Gazeteci ve Köşe yazarı Canan Onurer sosyal Medya Facebook aracılığıyla duyurduğu ve Cumhuriyet Meclisi Başkanı CTPBG Lefkoşa Milletvekili Sibel Siber'in geçtiğimiz günlerde KKTC'yi ziyaret eden Turkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı karşılama anındaki fotoğrafıyla ilgili yorumlar ve Siberin bunlara verdiği tepkiye karşı tepkisini ortaya koydu. Onurer sosyal medya facebookta yaptığı durum güncellemesiyle  Siber,e Kıbrıs Türklerinin fotoğrafa tepki vermesinin sebebi ve onun eleştirilere tahammülsüzce ters tepki vermesine anlam veremediğini anlatmaya çalıştı . Sosyal Medya Facebookta hızla yayılan yazıyı yorumsuz olarak bizde sizlere sunarız :

Her kim üstüne alınırsa;
Kızmanıza, aşırı reaksiyon göstermenize gerek yok. 
Elbette gülebilirsiniz. Kimse size gülmeyin demiyor. Aksine, sizin gülmenize engel olmaya çalışan bir zihniyetle boğuşmaktayız. Ha o gülücükleri, zamanı geldiğinde sizin ağzınızı dikecek, kafanızı örtecek, sizi eve hapsedecek olan insanlara dağıtmamanız gerektiğini söylüyoruz sadece... O gülücükleri sizin cinsel kimliğinize her gün hakaret eden, kadın düşmanı ve katili bir zihniyetin ürünlerine dağıtmayın diyoruz sadece. O gülücükleri Gezi'de duvarlara, yerlere, pankartlara yazdıklarıyla hepimizi gülümseten zeki çocuklar yerine 'polise emri ben verdim' diyerek cinayetleri savunanlara dağıtmayın diyoruz sadece. O gülücükleri bize bacakları olmadan koşmaya çalışan, kolları olmadan boks maçına çıkan, gözleri görmeden fezaya bakan bir devletcik armağan eden, sadece sizin kadın kimliğinize değil, Kıbrıslılar'ın besleme olduğunu savunacak kadar size-bize düşman zihniyetlere dağıtmayın diyoruz sadece. Ya da dağıtın, siz bilirsiniz. Ama biz de dalga geçeceğiz, haberiniz olsun.


Peki bunu nasıl diyoruz? Gülmeyi çok sevdiğinize göre bir çeşit mizah anlayışınız olmalı. Biz de Gezi'nin mizahıyla sizi uyarıyor ya da eleştiriyoruz. Eleştiriye açık değil misiniz? Yoksa siz de Erdoğan gibi 'kurabiye Tayyip' sloganlarına sinirleniyor musunuz? Mizahtaki kelimeler gerçek anlamlarıyla her zaman kullanılmaz, koca koca görevler almışsınız, bunu bilmiyor musunuz? 

'Seviyorsan git konuş bence' esprisini hangi akla hizmet cinsiyetçi bir saldırı olarak algılıyorsunuz? Yoksa siz Tayyip Bey'e sevgi duymuyor musunuz? O bakışlarınız ona hayranlığınızı göstermiyor mu? Hangi mahalle esnafına böyle baktınız? Hangi milletvekili arkadaşınıza böyle baktınız? Hangi çiçeğe ya da kediye böyle gülümsediniz? Yakalandın her kim iseniz! Çok fena yakalandınız. Sizin kariyer hırsınız, güçlü karşısındaki acizliğiniz, dik duramayışınızın tek karelik bir özetidir fotoğraflar. Ve biz de bunu eleştirdik. Bununla dalga geçtik. Eski solculardan Yavuz Bingöl'ün Erdoğan'ın davetindeki bakış ve gülümseyişinden hiçbir farkı yoktu çünkü bu bakışınızın. Ve bunda kırılacak, gücenecek birşey yok. Eğer Tayyip Bey'in inayetleriyle kariyerinizde hızla ilerlemek niyetindeyseniz, dalga geçmelere de alışmalısınız. 

