Yunanistan’da Syriza seçimlerden çok güçlü çıkıp yeni hükümeti kurunca geçtiğimiz haftanın gündemini de haklı olarak işgal etti. Ortada Troyka’ya baş kaldırarak Yunan halkının desteğini alan bir Syriza olduğuna göre AB’yi kökten etkileyecek ekonomik sonuçlar da var tabi. Haliyle geçtiğimiz haftayı devamlı Syriza’nın olası etkilerini konuşarak geride bıraktık.

Katıldığım televizyon programlarında Syriza’nın ekonomik konulardaki açıklamalarının tehlikeli , verilen vaatlerin de tutulamaz cinsten olduğunu anlattım. Bence Syriza’nın ekonomik konulardaki aşırı popülist ve gerçeklerden uzak yaklaşımları Yunanistan’da krizlerle dolu bir dönemi de beraber getirecek gibi görünüyor. Zaten Yunanistan’ın Troyka tarafından yeniden yapılandırıldıktan sonra kalan 320 Milyar Euro’luk borcunu ödemeyeceğini söylemesi AB’nin bugünkü yapısı ve Eurozone için de tehlikeli günleri beraber getirebilir.

İşin bir de siyasi boyutu var tabi. Koalisyonun küçük ortağı olan ANEL Başkanı Kamenos’un Savunma Bakanı olarak Türk-Yunan ve Kıbrıslı Türk ve Rumlar arasındaki ilişkileri sertleştirmeye çalışacağını söylediğimde epey tepki aldım. Ancak haklılığım bir-iki gün içerisinde Kamenos’un Kardak ziyareti ve Türkiye’ye karşı sert söylemleri ile ortaya çıkmış oldu. Böylesine başlayan bir süreç pek de iyi şeyleri işaret etmiyor.

Diğer taraftan Filelefteros gazetesi Yunanistan’ın yeni Komünist Dışişleri Bakanı Nikos Kocas’ın Türkiye ve Kıbrıs konusundaki görüşlerinden bir demeti yayınladı. Kocas o kadar Elen ırkçısı ki Kıbrıs adasına “Kıbrıs” değil, “Büyük Ada” diye hitap etmektedir. Yani Yunan adalarının en büyüğü. Elen ırkçıların her zaman seçtiği tanımlama da zaten budur.

Kocas daha da ileri gidiyor. Çapraz ziyaretlere Kıbrıslı Türk ve Rumları eşit gösterdiğini öne sürerek karşı çıkıyor.

11 Şubat 2013’te imzalanan ortak deklarasyona da karşı çıkıyor çiçeği burnunda Dışişleri Bakanı. Nedeni ise egemenliğin iki halktan kaynaklanması. Kocas, “Türklere daha çok hak verilmesine karşı değilim ama temel hedef Türk işgalinden kurtulmaktır. Kıbrıs’ta Türk garantileri ve hakları olmamalıdır” diyerek tamamen ırkçı ve Türk karşıtı bir tutumu olduğunu müjdeliyor.

Gelelim KKTC’deki kendini “sol” olarak tanımlayan aceleci bir kesimin kahraman ilan ettiği Başbakan Çipras’a. O da Ege’deki kıta sahanlığı sorunlarına “uluslararası hukuk” temelinde çözüm bulunacağını söyleyerek eski saldırgan Yunan yaklaşımının tekrar başlayacağının sözünü vermiş oldu. Çipras’a göre Türkiye’nin Yunan hava sahasında yaptığı ihlaller artmış. Güya Türkiye’yi uyarıyor. Tabi bahsettiği ihlaller de aslında uluslararası hava sahasında uçan Türk jetleridir. Çipras’a göre orada olan hayali Yunan hava sahası ihlal ediliyor. Zaten hem savunma hem de dışişleri bakanının kim olacağını seçip atayan Çipras değil midir? Bu bile bize ne gibi bir siyaset izleyeceğini söylüyor.

“Yeni umut” Çipras’a göre Kıbrıs’ta karşılıklı güven artırılmalı ama bahsettiği tek adım Barbaros Hayrettin Paşa gemisinin geri çekilmesi. Yani yine bir Yunan Başbakanı Kıbrıs’ta yaratılması gereken güveni Türk tarafının vereceği tavizle eş anlamlı sunuyor.

Komik olan KKTC’deki bazı çevrelerin Syriza’yı henüz hiç bir başarıya imza atmadan bile örnek alınılacak bir hareket ilan etmeleriydi. Güya bizde de Syriza gibi bir harekete ihtiyaç varmış. O zaman buyurun yapın! Bu güne kadar sizi tutan mı vardı?

Sonuç olarak Syriza ve Çipras Türk-Yunan ilişkilerinin kötü bir döneme gireceğini işaret eden sinyaller vermektedir. İnşallah yanılırım ve tam ters adımlar atılır. Ancak şu ana kadar gördüklerimiz bize kötü bir dönemin başlayacağını söylemekte. Bakalım Çipras bugün Güney Kıbrıs’ı ziyaretinde nasıl bir mesaj verecek...