TÜRKİYE'YE BAĞLI OLMAK BAŞKA, BAĞIMLI OLMAK DAHA BAŞKA BİR ŞEYDİR...

 

KKTC’de Anavatan’a bağlı olmayan insan sayısı son derece azdır.

1878’de Anavatanından zorla koparılan Kıbrıs Türkü, gönül bağını hiç bir zaman koparammıştır ecdadının geldiği topraklardan.

1914’de İngilizler Adayı tek taraflı ilhak ettiklerinde Ada Türklüğünün yaklaşık 4’te 1’i Anavatana göç etmiştir. (Daha önce yazdığım bir yazıda bu durumu resmi kayıtlara göre açıklamıştım)

Rumlar’ın Enosis histerisi bu yüzyılın başında azgınlaşırken, Ada Türkülüğü’ de Ada’nın eski sahibine iadesi için kampanya başlatmıştır. Yani Enosis’in karşılığı, Ada’nın Türkiye’ye ilhakı olmuştur Kıbrıs Türklüğünün gözünde...

Ve yine Ada Türklüğü bu gönül bağı dolayısı ile hiç bir baskı, zorlama ve talep olmadan Atatürk devrimlerİni kendi isteği ile anında Kıbrıs’ta da uygulamaya koymuştur.

Bu sebeple Kıbrıs Türklüğünün Türklüğünü ve Anavatan’a bağlılığını sorgulamak kimsenin haddine değildir.

Ne varki, Yavruvatan’dan Anavatan’a uzanan gönül bağı giderek ekonomik bağımlılığa dönüşmüştür.

Ve de kirlenmiştir.

Artık kimin samimiyetten, kimin bağımlılıktan dolayı Türkiyeyi sevdiğini anlamak zordur.
KKTC’yi Türkiye’ye bağımlılıktan kurtardıktan sonra samimi olanlarla sahtekar olanları birbirinden ayırmak mümkün olabilecektir.

Öyleyse hedef, KKTC’yi ekonomik olarak kendi ayakları üzerine duracağı bir yapıya kavuşturmak olmalıdır.

Seçimler de, siyasi partilerde bunun için vardır ve 4-5 yılda bir halkın karşısına bunun için çıkarlar ve aynı vaadlerle haltan yetki alırlar.

Ama Türkiye’ye bağımlılık her geçen gün daha da artmaktadır.

Çünkü KKTC’yi yöneten iktidarlar, KKTC’yi Türkiye’nin uydusu haline getirmişlerdir.

Kıbrıs Türk’ü zengin kaynakların fakir bekçisi olmuştur bu ülkede.

Çünkü bunca yıldır Hükumetlerde dominant parti olarak yer alan UBP ve CTP’nin KKTC’yi kendi ayakları üzerine durduracak hiç bir özgün politikaları olmamıştır.

Türkiye’nin CTP iktidarı dönemde hazırladığı “Ekonomik Paket” , onun hükümeti 2009’da bırakıp kaçması ile UBP’nin eline tutuşturulmuş ve O’da sırf iktidarda kalabilsin diye bu paketi hayata geçirmiştir.

Bu ekonomik paket, CTP ve UBP’nin beceriksiz politikaları neticesinde ortaya çıkmıştır.

28 temmuzda bu iki partiden birinin iktidara gelmesi halinde aynen uygulanmaya da devam edilecektir.

Siyasi partilerin içerisinde iktidara geldiğinde neyi nasıl yapacağını bilen, hangi hastalığı hangi ilaçlarla tedavi edeceğini söyleyen tek parti DP-UG’dir.

DP-UG, Anavatan’a gönülden bağlı olmayı şeref sayarken, bağımlı olmayı şiddetle red etmektedir.

İşin özeti de, DP-UG’yi diğer partilerden ayıran en önemli fark da budur.