YDH ' DAN KORKMAYIN SAYIN DÜRÜST

Kibris Postasi gazetemizin degerli yazarlarindan Çiğdem Dürüst hanımefendi, bundan bir muddet önce köşesinde YDH ile ilgili çeşitli kuşku ve kaygıları da içeren bir yazı yazmıştı. Dürüst hanimefendinin dürüstlügune güvenerek bir açıklama gondermistim. Maalesef bu açıklamaya bugune kadar köşesinde yer vermedi. Bu durumda ben de bu yazıyı açık mektup olarak yayınlamaya uygun gördüm.

"Sayın Dürüst,
Dünkü (5 Haziran 2015) tarihli yazınızı ilgi ile okudum. Samimiyetinizi ve dürüstlüğünüzü son derece takdir ettiğim için yazınıza cevap verme ihtiyacı duydum.

Sayın Dürüst,
Kaleme aldığım bildiriyi sakin kafa ile bir daha okursanız, orada sizin kafanıza takılan soru işaretlerine gerekli cevapların verilmiş olduğunu görmüş olacaksınız.

Evet, bu hareket bir ihtiyacın sonucudur. “Yeni Kıbrıslılar” dediğimiz bu kesim, yıllardan beri sesini çıkarmıyor, örgütlenip top yekûn bir siyasi mücadele içine girmiyorsa, bu kesimin kan kusup “kızılcık şurubu içtim” demesindendir.

Lütfen elinizi vicdanınıza koyunuz ve şu anda Devleti yöneten Bakan, Müsteşar, Müdür vs gibi üst düzey görevlilerin doğum yerlerine bakınız. Gördüğünüz tablo bir tesadüfün eseri olabilir mi sizce?
Acaba “Yeni Kıbrıslılar” dediğimiz kesim arasında bu görevlere layık birileri olmadığı için mi, bu görevlerde hep “Eski Kıbrıslı” kardeşlerimiz bulunuyor?

Yıllardan beri nüfusun irice bir kısmını oluşturan bu kesimin, mecliste ancak bir veya iki milletvekili ile temsil edilmesi, sizin içinizi hiç mi acıtmıyor ve “Bu durum normal mi acaba?” diye sordurtmuyor.

Bu tabloyu yaratanlar “Bölücü” olmuyor da, bunu dile getirenler mi “Bölücü” oluyor.

Soruları ve örnekleri uzatıp canınızı sıkmak istemem.

Halkın arasında Türkiyeli-Kıbrıslı ayrımı yoktur şüphesiz. 40 yıldan beridir birlikte yaşayan bu iki halk kaynaşmış ve entegre olmuştur. Problemi yaratan ve kanatan politikacılardır. Bizim de kavgamız ve feryadımız onlaradır.
Bildiri de; “Muhtemel bir çözümde en çok etkilenecek kesim Türkiye göçmeni vatandaşlardır” cümlemi tehlikeli bulmuşsunuz.

Hanımefendi, Annan Planının ekindeki haritaya bir daha göz atmanızı tavsiye ederim. Bu haritada boşaltılacak ve Rum’a verilecek köylerde genellikle Türkiye Göçmeni vatandaşların yaşadığını göreceksiniz. Muhtemel bir yeni haritaya eklenecek olan köylerin hangilerinin olacağı da üç aşağı beş yukarı bellidir.

Yerlerinden edilmesi mukadder olan bu insanların haklarını şimdiden savunmaya başlamak, niçin problem olsun ki? Bilakis bu insanların şimdiden kaderlerine sahip çıkacaklarını deklere etmeleri görüşmecilerimizin elini kuvvetlendirecek, karşı tarafın iştahını ise dizginleyecektir.

Sol partilere karşı bir düşüncede olduğum meselesine gelince; Sol Partilerle birlikte sol tandanslı kurum ve kuruluşların Türkiye göçmeni vatandaşlara da, Türkiye’ye de sıcak bakmadıklarını, hem Türkiye’ye hem de Türkiye göçmenlerine küfür derecesinde hakaret ettiklerini görmemek için sağır ve kör olmak gerekir sanırım.
Vatandaşlık yasasına gelince;

Vatandaşlık müracaat süresini 15 yıla çıkarmaya çalışmak, CTP’nin en büyük ayıbıdır. Dünyanın hiçbir yerinde vatandaşlık için 15 yıl bekleme süresi yoktur. Bu süre ABD’de 5 yıl, Kanada, İngiltere, ve Belçika’da 3 yıl, Japonya’da 5 yıldır.

CTP vatandaşlık bekleyenlerin haklarını gasp ederek 3 yıl daha ötelemek ve bu problemi , muhtemel bir anlaşma sonrası oluşacak olan Federal Kıbrıs Anayasası çerçevesinde çözmek istemektedir.

Son olarak; “Bu hareket siyasi parti haline dönüşür mü?” sorusunun, belirli çevrelerde dalga dalga yayıldığını üzülerek görüyorum. Birazcık şefkat, birazcık sağduyu, sıcak bir empati, eşitlik ve adalet… YDH yi oluşturan insanların tek istediği bu.

Sorunların çözülmeyerek sürekli ötelendiği ve bazen da halının altına süpürüldüğü mevcut düzenin sürdürülebilir olmadığını ve demokrasilerde alternatiflerin tükenmediğini en iyi bilenlerdensiniz.

Bu düşüncelerle vaktinizi aldığım için özür diliyor saygılar sunuyorum…