Rum yönetiminin Türklere bakış açısı

Kıbrıs’ta Türklerle Rumlar arasında yaşanan her türlü sorunun “Rum tarafından kaynaklandığı” bilinen bir gerçektir.

1974 Barış Harekatı sonrasında oluşturulan “Yeşil Hat” ilanının ardından Türk ve Rum tarafını birbirine bağlayan geçiş noktalarının Türk tarafının tek yanlı kararıyla açılmasıyla birlikte ortaya çıkan tablo, Rumların eski alışkanlıklarını aynen koruduğunu göstermiştir.

23 Nisan 2003 tarihinde dönemin Cumhurbaşkanı Denktaş ve Başbakan Eroğlu’nun siyasi iradesiyle açılan sınır kapıları, günümüzde geçişlerde kolaylık sağlamak yerine bilinen zorluklara yenileri eklenmek suretiyle Rum tarafının “ötekileştirme” senaryolarının ortaya konulduğu bir zulüm göstergesi olmuştur.

Her türlü insani duygudan uzak olan bu uygulamalar, Rum zihniyetinin anlaşılması açısından oldukça önemlidir.

Örneğin, bir Kıbrıslı Türk, eğer Türkiye doğumlu biriyle evli ise, bu geçişlerde insan hak ve özgürlüklerini ayaklar altına alan uygulamalar söz konusudur.

Benzer uygulamalar, bu çiftin çocukları için de geçerlidir,

Güney Kıbrıs’ta yıllar öncesinden kalma Türkçe sokak isimlerinin dışında Türkçe dili neredeyse yok denilecek kadar azdır.

Geçişlerdeki memurlar, Rumca sorular yöneltmekte, Rumca veya İngilizce yanıtlanmasını istemektedir.

Oysa, 1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’na göre Kıbrıs’ın resmi dili Türkçe ve Rumcadır.

Anayasal hakların da ayaklar altına alındığı bu uygulamaya göre, geçiş sırasında İngilizce veya Türkçe bilmeyen, ya da bu dilleri kullanmak istemeyen kişiler zor durumda bırakılmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyla evli olan ve bu evlilikten çocukları olan çiftler, Kıbrıs pasaportu veya kimlik kartı alamamaktadır.

Güney Kıbrıs sınırlarına gidildiğinde Türk Lirası ile alış-veriş de yapılamamaktadır.

Yukarıda sıraladığımız konular, Kıbrıs’ta yaşamını sürdüren Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kişiler kadar, onların evli olduğu Kıbrıslı Türkleri de zor durumda bırakmaktadır.

Bundan bir süre önce, Cumhurbaşkanı Akıncı tarafından gündeme getirilen “Geçişlerde Türkçe bile Rum personel olması” düşüncesi anlaşılan o ki, Rum lideri Anastasiades tarafından dikkate bile alınmamıştır.

Bunun yanı sıra üzerinde Euro cinsinden para bulunmayan kişiler, Güney Kıbrıs’ta bir bardak su bile içememektedir.

Oysa..

KKTC’ye geçen Rumlar, hiç bir zorluk çekmeden her türlü hizmetten faydalanabilmekte, alış-verişini yapabilmekte, kendilerine her türlü ikram ve güler yüz gösterilmektedir.

Rumların, siyaset ile insan ilişkilerinin farklı olması gerektiğini en iyi şekilde ortaya koyan Kıbrıs Türklerden öğrenecekleri çok şey vardır.

Rum tarafının siyasetten de önce ırkçı bir tutum göstermesi, insan hakları açısından da kabul edilebilir değildir.

Geçtiğimiz günlerde bir dostumla birlikte bizzat yaşadığım Rumların kabul edilemez tutumunu burada kısaca aktarayım. 2 gün önce Rum tarafına kitap çalışmamın kalan kısmını tamamlamak için geçmek istediğim zaman kapıda ki görevli İngilizce bilip bilmediğimi sordu. Bende çok az biliyorum dedim. Kendisinin Türkçe bildiğini bilmeme rağmen bana ısrarla İngilizce ve Rumca sorular sordu. Bende cevaplamaya çalıştım. Sonuçta anlaştık ama bana zorluk çıkardığının da farkında olduğumu bende ona belli ettim. Sonuçta beni geri çevirdi. Sebebi ise eşim ile birlikte yanımızda evlilik belgesini de getirerek boşanmadığımı, halen evli olduğumu ispatlamam gerektiğini söyledi. Yalnız bilinmelidir ki ben evli olmadığım zamanda basın kartım ile onlarca kez geçiş yaptım. Evlendikten sonra da belki de 50 ye yakın sınırdan Rum tarafına geçmişliğim vardır. Yani Rum sınır kapısında görevli memurun bilgisayarında görülmektedir. Bunun yanı sıra da benden TC kimliğini istemekte, KKTC kimliğini de hiçbir şeklide kabul etmemekte. Ya hacı, ya sabır…

Şunu da belirtmek isterim ki “Bir anlaşma olması halinde, Rum tarafının şu anda uygulamakta olduğu ırkçı ve insan haklarına aykırı uygulamaları devam ettirmeyeceğini nereden bilelim? Şu an eğer bu tür kimlik problemleri yaşanırken yarın daha farklı problemlerin yaşanmayacağını kim garanti edebilir. Huylu huyundan vazgeçermi?