Siyasal Kültürümüz Kıbrıs Türkünü Taşıyamıyor

Siyasal Kültürümüz Kıbrıs Türkünü Taşıyamıyor

 

Cumhurbaşkanı seçimi  için geri sayım devam ederken propaganda sürecini de hep birlikte yakinen izliyoruz.

Adaylar her fırsatta kalabalıkların arasına karışma ve karşı karşıya bulunduğumuz mevcut sorunların altını çizme gayretindeler.

Bir kere siyasetçinin halka ‘doğruları’ anlatarak ve  ‘sıkıntıların’ altını çizerek seçmenden oy istemesinin toplumsal açıdan ‘oy verme’ nedeni olarak algılanacağını düşünmüyorum.

Neden mi?

Çünkü halk zaten bu ‘gerçeklerle’ ve ‘sorunlarla’ yaşıyor.

Onları her solukta hissediyor.

Dolayısı ile bu çabaları beyhude olarak değerlendirmek yanlış olmaz.

***

Propagandanın bir de vaatler kısmı var.

Bu memlekette bir seçim bir de geçim derdi bitmez derler, doğrudur!

Seçim vaadi hepimizin alışık olduğu bir şey.

Çok duyduk, çok inandık lakin artık etkili bir propaganda yöntemi olmadığı kesin.

Seçimlerde uzaktan gördüklerimiz sürekli karşımıza çıkar, bizimle hoş beş eder, davetler verir ve bu şekilde ada ve Akdeniz insanı olmamızın da vermiş olduğu sıcak kanlı duruşumuzdan yararlanarak kendisine destek sağlamaya çalışır.

Kısaca basit halkla ilişkiler yöntemleri ve reklam kampanyaları ile bir hava estirmeye çalışılır.

Bunlara sanırım artık miletin karnı tok.

Seyrettiklerimizin büyük kısmı  kuru gürültüden öteye geçmeyecek ve eskimiş anlayışların halleri.

***

Halkın daha  çok beklediği  somut bir şekilde  sorunları ortadan kaldıracak projelerin ve ekiplerin gün yüzüne çıkarılmasıydı.

Bu tercih edilmedi.

Siyasette ‘one man show’ veya ‘kurtarıcı’ ileri demokrasilerde artık yok.

Evrensel değerler temelinde projeler ve ekiplerin rekabet ettiği bir Dünya var.

Bu da yerelde yapılan ve ‘kasaba politikası’ olarak da değerlendirebileceğimiz siyasal kültürümüzün etkisiz, uyumsuz ve halk tarafından kaale alınmayan tarafıdır.

***

Belediye seçimleri ile gerçekleştirilen ‘Anayasa Referandumunda’ halk tarafından vurulan tokat dahi siyasetin kendine çekidüzen vermesine yetmedi.

Şimdi açıkça görülüyor ki insanlarımız cumhurbaşkanlığı seçim sürecini yaşarken kendi doğruları ve bakış açıları ile olayı değerlendirme çabası içindedir.

Özetle yapılacak şovlara, göstermelik anketlere, takılacak atkılara, kalabalık yemeklere itibar edilmiyor.

Evet bir şekilde  insanlarımız ‘oy verme’ sorumluğunu yerine getirmek istiyor, lakin bunu yaparken etkileyici bir ekseriyetin ana karakterleri belirgin bir beklenti  neticesinde bunu yapmadığı da aşikar.

***

Bu seçim belki de siyasal partilerin ve mevcut siyasal kültürümüzün zor da olsa  çıkaracağı son seçim olacaktır.

Halk ve siyasal partiler arasında bugün var olan uçurum, halkın siyaset kurumuna olan güveni yerlerde sürünmektedir.

Bu durum halka liderlik etme noktasında oluşturulacak politikaları da olumsuz yönde etkilemekte, itibarsızlaştırmakta ve vaat edilenlerin yerine getirilme noktasında sıkıntı yaratmaktadır.

Geleneksel politikanın sonuna geldiğimiz açık ve berraktır.

Bu durum iki şekilde normalleştirilebilir.

Birincisi mevcut partilerin bir reform sürecine girmesi, yeniden yapılanması ve halkın ihtiyacı olan politikaların veriye dayalı, katılımcı demokratik anlayışla üretildiği yerler haline gelmeleri…

İkincisi ise bu topraklarda yeni, evrensel değerler temelinde siyaset yapma anlayışını yaygınlaştıracak ve halkın her konuda önünü açabilecek, Kıbrıs Türkünü taşıyabilecek  yeni siyasal partilerin kurulmasıyla olacaktır.