Büyükelçi Akça, önceki gün İskele’da yapılan İtfaiye Binasının açılış töreninde yaptığı açıklamada KKTC’ye suyun 20 Temmuzda geleceğini söyledi...
Akça konuşmasında; suyun müzakerelerin dahi kaderini etkileyebilecek kadar stratejik öneme haiz bir konu olduğunu söyleyerek KKTC yetkililerinin bazı konularda dikkatini çekmeye çalıştı.
Akça’ya göre; KKTC’ye gelecek su kaliteli olmalı ve halka ucuz fiyata satılmalıydı.
Su şebekelerindeki kaçaklara da dikkat çeken Akça, su toplama depolarının yetersiz kaldığını belirtti ve bu konuda yetkilileri acil önlem almaya çağırdı.
Sayın Büyükelçi yine yanlış anlaşılırım korkusu ile olsa gerek Yardım Heyetinin bu konudaki çalışmalarını aktarmadı.
Bana göre; Akça’nın konuşmasının en önemli bölümü, gelecek olan suyun sulama amaçlı kullanırken karşılaşılacak sorunlarla ilgili bölümü idi.
Sayın Büyükelçi’ye göre; Kullandığımız pahalı elektrik yüzünden gelecek suyu tarımda kullanamayacaktık. O, çare olarak bir an evvel elektrik fiyatlarını aşağı çekecek tedbirler alınmasını tavsiye ediyor ve mesela bunun için de kablo elektrik konusunun süratle ele alınmasını istiyordu.
Sayın Akça’yı ne kadar tanıyorsunuz bilmem.
Ben kendisi ile bir defa görüştüm. Ama onu yakından tanıyanlar, KKTC’ye şu ana kadar gelmiş en iyi bürokrat olduğu konusunda ittifakla görüş bildiriyorlar.
Sayın Akça’nın diplomasiye aykırı, pupulizimden uzak tavırları, başlangıçta kimsenin hoşuna gitmemişti.
Ama O, KKTC için denizin bittiğini ve süratle tedbir alınmaması halinde bu geminin karaya oturacağını fark edenlerin başında geliyordu.
Üretimden uzak tamamen tüketime dayalı KKTC Ekonomisinin düzlüğe çıkarılabilmesi için Özal’dan beri birçok paket hazırlanmış ama her seferinde bu paketler, “Vatan Millet Edebiyatı” ile uygulanmadan ortadan kaldırılmıştı.
Hatta bir büyüğümüz; “Türkiye ile Protokol imzalamak başka, o protokolü uygulamak başka şeydir” diyerek problemlere bakış açımızı bir cümle ile özetlemişti.
Öte yandan zamanında alınmayan tedbirler yüzünden Ada Ekonomisi giderek Türkiye’ye bağımlı bir hale gelmişti.
“Bağımlılık” aslında hem Türkiye, hem de KKTC yöneticilerinin işine geliyordu.
Türkiye Hükümetleri, yıllarca kendine bağımlı olan KKTC’yi bir çiftlik olarak kullanma içgüdüsü adına buradaki hantal ve bağımlı yapının devamına göz yummuştu.
KKTC Hükümetleri ise, “Türkiye versin biz dağıtalım” düşüncesi ile kendi ayakları üzerinde duracak bir KKTC yaratmak için fazla bir çaba göstermediler yıllarca.
Seçimlerde ise siyasi partiler, Türkiye ile iyi ilişkide olanlar ve olmayanlar olarak iki ana gruba ayrılmıştı.
Halkımızın teveccühü, en çok proje üreten, en iyi hizmeti yapacak partiye değil de, Türkiye’den en fazla para koparan Partiye yöneliyordu.
Oy veren vatandaş açıkça “Çocuklarıma kim iş verirse oyum onun” diyordu.

Sayın Akça, beğenelim veya beğenmeyelim CTP ile birlikte şu anda yürürlükte olan Ekonomik Paketin en büyük mimarlarından biridir.
Alternatifi ortaya konuluncaya veya revize edilinceye kadar da, hangi Hükümet gelirse gelsin bu Paket uygulanacaktır.

Bu Hükümet, bu paketi revize etme iddiası ile kurulmuştu.

Sayın Akça başta olmak üzere bütün Türkiye yetkilileri, “Alternatifi getirin konuşalım” diyor.
Vatandaş ise Hükümetimizden, bu ekonomik paketle ilgili bir an evvel alternatif tedbirler geliştirmesini istiyor.


ERHAN ARIKLI