TBMM’den güvenoyu almasının ardından ilk yurtdışı temasını KKTC’ye gerçekleştiren Türkiye Başbakanı Binali Yıldırım ve ekibinin yaptığı kritik ziyaretin dolu dolu geçmesi, görüşmelerde çok önemli konuların çözüme kavuşturulması ve başta Güney Kıbrıs olmak üzere bölgeyle ilgili ülkelere verilen mesajlar Kıbrıs Türk Halkı için müjde niteliğindedir.

Başbakan Binali Yıldırım’ın KKTC ziyaretinde kendisine eşlik edenler arasında Türkiye’nin Kıbrıs İşlerinden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu ve Maliye Bakanı Naci Ağbal'ın da bulunması, ziyaretin önemini ortaya koyan en önemli göstergelerden biridir.

Sayın Türkeş, Türkiye’de hükümet değişikliği sonrasında mevcut konumunu koruyan ve görevlerine ek olarak “Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı” da kendisine bağlanan bir siyasi kişilik olmasının yanısıra Kıbrıs konusundaki gerçekçi yaklaşımları nedeniyle de çok önemli bir isimdir.

Bu açıdan baktığımızda Türkiye ile KKTC arasındaki Ekonomik Mali Protokol ile Asrın Su Projesi İletim ve Dağıtım Anlaşması’nın imzalanması, bu ziyaretin iki önemli unsuru olarak görünse de başta Güney Kıbrıs olmak üzere bu konuyla ilgili ülkelere verilen mesajlar da büyük önem kazanmaktadır.

“Her seferinde şartlar ne olursa olsun doğrulardan bildiklerimizden vazgeçmedik, geri adım atmadık. Bundan sonra da atma gibi bir niyetimiz yok” diyen Başbakan Binali Yıldırım’ın “Adada iki toplumlu, adil, sürdürülebilir bir yönetim modeli hayata geçecekse, buna eyvallah. Bu konuda mutabakatımız var” sözleri Cumhurbaşkanı Akıncı’ya verdiği desteği açık bir şekilde ortaya koymuştur.

Kıbrıs sorununun çözümü noktasında KKTC tarafının her türlü kararlılığı ortaya koyduğuna da değinen Yıldırım, ilerleme sağlanamamasının nedeni olarak Güney Kıbrıs Yönetimi’ni göstermiş, başta Yunanistan olmak üzere Anastasiadis’e yol gösteren ülkelere göndermede bulunarak diplomatik bir dille gerekli uyarıları yapmıştır.

Kıbrıs konusunun yanısıra aylar öncesinden imzalanması gerekirken ancak UBP-DP koalisyon hükümeti tarafından imzalanabilen protokole bağlı olarak 2016-2018 yıllarını kapsayacak 3 yıllık eylem planında öngörülen işlerin planlandığı gibi yapılacağını vurgulayan Yıldırım’ın "Sadece alt yapı yetmez, üst yapıya yönelik çalışmalara da ihtiyaç var” sözleri siyasi çevrelere yapılmış önemli bir uyarıdır.

Bizce; Başbakan Binali Yıldırım’ın AK Parti iktidarları döneminde gerçekleşen yatırımlara işaret etmesi siyasi çevrelerin yanısıra sivil toplum örgütleri tarafından ciddiyetle değerlendirilmelidir. Binali Yıldırım, “2002’de KKTC’ye Türkiye’den hava yoluyla 750 bin civarında seyahat vardı. 5 bin uçuş vardı. Bugün gelinen noktada 5 ayrı şirket 9 noktaya uçuş yapıyor. Yıllık 3 milyon 180 bin yolcu gelip gitmiş. Burada 80 binin üzerinde öğrenci var. Bunları da bizleri birbirimize bağlayan, bağlarımızı güçlendiren unsurlar olarak görüyoruz" diyerek bu önemli gelişmelerin dikkatlerden kaçırılmaması gerektiğine işaret etmiştir.

Yıldırım “Ekonomik olarak ne kadar güçlü olursak, kendi kendimize ne kadar yeterli olursak hem muhataplarımıza hem de bölgemize karşı pozisyonumuz o kadar güçlü hale gelir” şeklindeki sözleriyle  de Orta-Doğu merkezli olmakla birlikte Akdeniz bölgesini de içine alan çatışmalara işaret ederek Türkiye’nin bir yandan etrafındaki ateş çemberi ile istikrarsızlıkla mücadele ettiğini, yerinden, yurdundan edilen milyonlara kucak açarken bir yandan da bölgede istikrarı, güveni devam ettirmek için ciddi anlamda çalışmalar yapıldığına dikkat çekmiş, Kıbrıs’ta barışın devam etmesi gerekliliğini ortaya koymuştur.

Bunun sadece Türkiye'nin meselesi değil, bölgenin selameti ve geleceği meselesi olduğunu kaydeden Yıldırım, “Bizlere umudunu bağlayan milyonlar var. Onların beklentisini de boşa çıkarmamak gibi sorumluluğumuz var. İnşallah yarın bugünden güzel olacak. Güçlü Türkiye, güçlü KKTC el ele verdiği müddetçe bu bölgede hakkımıza, hukukumuza göz dikenler buradan sonuç alamayacaktır" diyerek Kıbrıs konusundaki kararlı duruşunu ortaya koymuştur.

Binali Yıldırım’ın resmi temaslarını tamamlamasının ardından Hüseyin Özgürgün’le birlikte Arasta ziyaretinde esnafla buluşması, halkla şakalaşması, esnafla muhabbet ederek alışveriş yapması, kendisine olan sevgi ve sempatiyi kat kat artırmıştır.