Bir lidere ihtiyaç var
Yaşadığımız coğrafyada gündemin bu kadar fazla konuyla dolu olması, halkımızın siyasi gelişmelere daha ciddi boyutlarda ilgi göstermesini zorunlu kılıyor. Kıbrıs Türk Halkı, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin tamamlanması ve müzakerelerin başlamasıyla tüm dikkatini Kıbrıs sorununa vermişken, önce CTP ile UBP arasındaki “beklenmedik” koalisyon hükümeti kurulması kararı, ardından da Sterlin ve ABD dolarının ciddi oranda değer kazanmasına verdi. Kıbrıs konusundaki gelişmeler, Güney’deki seçimlerin yaklaşmasıyla önemini kaybetmeye başlamışken özellikle mal-mülk konusunun gizli görüşmelerde ele alındığının ortaya çıkması her iki tarafta da sert eleştirilere hedef oldu. Öte yandan, CTP-UBP hükümetinin kurulmasıyla birlikte mevcut sorunların çözülmesi bir yana, halkın kazanımlarının hızla eridiği, ticaretin durduğu, sabit gelirlilerin ay sonunu getiremediği karanlık bir döneme girildi. Şu anda KKTC’de yaşamını sürdüren hiç bir kesim, ne yazık ki hayatından memnun olmadığı gibi gelecekten de endişelidir. Sterlin ve Dolar’da meydana gelen artış, ay sonunu zor getiren binlerce aileyi perişan etmiş, CTP-UBP hükümetinin asgari ücrete yaptığı sözde artış, bu hükümetten ümitli olan bazı kesimleri sükut-u hayale uğratmıştır. Bir başbakan düşününüz ki, döviz artışı konusunda yaptığı açıklamada “Yapılabilecek bir şey yok, daha önce nimetinden faydalananlar, şimdi külfetine katlansın” diyebilmiştir. Bu arada hükümet ortağı UBP kanadından bu konuda söylenmiş tek bir kelime bile olmaması, partinin CTP’nin dümen suyuna girdiği anlamı taşımaktadır. Hükümette bulunan UBP’den açıklama gelmemesine rağmen UBP Genel Başkan Adayı Ünal Üstel’in bu konuda uygulanabilecek bir çok tedbir olduğunu ve bunların neler olduğunu açıklaması dikkat çekici olmuştur. Sterlin ve Dolar’da meydana gelen yüksek kura rağmen asgari ücrete sadece 55 TL artış getirilmiş olması, zaten geçinemeyen ve zor günler yaşayan kesimlerde hayal kırıklığı yaratmıştır. Böylece, CTP-UBP hükümetinin, göreve geldiğinden bu yana yaptığı tek icraat, asgari ücretliye getirilen traji-komik zamdan öteye gidememiştir. Tüm bu gelişmeler olurken, hükümetin küçük ortağı Ulusal Birlik Partisi’nde “Kurultay” hazırlıkları nedeniyle sessizce yürütülen antidemokratik ayak oyunları ayyuka çıkmış, kurultayda oy kullanacak isimler üzerinde “ben yaparım olur” mantığıyla hazırlanmış gizli senaryolar devreye konmuştur. UBP’de şu an için 4 olan aday sayısının 6’ya çıkma olasılığı konuşulurken, bu kurultayın ne kadar önemli olduğu da kendini göstermiştir. Kurultay günü geldiğinde, adayların konuşmalarında açıklayacağı bir çok konu bulunduğunu şimdiden tahmin etmek hiç de zor değildir. Ancak, siyasi çevrelerde oluşan yaygın kanıya göre; bu seçimde UBP yönetiminin tamamen değişeceği, Kurultay Delegesi sisteminin değiştirilmesiyle birlikte uygulanan “seçici üye” sistemiyle, UBP’nin yönetimini bu görevi layığıyla yerine getirebilecek bir adaya oy verileceğine kesin gözüyle bakılıyor. Tüm bu gelişmelere bakıldığında, bugünkü CTP-UBP hükümetinin sürdürülebilir bir yanının bulunmadığı, kurultay sonrası tüm dengelerin değişeceği ve yeni bir hükümet
arayışının başlayacağı açıktır. Ulusal Birlik Partisi’nin, gelişmeleri uzaktan izleyen bir başkana değil, siyasi tecrübesini tüm ağırlığını kullanarak hükümet icraatlarına yansıtacak, sorunları belirli bir takvim çerçevesinde asgariye indirecek ve bu konuda halka güven verecek bir lidere ihtiyacı vardır.
