İşiniz Allah’a Değil, Vicdanınıza Kaldı!
Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu II. Hrisostomos, son günlerde yaptıkları açıklamalarla, Kıbrıs Türkleri için ne kadar büyük bir tehlike olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur
Din adamı değil de siyasetçi gibi hareket eden Hrisostomos, geçtiğimiz günlerde Suriye’de Esad ile görüşmüş, daha sonra Korfu adasını ziyaret ederek “Korfu’nun Osmanlı İmparatorluğu kuşatmasından kurtuluşunun 300’üncü yıldönümü kutlamalara katılmıştır.
Sakalından utan ey papaz!
Kıbrıs tarihini kendi keyfine göre istediğin gibi tahrif edebileceğini mi sanıyorsun?
Osmanlı, Kıbrıs’a gelmeden önce, bu topraklarda Ortodokslar için hayat vardı da, biz mi bilmiyoruz?
Ortodokslar eğer bugün Kıbrıs’ta var olabilmişse, bunu Osmanlı ve Türk adaletine borçludur.
Bu gerçeği bildiği halde dile getirmekten kaçının bir kişi hangi yüzle din adamlığı yapmaktadır?
Hrisostomos’un yaptığı gerçekdışı ve düşmanca açıklamalar bu kadarla da bitmemektedir.
Kıbrıs’a dönüşünde yaptığı konuşmada “Recep Tayip Erdoğan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı oldukça müzakerelerden bir beklentim olamaz” demiş, tek umudunun Allaha kaldığını söylemiştir.
Hrisostomos’a sorarsanız, Kıbrıs sorununun çözümündeki en büyük engel, Kıbrıs’ta bulunan Türklerdir!
Türk düşmanı olduğundan hiç bir kuşku duyulmayan Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu Hrisostomos’un desteklediği ELAM terör örgütünün yaptıkları bellidir.
Kilisenin ilköğretimden başlayarak çocukların beynini “Türk düşmanlığı” ile yıkadığı da bilinmektedir.
Başpiskopos, kendi eliyle besleyip büyüttüğü ELAM terör örgütü ile son zamanlarda Türk kanı dökmekte, sürüler halinde saldırdıkları Türk gençlerine saldırmakta, araçlarına zarar vermektedirler.
Bu cesareti de şüphesiz, KKTC’deki üç maymunu oynayan bazı siyasetçi ve Rum yanlısı sivil toplum örgütlerinden almaktadırlar.
Avrupa Birliği denilen Hıristiyan ağırlıklı ülkeler de tüm bu olanlara görmezden gelmektedir.
Hiç sıkılmadan belli aralıklarla “Karpaz’daki Rumların dini özgürlüklerinin kısıtlanması” yalanını ortaya koyan Hrisostomos, böyle bir durum olması halinde KKTC’deki TC kökenli kişilerin Hala Sultan Tekkesi’ne gitmesine izin vermeyeceğini söylemektedir.
Yani, olasılıklar üzerine yaptığı bu açıklamalar apaçık tehdittir.
Peki bu kuru-sıkı ve saçma-sapan tehditlere karşı KKTC tarafından yapılmış açıklama var mıdır?
Bizim Din İşleri Başkanı, (eski adıyla Müftü), neden susmaktadır?
Cumhurbaşkanı veya sözcüsü neden bu açıklamaları duymazdan gelmektedir?
Annan Planı’na “evet” diyen Kıbrıs Türkü’nün, ne Rum lideri Anastasiadis’in, ne de Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu II. Hrisostomos’un tavsiyelerine ihtiyacı yoktur.
Türk tarafı “Bu adada asırlardır birlikte yaşadık, bundan sonra da birlikte yaşayabiliriz.” diyebilmektedir.
Ancak bunun formülü de bellidir: “İki ayrı halk, iki ayrı demokrasi, iki kesimlilik, iki tarafın siyasi eşitliği, eşit statüde iki kurucu devlet; 1960 Garanti ve İttifak Anlaşmaları’nın yürürlükte kalması, çözümün Avrupa Birliği'nin birincil hukuku durumuna getirilmesi”
Eğer bu formül üzerinde mutabık isek, buyrun Başpiskopos efendi, buyrun Sayın Anastasiadis.
İşiniz Allah’a değil, vicdanınıza kaldı, siz farkında değilsiniz!
