ABD KIBRIS İÇİN NE DÜŞÜNÜYOR?

 ABD'nin Kıbrıs'ta neler yapmak istediğine dair bir yazı, bundan 8 yıl kadar yıl önce, Asia Times'da  adlı gazetede yayınlandı.

Yazıda şöyle deniyordu:
 “ Kıbrıs'ın en yüksek tepesi olan Trodos Dağı'nda 50 yıldan bu yana, Ortadoğu, Orta Asya ve Kafkaslar'ı izleyen, elektronik ve radyo sinyallerini tarayan, askeri, ticari ve diplomatik iletişime müdahale eden bir Amerikan üssü var. Lefkoşa'da ABD Büyükelçiliği'ne yakın bir başka ABD üssü, Arap dünyasını izliyor ve ABD'ye aktarıyor. ABD şimdi bu merkezleri Ortadoğu'daki en büyük askeri üslerden birine dönüştürmek istiyor. ABD, Kıbrıs birleştiğinde bu üsleri ECHELON sistemiyle birleştirmeyi planlıyor. Kıbrıs erken uyarı istasyonları ile Batı savunma sistemi içinde kritik bir rol üslenecek. ABD için Kıbrıs, Basra Körfezi ve Kuzey Afrika kadar önemli. Kıbrıs Ortadoğu için bir deniz feneri ve uluslararası diplomasinin test alanı. ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi, Kıbrıs ve Doğu Akdeniz'den başlıyor. Ada'nın İsrail'in yanıbaşında olması, Süveyş Kanalı'na 200 kilometre yakın olması, ayrıca Türk limanlarını bloke etme özelliği nedeniyle vazgeçilemez bir yer. Kıbrıs yeni NATO'nun ve Akdeniz merkezli en büyük dinleme üssü olacak, buradaki üslere binlerce ABD askeri yerleştirilecek. ABD'nin, bu askerleri Kıbrıs'a barış gücü altında göndermeyi planladığı, bunun için Türkiye ile pazarlıklara başladığı iddia ediliyor.
Kıbrıs'ın ABD ve İngiltere'nin çıkarları için bir "uluslararası manda ülkesi" haline getirileceği, doğuya ve güneye yönelen yeni NATO için Kuzey'deki Geçitkale Havaalanı'nda NATO üssü kurulacağı, Kıbrıs'ın Ortadoğu, Akdeniz, Hazar çevresi ve Kuzey Afrika enerji kaynaklarının kontrolü ve bu amaçla yapılacak askeri operasyonlar için hazırlanacağı ifade ediliyor.
1950'lerde ABD'nin Lübnan ve Ürdün'e müdahalesi Kıbrıs'taki İngiliz üslerinden yapıldı. ABD Sovyetler'e karşı yine Kıbrıs'ı kullandı. İngilizler, Süveyş'i Mısır'a kaptırdıktan sonra operasyonları için Kıbrıs'taki üsleri kullandı ve buraya nükleer bombalar depoladı. Soğuk savaş Sovyetler'e karşı yaşanırken yeni savaş İslam ve Arap dünyasına yönelik. Dolayısıyla Kıbrıs ve Akdeniz çok daha önemli. ABD'nin bütün bu planlarını Kıbrıs'ın birleşmesine bağladığı belirtiliyor….”

3 AY ÖNCE DUYURMUŞTUK

Bu haberlerden 10 yıl sonra, 25 Mayıs 2018 tarihli manşetimizde ise ABD’nin Kıbrıs’a ilk etapta 18 bin, daha sonra 40 bin asker yerleştirmek istediğini bunun için Rum yönetimi ile görüşmeler yaptığını duyurmuştuk..

Ve önceki gün gelen haberlerde ise ABD kara Kuvvetleri Komutanı’nın Güneye gelerek üs ve güneyin deniz-hava limanlarını kullanma yetkisi istediği açıklandı…

Bütün bunlar da gösteriyor ki 2008 yılında Asia Times gazetesinde yayınlanan haber gerçekleşme yolundadır..

Bunun önündeki tek engel olarak egemen KKTC’nin varlığı, Türk askerinin adada bulunması ve Garanti Anlaşmasıdır..

Bu nedenledir ki emperyalist ülkeler yıl sonundan önce KKTC’yi, Rum ağırlıklı birleşik Kıbrıs’ın egemenliği olmayan bir vilayeti durumuna düşürecek, Türk askerinin çekilmesini sağlayacak ve Garanti Anlaşmasının iptalini öngörecek bir anlaşma için baskılarını yoğunlaştırmış bulunmaktadır..

CB Akıncı ise, bunun önünü açmak için, “artık bitti” denilen müzakere sürecini yeniden başlatmak amacıyla, adeta yalvar yakar olmakta, Rum yönetimi ve emperyalist ülkelerin hedefleri ile paralel şekilde Garanti anlaşmasının iptalini öngören Guterres belgesini “stratejik bir anlaşma” olarak imzalamak için Rum tarafına çağrı yapmaktadır..

Egemen KKTC’yi ortadan kaldıracak, Türk askerini adadan çıkaracak, adanın Kuzeyini de emperyalistlere teslim edecek ve bizi 1974 öncesine götürecek Birleşik bir Kıbrıs kurulması için vermedik taviz bırakmamaktadır…

Devamla, Garanti Anlaşmasına aykırı olmasına karşın, ABD ve diğer emperyalist ülkelerin adada üsler elde etmesine tepki göstermemektedir

Bu durumda görev KKTC Meclisi’ne düşmektedir…

KKTC Meclisi, ivedi olarak oybirliğiyle alacağı bir kararla adada İngiliz üsleri dahil emperyalist üslere karşı olduğumuzu ve bunun esasen Garanti Anlaşmasına da aykırı olduğunu, bu nedenle üs vermeye devam eden Rum yönetimini de kınadığımızı Dünyaya duyurmalıdır…