Yrd. Doç. Dr. Güven ARIKLI
Faşist arıyorsanız Rum’a bakın! KKTC’deki sol sendika ve örgütlerin ağzından düşürmediği “faşist” sözcüğünün dik alasının yaşandığı Güney Kıbrıs’ta yaşananlar ortadayken, Güney’e geçen Kıbrıslı Türkler’in ELAM yanlısı gruplarca saldırıya uğradığı polis kayıtlarına geçmişken, Rum çocukları Türk düşmanı olarak yetiştirilirken KKTC’deki bazı sözde sendikacılar ve işbirlikçisi sözde gazete yazarları, ahlaksızca saldırılarda bulunmakta, Kıbrıs Türk Halkı’na apaçık ihanet etmektedir.
Kıbrıs Türkleri’nin 50’lerden bu yana yapmaya çalıştığı, vatanını, namusunu ve yaşama hakkını korumaktan başka bir şey değildir.
Buna hukukta “meşru müdafaa” denir.
1963’te anayasa değişikliği talebiyle Akritas Planı’nı uygulamaya koyan Rumlar, 20 Aralık 1963 gecesi başlayan olaylarla 30 köye saldırı düzenlemiş, bu sayı kısa sürede 103 köyde katliama dönüşmüştür.
1950’lerden başlayarak sistemli bir şekilde Türk düşmanlığını eyleme koyan Rumlar, 16 Ağustos 1960’ta Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsız bir devlet olarak kurulmasının ardından başlattığı dışlama ve soykırıma varan saldırılarını günümüzde de farklı boyutlarda sürdürmektedir.
KKTC topraklarında KKTC kimliği ile yaşamını süren bazı aklı evveller, hala Rumlar’la bir arada yaşama konusunda israr etmekte, Türk yönetimini akla hayale sığmayacak sözde suçlamalarla zor duruma düşürmeye çalışarak Rum yönetiminin uşaklığına soyunmaktadır.
Oysa genetiğinde Türk düşmanlığı bulunan Rumlar, hata üstüne hata yapmakta, insanlık dışı davranışlarına her gün bir yenisini eklemektedir.
Rum zihniyetini ortaya koyan son olayda, 23 Nisan Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları için KKTC’ye gelmek üzere yola çıkan Sırp çocuklar, sınırdışı edilmiştir.
Bu olay, Rumlar’ın fanatizmden öte “Türk düşmanlığı” ile yoğrulmuş olduğunu ortaya koymakta, Rumlar’ın gülümseme maskesi altında kin, nefret ve yoketme arzusu taşıyan duygular yattığı ortaya çıkmaktadır.
Toplam sayısı 12 olan 10-13 yaşlarındaki çocuklar, sınırdışı edilerek özel bir uçakla ülkelerine gönderilmiş, Kıbrıs’tan deport edilmiştir.
Gözyaşları arasında ülkeleri ülkesine dönen çocuklar ve yanlarındaki eğitmenler, yaşananlara bir anlam verememiş, Rum’un çirkin yüzünü onlar da yaşayarak öğrenmiştir.
Peki içimizdeki Rumcular?
Başta KTÖS yöneticileri ve yandaşları olmak üzere kendilerine “Rumcu” denildiğinde canı sıkılan ve yüzü kızaranlara bir kez daha seslenmekte yarar var..
Bu insanlık dışı olayı siz nasıl karşılıyorsunuz?
Gündemi değiştirmek için “TL’den vazgeçelim, Euro’ya geçelim” diyerek bu olayı geçiştiremezsiniz.
Türkiye’deki Anayasa değişikliği ile ilgili gerçek dışı söylemlerinizle de bu olayı geçiştiremezsiniz.
Ne söylerseniz söyleyin inandırıcı olamayacağını biliyorsunuz.
Onun için sus-pus olup, sesinizi çıkarmıyorsunuz.
Sayın Akıncı’nın yüzüne kapıyı çarpıp sigarasını tüttüren Anastasiadis’e de bir sözümüz var.
“Siz hangi çağda yaşıyor, hangi akla hizmet ediyorsunuz.”
Siz kendinizi ne zannediyorsunuz?
- HOCALI’YI UNUTMAYACAĞIZ 25.02.2018
- Dr. Küçük ve Denktaş 14.01.2018
- 21 Aralık, Maskelerin Düştüğü Gündür... 21.12.2017
- SİZ KARAR VERİN… 17.12.2017
- Bu Adam mı ? Arkadaş! 08.10.2017
- Barzani’ye Son İkaz 04.10.2017
- Avrupa Birliği yerine Türk Birliği 06.09.2017
- NE ZAMAN KENDİNİN FARKINA VARACAKSIN? 12.07.2017
- Dün, Dünya Basın Özgürlüğü Günüydü ! 04.05.2017
- Faşist arıyorsanız Rum’a bakın! 20.04.2017
Yorumlar