Yrd. Doç. Dr. Güven ARIKLI
Faşist arıyorsanız Rum’a bakın! KKTC’deki sol sendika ve örgütlerin ağzından düşürmediği “faşist” sözcüğünün dik alasının yaşandığı Güney Kıbrıs’ta yaşananlar ortadayken, Güney’e geçen Kıbrıslı Türkler’in ELAM yanlısı gruplarca saldırıya uğradığı polis kayıtlarına geçmişken, Rum çocukları Türk düşmanı olarak yetiştirilirken KKTC’deki bazı sözde sendikacılar ve işbirlikçisi sözde gazete yazarları, ahlaksızca saldırılarda bulunmakta, Kıbrıs Türk Halkı’na apaçık ihanet etmektedir.
Kıbrıs Türkleri’nin 50’lerden bu yana yapmaya çalıştığı, vatanını, namusunu ve yaşama hakkını korumaktan başka bir şey değildir.
Buna hukukta “meşru müdafaa” denir.
1963’te anayasa değişikliği talebiyle Akritas Planı’nı uygulamaya koyan Rumlar, 20 Aralık 1963 gecesi başlayan olaylarla 30 köye saldırı düzenlemiş, bu sayı kısa sürede 103 köyde katliama dönüşmüştür.
1950’lerden başlayarak sistemli bir şekilde Türk düşmanlığını eyleme koyan Rumlar, 16 Ağustos 1960’ta Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsız bir devlet olarak kurulmasının ardından başlattığı dışlama ve soykırıma varan saldırılarını günümüzde de farklı boyutlarda sürdürmektedir.
KKTC topraklarında KKTC kimliği ile yaşamını süren bazı aklı evveller, hala Rumlar’la bir arada yaşama konusunda israr etmekte, Türk yönetimini akla hayale sığmayacak sözde suçlamalarla zor duruma düşürmeye çalışarak Rum yönetiminin uşaklığına soyunmaktadır.
Oysa genetiğinde Türk düşmanlığı bulunan Rumlar, hata üstüne hata yapmakta, insanlık dışı davranışlarına her gün bir yenisini eklemektedir.
Rum zihniyetini ortaya koyan son olayda, 23 Nisan Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları için KKTC’ye gelmek üzere yola çıkan Sırp çocuklar, sınırdışı edilmiştir.
Bu olay, Rumlar’ın fanatizmden öte “Türk düşmanlığı” ile yoğrulmuş olduğunu ortaya koymakta, Rumlar’ın gülümseme maskesi altında kin, nefret ve yoketme arzusu taşıyan duygular yattığı ortaya çıkmaktadır.
Toplam sayısı 12 olan 10-13 yaşlarındaki çocuklar, sınırdışı edilerek özel bir uçakla ülkelerine gönderilmiş, Kıbrıs’tan deport edilmiştir.
Gözyaşları arasında ülkeleri ülkesine dönen çocuklar ve yanlarındaki eğitmenler, yaşananlara bir anlam verememiş, Rum’un çirkin yüzünü onlar da yaşayarak öğrenmiştir.
Peki içimizdeki Rumcular?
Başta KTÖS yöneticileri ve yandaşları olmak üzere kendilerine “Rumcu” denildiğinde canı sıkılan ve yüzü kızaranlara bir kez daha seslenmekte yarar var..
Bu insanlık dışı olayı siz nasıl karşılıyorsunuz?
Gündemi değiştirmek için “TL’den vazgeçelim, Euro’ya geçelim” diyerek bu olayı geçiştiremezsiniz.
Türkiye’deki Anayasa değişikliği ile ilgili gerçek dışı söylemlerinizle de bu olayı geçiştiremezsiniz.
Ne söylerseniz söyleyin inandırıcı olamayacağını biliyorsunuz.
Onun için sus-pus olup, sesinizi çıkarmıyorsunuz.
Sayın Akıncı’nın yüzüne kapıyı çarpıp sigarasını tüttüren Anastasiadis’e de bir sözümüz var.
“Siz hangi çağda yaşıyor, hangi akla hizmet ediyorsunuz.”
Siz kendinizi ne zannediyorsunuz?
- HOCALI’YI UNUTMAYACAĞIZ 25.02.2018
- Dr. Küçük ve Denktaş 14.01.2018
- 21 Aralık, Maskelerin Düştüğü Gündür... 21.12.2017
- SİZ KARAR VERİN… 17.12.2017
- Bu Adam mı ? Arkadaş! 08.10.2017
- Barzani’ye Son İkaz 04.10.2017
- Avrupa Birliği yerine Türk Birliği 06.09.2017
- NE ZAMAN KENDİNİN FARKINA VARACAKSIN? 12.07.2017
- Dün, Dünya Basın Özgürlüğü Günüydü ! 04.05.2017
- Faşist arıyorsanız Rum’a bakın! 20.04.2017
Yorumlar