Yeniden Pişirilen Önyargılı Türk İmajı ve Hollanda!

Avrupa kaynaklarında -en azından çağdaş dönemlere kadar - Türk ve İslam dünyasınıdan olumlu imajla söz eden yazar ve çevreler çok sınırlıdır. Hümanist nutuklar atıp prensipler koyan Batılı diplomat ve aydınlar, söz konusu Doğu milletleri, Türk-İslam dünyası oluverince sus pus olur ve demokratlığı unutuverirler. Hemen bir ötekileştirme başlar.

Batının en aydınlanmacı yazarları bile kilisenin yönlendirmesindeki bu haksız ve önyargılı Türk-Müslüman imajınnın etkisinden kendini kurtaramamışladır. Kant, Hegel, Shakespeare, Dante, Victor Hugo ve niceleri. Türk-İslam dünyası cahil, barbar, yoksul, kaba, çirkin, uygarlaştırılması gereken, kendi kaynaklarını kullanamayıp başkalarının koruyucu ve işletmeciliğine mahkum zavallı milletler demektir. Batılılar ise medeni, demokrat, insan haklarını gözeten, kültürlü, eğitim düzeyi yüksek insanların coğrafyasıdır. Bu bağlamda Türk-İslam dünyasına bir “yoksulluk ve yoksunluk kültürü” zorla dayatılır. İşte böyle bir ortamda, durumda Doğu’yu kurtaracak olanlar Batılılardır onlara göre. Böyle bir öykü içinde ana metin yazarlarının yanında yedek, işbirlikçi yerli kalemşörler de türer hemen.

Son dönemde Hollanda ve Almanya başta olmak üzere Avrupa’da yeniden hortlatılmaya çalışılan olumsuz Türk-islam imajının arkasında da yine Batı vardır. Osmanlı İmparatorluğu zamanında Portekiz ve Hollandalı tüccar denizci ve korsanların, Hint, güney ve uzakdoğu İslam coğrafyalarını sömürmesine ve istilasına engel olan Türklerdir, Kanuni ve sonraki padişahların denizcileridir, donanmalarıdır. Hollanda için Türklerin onları böyle durdurup Malezya ve Endonezya coğrafyalarını koruması hazımsızk sebebidir. Türkleri hasım görürler. Buna rağmen Osmanlı lalesini çalıp götürüp üreterek kendilerininmiş gibi takdimden de kaçınmazlar.

Hollanda ve Almanya’nın tutumu akılcı değildir. Türkiye ile düşmanlık o ülkeye bir şey kazandırmaz, tersine çok şey kaybettirir. Bir kaç gündür Hollanda ve Almanya’nın Türkiye’ye, Türk hükümet yetkillerine ve vatandaşlarına sergilediği tavır kabul edilemez. Türkiye’deki seçim ve referandum gibi demokratik süreçleri başkaları değil bizim milletimiz belirler. Tıpkı 11974 Mutlu Barış Harekatı’nda olduğu gibi Hollanda ve Almanya’nın Türkiye devlet

yetkililerine ve vatandaşlarımıza yaptığı saygısızlık, aralarındaki siyasi görüş ne olursa olsun milletimizin tek yumruk yöneticilerimizin etrafında toplanmasını, durmasını getirmiştir. Bu bizim en büyük meziyetimizdir.

Güzel günler yakındır. Şairin deyişiyle, “Evet Hakk’ın va’dettiği günler doğmaya yakındır, belki yarın belki yarından da yakın!”