Kaç aydır Maraş konusuna odaklandırıldık.

“Odaklandırıldık” diyorum, çünkü yeni terimle edilgen hep biz oluyoruz.

Yani başkaları her daim gündemi yaratan taraf oluyor, biz arkadan sürükleniyoruz.

Rum Yönetimi gerçekten ev ödevini iyi yapıyor.

İyi yapıyor da, adada barışın bir an önce gerçekleşmesine en büyük engel yine onlar oluyor.

Bunu en güzel, İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat dile getirdi.

Hristofyas yoldaşının zafiyetlerini sayıp döktü televizyonda.

Aslında en büyük fırsattı.

İki yoldaş da cumhurbaşkanıydı.

Lokmacı Sınır Kapısı ve diğer kapıların açılmasında Talat çok daha cesur davranmıştı karşı taraftan.

Bu fırsattın yitirilmesinin acısını her iki toplum da uzun yıllar hissedecektir.

Artık gına getirdi Kıbrıs sorunu.

Birleşmiş Milletleri bile bıktırıp usandırdı.

Avrupa Birliği’ni de.

“Bu sorun çözülmeden hiçbir yere gidilemez” diyenler de çok.

Her sorunu ona bağlayıp beklemeye razılar.

Tabii ki çözüm olursa uluslararası hukukta yer alırız... vs.

Ama bunun tek alternatif olarak görülmesi, bu toplumun yok olmasına da neden olabilir.

“Zaten kaç kişi kaldık” diye feryatlar var.

Hristofyas bile (Laf ola) Dikomo’yu ziyaret ettiğinde aynı lafları sarf etti geçenlerde.

“Karşımızda Kıbrıs sorununu görüşecek Kıbrıslı Türk bulamayacağız” dedi.

Peki kardeşim de biz Annan Planı’na da, Gali Fikirler Dizisi’ne de “evet” demişiz.

Ne oldu netice itibarıyla?

Hiç.

Yani? Yanisi şu... Biz istediğimiz kadar BM planlarına “evet” diyelim, hiçbir şey olacağı yok.

İlla ki Rumlar, işlerine geldiği bir plana “evet” deyinceye kadar.

Peki şimdi Rumlar iki toplumun bu adada birlikte yaşamaları gereğinin bir olmazsa olmaz prensibi olduğunu kavradılar mı?

Hiç sanmıyorum.

Denizden çıkacak olan gaz veya petrol, neyse, şimdi ona kafayı taktılar.

Kendi kendilerini kurtarma çabalarında öncelikli olarak.

Eminim, bizim Kıbrıs parlamentosu için seçeceğimiz milletvekillerini de Kıbrıs Cumhuriyeti meclisine kabul edemeyecek kadar fanatizmin etkisindeler.

AB üyesi olmak da daha demokrat yapamadı onları.

Yunanistan’dan gördük.

Daha fazla sosyal haklardan yararlanmak, kredilerden vs.

Yani avanta sağlamak.

Rum tarafının AB üyeliği ise daha çok sırtını sağlama almak.

Ama sen sırtını sağlama alırken, nesiller değişiyor bu taraftan.!!!