SAHTE MUHALEFET

Gelin hep birlikte muhalefetin kelime anlamına bakalım. Muhalefet; “Bir görüşe, bir eyleme, bir tutuma karşı olma durumu, aykırılık” demektir. Cumhuriyetçi Türk Partisi de kendisini muhalefet bir parti olarak lanse ettiğine göre sisteme karşı duran aykırı bir parti olmak durumundadır. Ancak, görünen köy kılavuz istemez. Bu güne kadar siyasetin içerisinde hükümette yer aldığı dönemlerde Ulusal Birlik Partisinden sonra en çok vatandaşlık veren parti olmuştur. Dahası muhaceret yasalarını değiştirerek vatandaşlıkların önünü açmıştır. 1994 yılında İtem yasasında değişiklik yaparak son şekli ile hayata geçiren de Demokrat Parti ile hükümet ettikleri yıllarda yasallaştıran Cumhuriyetçi Türk Partisi değil midir ki. O zaman bana göre bu partinin muhalefetliği tartışmaya açık olur. Şimdilerde bakıyorum, yerel seçimleri adeta bir kan davası haline getirmiş durumdalar. Hırs ve ego tavan yapmış durumda. Atılan sloganlara bakıyoruz, kan davalısını kötüleme, yerme ve alt etmek en büyük hedefleri olmaktadır. Oysa, siyasette ön planda olması gereken kişisel çıkarlar değil, ülke çıkarları ve toplum menfaatleri en ön sırada yer almalıdır. Bizimkilerin siyasetten anladığı ve ellerinden gelen sadece birbirlerini karalamaktır. Ötesi olamaz. Olamaz diyorum, çünkü zaten irade çoktan deniz aşırı güçlerin eline verilmiştir. Hal böyle iken, seçimlerde kim kazanırsa kazansın, başa hangi parti gelirse gelsin bu Ada’da değişen hiçbir şey olmayacaktır. Baksanıza seçimlerde harcanan paranın haddi hesabı yok. Vatandaş alım gücünün sürekli düştüğünü giderek fakirleştiğini bağıra çağıra dursun, sesini hiçbir parti ne duyar, ne de durumunu anlar. Seçim kavgası ve makam hırsı artık bu ülkenin geleceğinin önündedir. Bize yaşatılanlar da bunun en büyük kanıtıdır. Yani ortada muhalefet parti diye bir parti yoktur. Kendi emelleri doğrultusunda hareket eden bir parti vardır. Her ne kadar piyasaya kendini muhalefet diye takdim etse, vatandaşın yanında olduğunu söylese de, hükümetçilik oynayanlardan bir farkı yoktur. Herkes bilmelidir ki, bundan böyle Ada’nın kuzeyinin kaderini hiçbir şey değiştiremez. Bu ucube yapının zemini de tavanı da tıpkı usta kalem Yılmaz Parlan’ın söylediği gibi çökmüştür. Kıbrıs Türk toplumunun bu sistemde kalması demek, ileriki zamanlarda şeriatın kollarında sıkışıp kalması , asimile yolu ile yok olması ve kendi topraklarında yabancı vatandaş muamelesi görmesi kaçınılmaz sondur. Artık, bu toplum seçim yolu ile hiçbir şeyin kazanılmayacağının bilincinde olmalıdır. Toplumun sağlam bir geleceğe sahip olabilmesi için, bir an önce nüfus yapısının kamu oyunda gündeme gelmesi, güven yaratıcı önlemlerin gündeme konması ve bunların konuşulması gerekmektedir. Bunu da yapacak olan ne Ulusal Birlik Partisidir, ne de Cumhuriyetçi Türk Partisidir. Bu güne kadar yapmış oldukları ile bize bu konuları gündeme getirmediklerinden dolayı, aslında birbirlerine muhalefet gibi görünüp, birbirleri ile örtüşen bir tavır sergilemişlerdir. Halk olarak değişim istiyorsak, evvela boşa ve zarara geçen yılların hesabını sandıkta sormalıyız. Vesselam.