Gezi'de Tayyip Bey'in resimleri üzerine 'çok tatlısın' yazdılar. Bu, onun çok tatlı olduğu anlamına gelmiyordu. Kendisiyle dalga geçiliyordu. 'Şerefine Tayyip' diyerek kadehler kaldırıldı. Emin olun o kadehler Tayyip Bey'in İslami hayat tarzı dayatmasına karşı bir tepkiydi, gerçekten şerefine kalkmamıştı. Size bu yaştan sonra esprinin ne olduğunu, mizahın nasıl ele alınması gerektiğini anlatmak zorunda kaldığımız için üzgünüz. Ama siz ya ironiyi bilmiyorsunuz, espriden anlamıyorsunuz, ya da verdiğiniz pozların nasıl utanç duyulacak bir teslimiyet içerdiğini görüp konuyu başka yere saptırarak rayından çıkartmak istiyorsunuz. İkisi de çok tehlikeli. 

Kıbrıs'a gelse sanırız yine o tuhaf gülücük ve bakışla karşılayacağınız Turgut Özal bir mizah düşmanıydı. Gırgır dergisine açtığı tazminat davalarının ardı arkası kesilmiyordu. Erdoğan da öyle. Tayyipler Alemi kapağını çizen bir dergiye açtığı davayı hatırlayın. Derginin kapağında Erdoğan'ın kafası birçok hayvana monte edilmişti. (Mizah dergisi okumadığınızı düşünerek bu kadar detay veriyoruz) ve Erdoğan, kendisinin bir sincap, bir kedi, bir iguana, bir at ya da fil olmadığını ispatlama derdine düştü. Komik ve saçma değil mi? Peki size ne oluyor 'kuzum'? Siz neden o fotoğrafa yapılan bir espriyi bir ihanet ya da utanılacak birşey olarak değerlendiriyorsunuz? 

Eğer ortada bir ihanet varsa, o da işgalcinin karşısında el pençe divan durmaktır. Eğer ortada bir ihanet varsa o da Türkiye'deki hemcinslerinizin cinayetlerle katledilmesine, evlere ve kara çarşaflara kapatılmasına neden olanlara gülücük dağıtmaktır. Eğer ortada bir ihanet varsa o da sizin hayran hayran bakıp, bakışlarınızla ihsan dilendiğiniz zihniyetin bugün Irak'ta kadınlardan oluşan köle pazarları kurduğunu görmezden gelmektir. Eğer ortada bir ihanet varsa o da dün vatandaşlarınıza 'besleme' diyen birinden gülücüklerinizi esirgememenizdir. Eğer ortada bir ihanet varsa o da, 14 yaşındaki çocukların ölum emrini verenlere hayran bakışlar atmanızdır. Ve Eğer ortada bir ihanet varsa o da sizin mizahtan, hele de Gezi mizahından hiçbir şey anlamayacak kadar cahil oluşunuzdur. Evet, ihanet ve utanma gerektiren şeyler bunlardır. 

Biz böyle espriler yapmaya devam edeceğiz. Bir kadına yönelik her eleştiri ya da espriyi seksist olarak değerlendiren sapkınlıkları bir kenarda tutalım. Ya da bir kadına yönelik dalga geçen ifadelerin hepsini ırz-namusa tasallut gibi gören paranoyayı da unutalım. Espri yerini bulmuştur. Hedefine varmış, işlevini yerine getirmiştir. Şimdi iki dakika düşünün. Ve bugünden itibaren bir zahmet hafta sonları bir tane mizah dergisi alın. Bunlar bizim nacizane tavsiyemizdir. Ve emin olun utanacağınız ya da kırılacağınız nokta sizin sandığınız kadar dar bir çevre değildir. Utanmanız gereken Kıbrıslı Türklerin gururunu kırdığınızı o meşhur gülücük, işgalcisine atılmış o hayran bakışlardır. Haydi buna da alının: Kahrolsun bağzı şeyler!