KKTC TEHLİKELİ GELİŞMELERE GEBE

Türkiye Cumhuriyeti kendi iç ve dış sorunları ile uğraşırken, Kıbrıs’taki gelişmeler hem Devletin hem de kamuoyunun gündeminden çıkmış bulunuyor.

“Bu kadar problem arasında Türkiye Kıbrıs’la mı uğraşsın” dediğinizi duyar gibiyim.

Birazcık tarih okuyanlar, bu problemlerin tam da Kıbrıs konusunu kotarmak için çıkarılmış olabileceğini anlar ve acı acı tebessüm ederdi.

Klasik bir İngiliz taktiğidir bu.

Mesela Musul’u da bu taktikle elimizden almışlardı.

Hatırlanacağı üzere Lozan anlaşmasında Musul anlaşma dışında bırakılmış ve bu konunun iki ülke arasında müzakerelerle çözülmesi kararına varılmıştı.

Musul için yoğun bir diplomatik çaba sarf eden Türkiye, İngilizlerin Hakkari’de çıkardığı Nasturi isyanı yüzünden Musul meselesine yeterince ağırlık koyamamış ve böylece Musul elimizden kayıp gitmişti.

İngizler, Nasturi İsyanı ile Türkiye’ye güneydoğusundaki yumuşak karnını göstermişlerdi.

O zaman ki mesele Petrol meselesi idi.

Kıbrıs’taki mesele de iki halkın arasındaki toprak ve egemenlik meselesi olmaktan çıkmış, bölgedeki petrol ve gaz meselesi haline gelmiştir.

Tarih tekerrür ediyor.

Türkiye Suriye, PKK ve IŞID meseleleri ile meşgul edilirken, Kıbrıs’ta ilginç bir şekilde çözüme aylar kaldığı açıklanıyor.

KKTC adına müzakereleri yürüten Cumhurbaşkanı Akıncı ve Müzakereci Özdil Nami, kamuoyuna herhangi bir açıklama yapmazken, Türk tarafı bilgileri Rum kaynaklarından elde etmek zorunda kalıyor.

Bu bilgilerin ne kadarı doğu ne kadar spekülasyondur bilemeyiz.

Bildiğimiz tek şey bu bilgilerin Türk makamlarınca yalanlanmadığıdır.

Kıbrıs Müzakerelerinde en önemli konu; ” Mülkiyet ve Toprak” konusu idi şimdiye kadar.

BM Genel Sekreterinin verdiği bilgiye göre bu konuda oldukça önemli yakınlaşma olmuş.

Yakınlaşmanın içeriğini, Rum Simerni gazetesi açıkladı önceki gün.

“1974’ten sonra Türkiye’den KKTC’ye göç eden Türkiye kökenli vatandaşlar geri gönderilecek, bunların elindeki mallar Rumlara iade edilecek ve böylece sorun büyük ölçüde ortadan kaldırılacak.”

KKTC adına müzakereleri yürüten Cumhurbaşkanı Akıncı ve Müzakereci Özdil Nami’nin geçmişte Türkiye kökenli vatandaşların hakları konusunda çok ciddi bir hassasiyetinin olmadığını biliyoruz.

Cumhurbaşkanı Akıncı 2002 yılında İspanya’da düzenlenen bir Uluslararası toplantıda AK Parti Genel Başkanı Recep Tayip Erdoğan’a; “Kıbrıs’a sürekli nüfus aktarımı yapıyor ve bizim asimile olmamızı sağlıyorsunuz. Uluslararası suç işliyorsunuz” dediğini hatırlamakta fayda var.

Şimdi, şayet Simerni gazetesinin yalanlanmayan haberi doğru ise ve muhtemel bir çözüm planında, Türkiye kökenli vatandaşların geri gönderilip onların ellerinde tuttukları malların Rumlara iadesi

sağlanarak bir çözüme ulaşılacağı hesaplanıyorsa, bu düşüncenin bırakın uygulanmasını, tartışılması bile KKTC’de korkunç bir sosyal problemin ve iç çatışmaların yaşanmasına neden olur.

Ben her şeye rağmen Sayın Akıncı’nın böyle bir konuyu müzakere edeceğini bile akılıma getirmem.

Bu olsa olsa bir Rum algı operasyonudur.

Amaç; 1571’de Anadolu’dan Kıbrıs’a göçen “Eski Kıbrıslılar” ile 1974’ten sonra Ada’ya göç eden “Yeni Kıbrıslılar” ı birbirine düşürmektir.

Maalesef sayıları birkaç yüzü geçmese de Kıbrıs Türk tarafında bu kavgaya çanak tutacak “Kıbrıslılık” zihniyetine sahip insanlar vardır. Bunların sayıları az olsa da, ajitasyon yapmak ve ortamı germek için yeterlidir.

Korkum odur ki, Musul meselesinin şiddetle tartışıldığı bir ortamda, İngilizlerin Hakkari’de çıkardığı isyanla Musul’u kaybeden Türkiye, kendi iç ve dış sorunları ile uğraşırken Kıbrıs’ı kaybetmesin.