İkinci perde başladı…

The Guardian gazetesi, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile yaptığı mülakatı, keşke diğer tüm adaylar ile de yapsa.

Mülakat kim tarafından ayarlandı veya İngiliz gazetesine demeç vermesi ile ilgili teklif kim tarafından Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya getirildi ?

Veyahut Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın danışmanları ve yakın çevresi tarafından mı organize edildi, bir oyunun, bir yap-boz’un parçaları olarak kullanılan, mülakat veya açıklama.

Tam bir muamma.

Muamma olduğu kadar, derin bir merak da mevcut, kamuoyunda.

Ve amaç da hasıl olduğuna göre, Saray ve çevresi memnun.

Oy devşirmeye yönelik oynanan oyun amaca hizmet edip etmediğini elbette sandık gösterecektir ancak Türkiye’den gelen tepkilerden sonra Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve ekibinin keyiflerinin yerinde olduğunu söylemek, pek de yanlış olmaz.

İşte tam da bu noktada, amaç hasıl olmuştur.

Ve şimdi sıra geldi, oyunda ikinci perdeyi açmaya.

İkinci perde açılmalı ki bağımsız aday Mustafa Akıncı lehine sandığa düşecek devşirilen oylar, garantiye alınarak ikinci turun kapıları açılabilsin.

Sahne şimdi, mağdur siyasetinin aktörlerinin, manipülasyon ustalarının ve toplum mühendislerinin.

Ve sıra şimdi, Türkiye’nin kırmızı çizgilerini dürten, mahrem ve dokunulmaz alanları ile maneviyatına meydan okuyan açıklamaların ardından, geleneği olan bir Devletin ve partiler üstü siyasetinin kaçınılmaz bir sonucu olarak Mustafa Akıncı’nın açıklamalarına yönelik tepkilerin manipüle edilmesinde.

İlk yapılacak veya denenecek olan, şüphesiz Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın şahsını bağlayan düşüncelerine yapılan eleştirilerin Kıbrıs Türk toplumunun tümüne yapıldığı algısını yaratmak yoluna gidilmek olacaktır.

Sosyal medya çarkları da bu yönde çalışmaya başladı.

“Kıbrıs Türk’üne hakaret, Kıbrıslı Türklerin iradesine saldırı” ve benzeri yorumlarla Türkiye ile kavga üzerinden “solculuk” oynamak kimseye bir şey kazandırmaz ancak Kıbrıs Türk toplumuna çok şey kaybettirir.

Ve Kıbrıs Türk toplumu ve kamuoyu vicdanı da olanı biteni bir tür komedya gibi izliyor.

Ve biliyor ki, Türkiye’den gelen tepkiler, ne Kıbrıs Türk toplumuna yapılmıştır, ne de Kıbrıs Türkü’nün iradesine karşı bir saldırıdır.

Mustafa Akıncı’nın tek hatası, kendi yarattığı statükonun kurbanı olmasıdır.

Hatırlamakta ve hatırlatmakta da şüphesiz fayda var.

Annan planı referandumunun ardından Kıbrıs Türk solunun büyük partisi Cumhuriyetçi Türk Partisi ve diğer sol partilerin desteği ile Cumhurbaşkanı seçilen Mehmet Ali Talat, o dönem statüko vurgusu yaparak tek çözüm modelinin Federasyon olduğu tezinden ayrılmadan, Kıbrıs Türk toplumunun Cumhurbaşkanı olmaktan uzaklaşma eğilimi göstermiş ve bir sonraki seçimleri kaybederek yerini merkez sağın adayı Dr. Derviş Eroğlu’na bırakmıştı.

Tarih tekerrürden ibaret olur mu olmaz mı bilinmez ama kendi yarattığı paradigma ve statükonun kurbanı olan Mehmet Ali Talat gibi ayni yolu izleyerek toplumun tüm kesimlerinin , herkesin Cumhurbaşkanı olmaktan, bağlanıp kaldığı tek çözüm modeli üzerine kurduğu paradigma ve statüko ile uzaklaşan Mustafa Akıncı’nın seçimlerde işi pek de kolay olmayacak.

Ve tüm çıplaklığı göz önünde duran böylesi bir gerçek ile yüzleşememe erdemini ve siyasi olgunluğunu gösteremeyen Mustafa Akıncı ve çevresi, oyunun ikinci perdesini sahneye koymaya başladılar.

Ancak kral çıplak, farkında değiller.