ONLAR SÖYLEDİ SÖYLEYECEĞİNİ, KONUŞMA SIRASI BUGÜN HALKTA !
Ne güzel olurdu bugün bir kitabı ya da bir dergiyi tanıtmak…
Biliyorsunuz; Pazar günleri genelde bu tür konuları irdeleriz. Okuyucuların sıkılmaması bakımından politikadan, siyasetten uzak kalırız.
Ancak affınıza sığınarak diyoruz ki, bugün için mümkün değil. Çünkü bugün siyasetin tam göbeğindeyiz. Herkes sancılı bugün… Sandık başına gidiyoruz. Seçmen oyunu kullanacak ve sevdiği, benimsediği, iş yapabileceğine inandığı adayları meclise taşıyacak.
Herkes kararını vermiş durumda. Mühür, tercih ve karma oylarla parlamentoya girmeye hak kazanacak olanlar, bu halkın geleceğini belirlemeye çalışacak.
Tabii ki belirleyebilirlerse…
Bugün için tahmin yapmak yasak. Çünkü propaganda kampanyası dün saat 18.00’den itibaren sona ermiş bulunuyor.
Siyasi partiler son mitingleriyle söyleyeceklerini söylediler, halka mesajlarını verdiler.
Arada birçok aday da, akrabaları ya da tanıdıkları genç kız ve erkekler kanalıyla kartvizitlerini dağıttırdılar. Sokak sokak, ev ev.
Meclise girebilmek, şu elli arasında yer alabilme için yoğun çabal gösterdiler, mitinglerden sonra sokaklara indiler.
Başta Lefkoşa olmak üzere; Gazimağusa, Girne, İskele ve Güezelyurt’ta partilerin mitinglerinde hem tanıtımlar yapıldı, hem de parti genel başkanlarıyla, ilçe örgüt başkanları ve bazı adaylar sahnede kükrediler.
Cumhuriyetçi Türk Partisi / Birleşik Güçler (CTP/BG) Genel Başkanı Özkan Yorgancıoğlu rakam verdi, ötekiler vermedi. Ulusal Birlik Partisi (UBP) Genel Başkanı İrsen Küçük ise ‘Bu iş tamam’ şeklinde konuştu. Demokrat Parti – Ulusal Güçler (DP – UG) Genel Başkanı Serdar Denktaş ise son Gazimağusa mitinginde de ‘Başbakan Denktaş’ diye sloganlarla karşılandı.
Bu gün için tüm söylevler, açıklamalar, eleştiriler, suçlamalar geride kalmış bulunuyor. Bugün artık er meydanındayız. Herkes notunu alacak ve ak koyun, kara koyun belli olacak. Bu akşam kimileri sevinç gözyaşı dökecek, kimileri de üzülecek. Bu da doğaldır ve bizce hiç kimsenin üzülmemesi gerek.
Elli milletvekilini seçmek üzere bugün 172 bin 803 seçmen 670 sandıkta oy kullanacak. Beş partiden 250 ve 7 bağımsız aday yarışıyor seçimde… Mühür, mühür + tercih veya karma yöntemlerinden biriyle oy verilecek. Karma oy verenlerin ‘Evet’ mührünü kesinlikle kullanmaması gerekiyor.
Geçen akşam Taşkınköy’de bir dostla sohbet ederken, kendisini oy vermeye bir türlü ikna edemedim. “Gitmem arkadaş; bu güne kadar beni görmediler, ben de onları görmem, sandığa da gitmem” dedi. Oldukça kesin konuştu. Dedim ki, “sen bu düzenin devamını istemezsen, değişimden yana isen, mutlaka sandığa gidip oyunu kullanmak zorundasın. Bu senin en demokratik ve vatandaşlık hakkındır. Aksi halde gelecek olanlardan hesap sorma hakkını da kendinde bulamazsın.”
Gene de nor dedi, peynir demedi.
“İrsen de gelse, Yorgancıoğlu, Denktaş, Çakıcı ve İzcan da gelse yine cevabım aynı olacak” diye de ekledi.
Demek istediğimiz bu eğilimde olan seçmen sayısı hiç de küçümsenemez. Yani bu insanlar şu veya bu nedenlerle sandığa küskün. Siyasi partilere küskün… Bu gibileri sandık başına götürebilmektir maharet. Eğer onlar sandığa gider ve oylarını kullanabilirlerse, emin olun katılma oranı daha da yükselecek ve daha sağlıklı bir yapı ortaya çıkacaktır.
Ancak ne olursa olsun bugün yapılacak olan seçim Kıbrıs Türkünün tarihinde bir dönüm noktası niteliğindedir.
Vatandaş, daha güzel günler görebilmek için, daha müreffeh bir vatan yaratmak için sandık başına gidecek.
Vatandaş bu ülkede artık huzur ister, güven ve refah ister, satın alma gücünün artmasını ister. Türkiye’de fiyatları işiten buradaki soydaşlarımızın dudakları adeta uçuklar ve “Bizde fiyatlar niye bu kadar yüksek?” diyerek feryat eder. Haksız mı? 39 yıldan beri bu fiyatlar bir türlü dengelenemedi.
Bu halk artık şeffaf, yolsuzluklara prim vermeyen, dar ve sabit gelirlileri rahata kavuşturabilecek şartların oluşturulması beklentisindedir. Bu halk, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde, bu cennet vatanda layıkıyla, insan gibi yaşamaktan başka bir arzuda değildir. Ne köşk ister, ne de yat! Ama insanca muameleye tabi tutulmayı özler, ikinci sınıf vatandaş olmayı değil!..
Bir avuç toprak parçası üzerinde yaşıyorsak, bu toprakların nice şehit kanları ile sulandığının bilincindeyiz. Onların mücadelesine saygı duyarak, sen-ben kavgasına girmeden, yöneticiler olarak özverilerde bulunabilirlerse
bulunduğumuz noktadan çok daha ilerilere yelken açabiliriz. Kendi kendimize yeterli de olabilir ve alınacak önlemlerle bu devlet de kendi ayakları üzerinde durabilir.
Başka ne isteriz ki!..