HALK GEREĞİNİ YAPTI, DEĞİŞİMİ YAKALADI




Kıbrıs Türk halkı geçen pazar günü tarihi bir erken genel seçimi daha geride bırakırken, 50 sandalyeli meclisin yeni yapısını da oluşturmuş bulunuyor.

   Ulusal Birlik Partisi (UBP) ve Cumhuriyetçi Türk Partisi/ Birleşik Güçler’in (CTP-BG) oylarıyla ‘Baskın basanındır’, ya da ’Baskın bir seçim’ düşüncesiyle saptanan 28 Temmuz tarihi Kıbrıs Tük toplumunun tarihine ‘Dönüm noktası’ olarak geçecektir.



   29 Eylül yerine 28 Temmuz’u tercih edenler ve basın yapacaklarına inanlar da, inanmayanlar da şu veya bu şekilde nasiplerini almış bulunuyorlar.

   Halbuki 28 Temmuz yerine, bu seçim 29 Eylül tarihinde yer almış olsaydı, hem katılım daha yüksek olacak, hem de siyasi partiler daha iyi hazırlanacaktı…

   Böyle olmasına rağmen yine de seçmen bildiğini okudu ve kimleri sandıktan çıkaracağını, kimleri sandıkta bırakacağının kararını verdi.

   Halk, meclisin çalışmadığı ya da çalıştırılmadığını biliyor muydu?.. Elbette biliyordu. Bu nedenle de hem ödüllendirdi, hem de cezalandırdı.


Özellikle bir ara 30 milletvekiline sahip olmasına rağmen meclisin yinede toplanamamasına karşı öfke büyüktü. Çünkü meclisten verim ve üretim bekleyenler hayal kırıklığına uğramıştı…


 Milletin oyu ile o koltuklarda oturanlardan, ülkenin ve insanların çıkarları doğrultusunda kararlar üretmeleri ve uygulamaya koymaları bekleniyordu…

   Bir türlü olmadı. Uyarılara rağmen beceremediler ve siyasilere karşı sarsılmış olan güveni daha da aşağılara çektiler.

   Hele UBP’nin gereksiz yere erken başlatılan kurultay propaganda çalışmaları ile sanki de ülkede bir genel seçim havası estirilmişti…

Mübarek kurultay Annan Planı gibi toplum gündemini alt üst etmişti… Daha aylar olmasına rağmen kurultayla yatıp, kurultayla kalkılıyordu.

   Siyasi partiler için kurultaylar önemlidir. Ancak yine de toplum sorunlarının önüne geçmemeliydi… Hele sonuçların mahkemeye taşınması, hukuk sürecinin haftalarca devam etmesi, ardından ikinci kurultayın gerçekleştirilmesi, yine yüzde 50-50 bir sonucun çıkması, bunun yanında Başkent Lefkoşa’nın çöp yığınlarına teslim edilmesi, çevre kirliliğinin tavan yapması, Bakanlar Kurulu’nun yasak kararını sendikanın takmaması, ‘adama göre iş’ zihniyetiyle istihdam yaratılması ve benzeri nedenler UBP’ye hatırı sayılır puan kaybettirmeye yetmişte artmıştı bile…



   Daha nice etkenler UBP’yi ‘yorgun savaşçı’ konumuna düşürmüştü… Birde sekizlerin kopması, gitmek zorunda bırakılmaları UBP’ye kol-kanat kırılması yaşattı.

   Ardından Dr. Sibel Siber başkanlığında oluşturulan CTP-DP-TDP geçici teknokrat hükümetinin ortaya koydukları ve bu arada çeşitli konulara ilişkin yapılan icraatlar ve açıklamalarla dolaylı da olsa CTP’ye oy pompalanması, kamuoyunun gözünde partiye çok şeyler kaybettirdi. Böyle bir durumda yaralı bir asker gibi er meydanına inildiğinde zafer elde edebilmek mümkün müydü?..

   Sonuçta UBP Genel Başkanı İrsen Küçük olmak üzere; parti genel sekreteri Necdet Numan, Meclis Başkanı Hasan Bozer ile Başkan Yardımcısı Mustafa Yektaoğlu, UBP Güzelyurt İlçe Başkanı Ahmet Çaluda, Mustafa Gökmen, Mehmet Tancer, İlkay Kamil, Türkay Tokel, Afet Özcafer, Fatma Ekenoğlu, Mustafa Emiroğulları gibiler potada kaldı.

   Ancak kurunun yanında yaşların da yandığı gerçeğini kabul etmek gerek. Seçmen yeni meclis aritmetiğini böyle çizmeyi tercih etti.
 
Her şeye karşın birilerinin daha bu mecliste olması gerekirdi diye düşünüyoruz.   


Özellikle kadın milletvekili sayısının 4’te kalması vicdanları rahatsız etmiyor değil. Ama sonuçta takdir halkındır, seçmenindir ve böyle tecelli etmiştir. Günün sonunda halkın kararı karşısında boynumuz kıldan incedir.



   Hayırlı olsun diyoruz.

   
AKAY CEMAL