RUM YUNAN ŞAŞIRDI VE HATTA ÇILDIRDI

İster ‘egemenlik mücadelesi’, ister ‘petrol savaşı’ deyiniz Rum-Yunan ikilisinin son dönemde Ege ve Akdeniz’de başlattıkları gerilim siyasetinin bölgemizde sıkıntı yaratması,sıcak çatışmaya neden olması an meselesidir.

İtalyan ENI firmasına ait Saipem 12000 ile sıcak çatışmaya ramak kalınmasından Rum tarafı gerekli mesajı almamıştır.Anlaşılan AB Konsey Başkanı Tusk’ın Türkiye’yi tehdit eden açıklaması Rum tarafına güven vermiştir ve bölgemizdeki faaliyetlerin durdurulması bir yana artırıldığını gözlemlemekteyim.Rum hidrokarbon çıkarma faaliyetlerine ara verip,Türk yetkililerin ve kendi içindeki aklı başında insanların çağrılarına kulak vereceğine tersini yapmakta ve felakete davetiye çıkarmaktadır.

GKRY Hükümet Sözcülüğü görevinden Dışişleri Bakanlığına atanan Hristodulidis Atina’da Yunan hükümet yetkilileri ile önümzdeki süreçle ilgili önemli toplantılar yapmaktadır.Rum-Yunan ikilisinin gerilimi artıracak eylemlerine devam etmesi beklenmektedir. Geri adım atmayacağı anlaşılan Rum-yunan ikilisi şaşırmıştır ve hatta çıldırmıştır.Kendi güçleri Türkiye ile baş etmeye yetmeyeceğine göre bunların AB ve ABD’ye bel bağladıkları ve hatta bu güçler tarafından da yüreklendirildiklerini söylemek yanlış olmayacaktır. Bölgemizde Türkiye’nin son dönemde kararlı tutumu,bölge siyasetine yön veren çıkışlarını emperyalist batı içine sindirememiştir ve her fırsatı Türkiye aleyhine kullanmak üzere batılı merkezlerde planlar yapılmaktadır.Bu merkezlerin Türkiye’nin Nato içerisinde müttefikleri olduğunu unutacak kadar ileri giden çabalarını,tehdide varan hareketlerini ibretle izliyoruz.Şaşkın Rum-Yunan ikilisinin Dışişleri Bakanlarının önceki gün Atina’da yaptıkları ortak basın toplantısının hedefinde yine Türkiye vardı.Türk düşmanı Yunanistan Dışişleri Bakanı Koçias manşet haberimizde de paylaştığımız üzere boyuna posuna bakmadan Türkiye’ye saldırılarını en sert! şekilde sürdürmüştür.Koçias açıklamasında Kıbrıs müzakereleri çerçevesinde Garantiler meselesini Kıbrıs sorununun merkezine oturtmayı başardıklarını savundu. Kocias, Türkiye için “sürekli agresif ve uluslararası hukuku ihlal eden hareketleri ile bölgenin en büyük sorunu” nitelemesi yaptı ve onu “Uluslararası hukuka, deniz hukukuna saygı göstermeye ve Güney Kıbrıs ve Yunanistan’a karşı kışkırtıcı davranmaktan vazgeçmeye” çağırdı. Doğu Akdeniz’deki son gelişmelerin, Rum ve Yunan hükümetlerinin Kıbrıs sorununun çözümü içerisinde güvenlik ve garantiler konusundaki tezlerinin “doğruluğunu ortaya koyduğunu” öne süren Kocias “Türkiye Ada’da meşrulaştırılmış bir güvenlik gücü olan durum daha da kötü olurdu”

iddiasında bulundu.Hristodulidis ise konuşmasında “Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki eylemlerine son vermesi halinde Rum tarafının Kıbrıs sorununun iç yönlerini görüşmek için diyaloğa hazır, Güvenlik Konseyi Daimi Üyeleri’nin de katılacağı uluslararası bir konferans için de iyi bir hazırlığın şart olduğunu” belirtti.Rumun her kriz döneminde Kıbrıs konusunu uluslararası boyuta taşıma isteği,oyunu daha doğrusu hastalığı nüksetmiştir.

Bir de son dönemde yeniden, ‘Kıbrıs sorununun iç yönlerini görüşmeye’ hazır oldukları savsatasını sık sık zikretmeye başladılar. Mesele şudur;Ruma göre Kıbrıs sorunu içte,Kıbrıs Türklerinin bağlı oldukları devlete yani Kıbrıs Cumhuriyeti’ne isyan bayrağı açmaları ile başlamıştır.Onlara göre sözde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin azınlık olan asi vatandaşları biz Türkler,Anayasal düzenlemelerle gasp ettikleri devlete yamalanmaya yani azınlık haklarına razı olacağız.Onların Kıbrıs sorununun iç yönü dedikleri budur.Kıbrıs Türkünün siyasi eşitlik hakları ve gaspettikleri ve adeta bir Rum devleti haline getirdikleri sözde Kıbrıs Cumhuriyeti’nde eşit ortak olduğumuz gerçeğini duymak bile istememektedirler.Kıbrıs sorununun dış yönünde ise, iddiaları sorunun Türkiye’nin adanın kuzeyini işgal etmesi ile başladığıdır.Yani Kıbrıs sorununu bu şaşkolozlar bir işgal sorunu olarak görmekte ve dünyaya böyle pazarlamaktadırlar.İşte sözde işgalci Türkiye’yi emperyalist güçlerin de yer alacağı uluslararası bir konferansta yargılamak,garantörlük hakkından arındırmak da Kıbrıs sorununun dış yönüdür.Bu konuda ise azınlık taba olarak gördükleri biz Kıbrıs Türklerinin söz söyleme hakkı yoktur.Rum-Yunan ikilisinin egemenlik kavgası Kıbrıs Türkünün elinde bulundurduğu toprakları almak ve devletimiz KKTC’yi yıkmak üzerine kurgulanmıştır.Bu nedenle de bizimle paylaşacak hiçbir şeyleri yoktur.

Rum Meclisi’nde hidrokarbon konusunda ulusal bir fon kurulmasına yönelik yasa tasarısı incelendiğinde Kıbrıs Türklerinin ayrı bir halk olarak hidrokarbonların çıkarılmasında ve gelirinin paylaşılmasında söz hakları kesinlikle yoktur.Kıbrıs Türkleri bireysel olarak gelirlerden her sözde Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı kadar hak sahibi olabileceklerdir.Kıbrıs Türklerinin haklarını vereceğiz dedikleri de budur.

Rum-Yunan ikilisinin zihniyeti budur ve hedef Enosis’tir.Enosis hedefinden uzaklaşacak herhangi bir mutabakatı,anlaşmayı kabul etmeleri ise mümkün değildir.Rum-Yunan ikilisi bu saplantı çerçevesinde yanlış üzerine yanlış yapmakta uyarıları dikkate almadan felakete doğru sürüklenmektedir.Rum şaşırmıştır ve de hakikaten çıldırmıştır.