilkesinin 1964’ten başlayarak ihlal edilmiş olması; uluslararası camianın Kıbrıs Rum tarafının tüm adayı tek başına temsil etmesine müsaade etmesi; Kıbrıs Rum tarafının haksızca elde ettiği bu statü ve  gücü bırakmak istememesi. Kıbrıs Rum tarafının, Kıbrıslı Türklere uyguladığı ekonomik, sosyal, sportif, kültürel ve eğitim alanlarındaki kısıtlamalara uluslararası camianın müsamaha göstermesi. Kıbrıs Rumlarının kontrolündeki Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bir anlaşma öncesinde ve siyasi eşit Kıbrıs Türk halkının rızası alınmaksızın tüm adayı temsilen AB üyeliğine kabul edilmesi. Federal bir ortaklığın temel unsurlarından olan güçlü karşılıklı ihtiyaç, karşılıklı bağımlılık ve işbirliği-saygı kültürünün iki toplum arasında gelişmemiş olması. İki toplum arasında derin güven bunalımı bulunması”

Kıbrıs sorununun dönüşümüne ve işbirliği ilişkisinin gelişmesine zemin hazırlayabilecek politika ve stratejilere de değinilen açıklamada, öncelikle iki toplum arasındaki siyasi ve ekonomik dengesizliğin ortadan kaldırılmasına yardımcı olunması gerektiği kaydedildi. Açıklamada, Kıbrıs Türk toplumunun siyasi eşitliğine saygı gösterilmesi ve ekonomik, sosyal, kültürel, sportif kısıtlamaların kaldırılması gerektiği belirtildi.

Açıklamada, “Kapsamlı bir Güven Yaratıcı Önlemler Paketi çerçevesinde, Türk limanlarıyla havaalanları, Rum bandıralı gemi ve uçaklara açılmalı. Kuzey Kıbrıs’taki deniz ve hava limanları uluslararası trafik ve direkt ticarete açılmalı. Kapalı Maraş bölgesinin eski sahiplerine açılmalı. Kıbrıs Rum tarafının, Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerinde bloke ettiği başlıklar açılmalı” denildi.