Herkesin basın ve televizyonlarda da takip ettiği üzere, 14 Ağustos 2014 tarihinde saat 09:30 sularında KKTC Merkez Bankası’nın hemen önünde, Ziraat Bankası adına para naklinden sorumlu 2 banka görevlisine silahlı bir saldırı gerçekleşmiştir. Her ne kadar bu saldırı biber gazı kullanılarak yapılmış olsa bile saldırı esnasında soyguncuların silahlı olması önemli bir ayrıntıdır. Yani savuşturulan saldırı çok ciddi bir saldırı girişimiydi.

Burada üzerinde durmak istediğim aslında birçok güvenlik ihmali olmasına rağmen bu soygunun başarılı olmasını engelleyen banka görevlilerinin yaşadıklarıdır.

Kahramanların sadece savaşlarda ortaya çıkarıldığı bir ortamda, aslında günlük hayatın içinde canını hiçe sayarak insan hayatını ve kendisine emanet edilenleri kurtaran o kadar gizli kahramanlar var ki aramızda. İşte onlardan en iyi örneklerden birisi iki gün önce Lefkoşa’da yaşanmıştır.

Dün saldırıya uğrayan Ziraat Bankası personellerinden Hasan Dağkuş, Cemile Yılmaz ve Tahir Yeter’e bir geçmiş olsun demek için bankayı ziyaret ettim. Cuma Namazına yetişmek üzere olan Hasan Bey’e Cemile Hanım benim kendilerine geçmiş olsun dileklerimi iletmek üzere geldiğimi haber verdiler.  Hasan Bey’le ayaküstü kısa bir sohbet ettik ve olayı konuştuk. O anlattıkça yerimde duramadım, heyecanlandım ve gurur duydum. Emekli olmak üzere ve çocuklarına helal lokma yedirme gayesi ile yıllarını Ziraat Bankasına vermiş olan Hasan Dağkuş, saldırı sırasında başına tabanca dayandığında saldırgana “beni öldürün” diye haykırmış. Elindeki para çantasını namusu sayıp canı pahasına koruyan bu banka görevlisi sorarım size kahraman değil de nedir? Yüzündeki ve yüreğindeki güzellik hiç eksik olmasın Hasan Bey, Allah seni her zaman sevdiklerine bağışlasın. Kolay değil bir ömür çalışıp çocuklarının üniversiteyi bitirmesine ramak kala herşeyi göze alarak olay anında iki soyguncu ile boğuşup ve üstelik başında tabanca ve yüzüne sıkılmış onca biber gazından sonra para çantasını bırakmamak, ki bu yaptığınız her babayiğidin harcı değildir.

Bir süre daha sohbet edip Hasan Bey’i namazına yolladıktan sonra Cemile hanımla sohbette devam ettik. Uzun yıllar Ankara’da bulunan Ziraat Bankası Genel Müdürlüğünde görev yaptıktan sonra Kıbrıs’a gelen güleryüzlü, yardımsever ve oldukça mütevazı bir hanımefendi vardı karşımda. Öyle söylediğime bakmayın, çünkü olay olduğu esnada Cemile hanımı üçüncü saldırgan kolundan tutuktan sonra yüzüne çok yakın mesafeden yoğun bir biber gazına maruz kaldığı esnada, kendisi can havliyle kurtulmuş ve yardım istemek için tüm nefesiyle bağırmıştır. Hatta öyle ki o anda karşı kaldırımdan yürüyenler ve hatta TC Büyükelçiliğinden bile görevliler o çığlıklar ile hemen olaya müdahil olmuşlardır. Tabi olay yerine daha yakın olan Merkez Bankasının güvenlik görevlileri de hemen olay yerine koşarak yetişmişler. Ve elleri yüzleri açık, tertemiz yüzlü o soyguncular hiçbirşey alamadan kaçarak olay yerinden kaçarak hızla uzaklaşmışlardır.

Cemile Hanım’a nasıl oldu da soyguncunun elinden kurtuldun diye sorduğumda; “Ay Metin Bey biran Hasan Abi’yle göz göze geldim ve dedim ki onun çocukları var benim burada kimsem yok” dedim kendi kendime ve arkasından tereddüt etmeden ayağımda topuklulara koşarak yardım istemem gerektiğini anladım ve yaptım. Bu banka görevlileri birbirlerine ne kadar bağlı, o esnada bile kendi canını değil arkadaşının kendisinden daha fazla hayatta kalması gerektiğini düşünerek ve bir saniye bile tereddüt etmeden kurtulup yardım çağırmak üzere harekette geçmek! Sorarım size bu hanımefendi Kahraman değil de ne? Artık onlar eminim sizlerin de kahramanları olmuşlardır.

Bu vesile ile Ziraat Bankası camiasına tekrar geçmiş olsun diyorum, ne mutlu ki onların böyle güzide ve kahraman çalışanları var. Bu cesarette ve dürüstlükte insanlar artıkça eminim ülkemizde böyle olaylarda azalacaktır. Çevremizde olan biten kötü olaylara duyarsız kaldığımız her durumun bizimde başımıza gelmesi için bir davetiye çıkarttığımızı unutmamak dileğiyle hoşcakalın ve sevgiyle kalın…     

Metin Bulut