ŞENER LEVENT VE AFRİKA 

Şener Levent ile dünya görüşlerimiz çok farklı. 

Eski adı Avrupa sonraki adı Afrika olan gazetesi ve yazarları ile geçmişte çok sert mücadelemiz oldu. 

Deli dolu günlerimde kantarın topuzunu kaçırdığım yazılarım yazdım.. 

Mesela aklıma geldiğinde yüzümün kızardığı bir yazımda “Bunların dilinde sigara söndürülmeli” dedim. Onlar ise beni yedi sütuna manşet yaparak “Durdurun Bu Caniyi” diye afişe ettiler. 

Onlarla mücadelem Annan Planının tartışıldığı dönemde de devam etti. 

Bize göre Annan Planına “Evet” demek Vatana ihanetti. 

Toplumun ikiye ayrıldığı, babanın evlada düşman olduğu o kaos dolu ortamda Şener Levent ve arkadaşları ile kavgamız en sert şekilde devam etti. 

Sonra Annan Planı kabul edilmedi ve ortalık sakinleşti. 

Toplum, yarasını beresini sarmaya, küskünler barışmaya başladılar. 

Ben de o dönem de Serdar Denktaş tarafından önce Azerbaycan’a sonra Kırgızistan’a Temsilci olarak gönderildim. 

Görev yaptığım iki ülkede de başlıca propagandam “Biz Annan Planına Evet dedik, Rumlar Hayır dedi. Evetimizin karşılığını istiyoruz” olmuştu. 

Bu tez ile Azerbaycan’dan KKTC’ye direk uçuş yaptırabilmiştim. Yine bu tez ile Kırgızistan’dan KKTC’ye birçok açılım gerçekleştirebilmiş mesela Kırgız Milli Futbol ve Basketbol takımlarını KKTC’ye getirirken aynı argümana sığınmıştım. 

Hele bir seferinde, Kırgızistan’ın KKTC’ye yaptığı açılımlardan rahatsız olan Bölge AB Temsilcisi Van Deer Meer ile Kırgız Meclis Başkanının odasında yaptığımız tartışma çok ilginçti. “Siz” demiştim. “Annan Planında Kıbrıs’ta görev yapıyordunuz. Halkımıza Evet dememiz halinde ambargoların kaldırılacağına dair sözler verdiniz. Bu sözlerinizi tutmadınız. Bırakın sözünüzü tutmayı, başkalarının ambargoları yumuşatmasına engel olmaya çalışıyorsunuz. Bu iki yüzlülük değil mi? 

Meclis Başkanı Tekabayev, Van Deer Meer’in Notasını kabul etmemiş ve bir daha Kıbrıs konusu ile ilgili herhangi bir talepte bulunmaması konusunda Büyükelçiye çok ağır sözler söylemişti.  

2005’ten 2010’a kadar görev yaptığım süre içerisinde Annan Planına Evet dememizin semeresini kullanmıştım yani. Oysa ben bu Plana “Hayır” demiş, “Evet” diyenleri ise hainlikle suçlamıştım. 

O dönem benim için kırılma dönemi idi. Karşı taraf ile empati yapmayı o dönemde öğrendim. Benim doğrularımın da yanlış olabileceğini, herkesin doğrularının ve fikirlerinin kendine özgü olduğunu, bize yanlış gelen fikirlere saygı duymamız gerektiği gerçeğini o dönemde kabullendim. 

Fikirlerimi aynen muhafaza ediyorum. Sonuna kadar Türk Milliyetçisiyim. KKTC’nin yaşatılıp kökleştirilmesi düşüncesinden en ufak bir tavizim yok. Ama artık bu düşüncelerimi karşımdakine saygı duyarak savunmayı öğrendim. 

Kırgızistan’da iken vefat eden Arif Hasan Tahsin için yazdığım yazı o dönemin ürünü idi. İlk fırsatta da Afrika gazetesini ziyaret ettim ve Şener levent ile arkadaşlarına dostluk elimi uzattım. 

Tereddütsüz elimi sıktılar.  

Bunları yaptığım için arkadaşlarımdan büyük tepkiler aldım. Bu yazıdan sonra da tepkiler gelecek. Kızanlar, küsenler olacak… 

Şener Levent ve arkadaşları ile fikri mücadelem devam ediyor. Ama artık onlara saygı duymayı öğrendimÇünkü Onlar kendi doğruları için mücadele eden birer dava adamları idiler. Bombalandılar, kurşunlandılar, mahkemelerde süründüler, icraya verildiler. Her şeylerine el konuldu. Ama mücadelelerinde en küçük bir yalpalanma veya yılgınlığa düşmediler. Doğru bildiklerini ve düşündüklerini parmaklarının arkasına saklanmadan mertçe söylediler. 

Tek sermayeleri ellerindeki kalemleri idi. 

Bunları niye mi yazıyorum. 

Önceki gün Şener Levent’in “Ben bu Türkiye’yi Kıbrıs’ta istemiyorum” başlıklı yazısını Feysbook sayfamda paylaştım. Yazının altına Şener levent’e yönelik yapılan yorumlarda kullanılan üslup, hakaret ve küfürler beni ciddi olarak rahatsız etti. 

Oysa Onun yazısını paylaşırken demiştim ki; bu düşüncelere katılmayabilir ve hatta kızabilirsiniz. Ama takdir etmelisiniz. Çünkü o inandıklarını her şartta söyleyen bir adam. Mert düşmandan korkmayın. Namert dosttan korkun” 

Aynen öyle. O bir inanç abidesi. İnandığı dava uğruna ölümü bile göze almış bir dava adamı. Onun inandığı davaya ben inanmıyorum. Onun fikirleri ile sonuna kadar mücadele edeceğim. Ama ona hep saygı duyacağım.