Yükseköğretim alanına bitmeyen bir kavga egemen.

Sürekli bir kavga ve çatışma ortamı.

Sanki görünmeyen bir el, masonik yapıların temel ilkelerinden biri olduğu söylenen  “Ordo Ab Chao” ilkesini uygulamaya koymuş gibi.

“Kaostan gelen düzen” olarak dilimize çevrilen masonik yapıların temel ilkesini kendilerine bir ideoloji olarak kabul etmiş gibi hareket ediyor, yükseköğretim alanının aktörleri.

Görünmeyen bir “üst akıl’a” hizmet etmek sanki varlık nedenleri.

Devlet ve yasalar çerçevesinde üniversitelerin gelişimi ve sorunlarının aşılması adına ortaya irade koymaları gerektiği bilinci ne yazık ki kimsede yok gibi.

YÖDAK, politik ve ekonomik önemi son derece stratejik olan ülke yükseköğretim alanına yön vermekten, üniversitelerin gelişimine katkı sağlamak ve günün sonunda Devletin yasalarının kendisine verdiği yetkiyi ülke yükseköğretim alanının gelişimi için kullanmaktan uzaklaşıyor.

YÖDAK Başkanı Prof. Dr. Akile Büke, göreve başladığı günden bugüne herkes ile kavgalı.

Milli Eğitim ve Kültür Bakanları ve Daire Müdürleri ile kavgalı.

KKTC Cumhurbaşkanlığını, TC Lefkoşa Büyükelçiliğini ve YÖK’ü ağlama duvarına çevirmiş.

Sürekli şikayet, sürekli birilerini hedef gösterme, ülke yükseköğretiminin ana unsurları üniversitelerimizi acımasızca eleştirme ve küçümseyerek cezalandırma hali.

6 profesörün üyesi olduğu YÖDAK Akademik Kurulunun da Başkan Prof. Dr. Akile Büke’den geri kalır yanı yok, bugünlerde.

Kısa bir süre önce yaşanan sorunlara çözüm önerilerini ortaya koyan 6 profesör, bugün “kaostan gelen düzen”in çarklarına uymuş gibi.

Yükseköğretim Yasasının kendilerine verdiği yetkileri, üniversitelerimizi daha ileriye taşıyacak, sorunlarını çözecek ve son noktada yükseköğretimde kaliteyi artıracak kararlar üretmek yerine, kavga etmek ve üniversiteleri cezalandırmak için kullandıklarına dair bir algı oluşmaya başladı.

“Kaostan gelen bir düzen” yaratarak bireysel çıkarlar, belki geçmişe dair bir intikam, birazcık egosal bir duruş ile Ülkeye hizmet etmek yerine zarar vermeye başladıklarının farkında değiller.

Kısa bir süre önce de başlayan YÖDAK-DAÜ krizi ve Milli Eğitim Bakanlığın da devreye girmesi ile perde gerisinde yaşananlar tam bir kaos’a döndü.

DAÜ Rektörü Prof. Dr. Necdet Osam, haddini aşan ve DAÜ Rektörlük makamına yakışmayan açıklamalar ile ateşe benzin dökmeye devam ediyor.

Milli Eğitim ve Kültür Bakanı Nazım Çavuşoğlu ile sadece YÖDAK Başkanı Prof. Dr. Akile Büke değil, tüm Kurul üyelerinin de görüş ayrılığından öte kavgalı olması yükseköğretim alanında yaşanan krizin boyutunu derinleştiriyor.

Bakan Çavuşoğlu’nun medya üzerinden yaptığı “yükseköğretim üç-beş kişinin insafına bırakılamaz” açıklaması ile bazı YÖDAK Kurulu üyelerini işaret etmesi ise krizin boyutunu gözler önüne seriyor.

Belli ki kısa günün karı ve günü kurtarma güdüsü ile de birbirinden bağımsız hareket eden YÖDAK, DAÜ ve Bakanlık üçgeninin, sorunlardan belli kazançlar elde etmek adına da “yetki aşımına” girmesi krizi körükleyerek daha da büyümesini beraberinde getirdi.

DAÜ Vakıf Yönetim Kurulu’nun sessizliğini sürdürmesi ve YÖDAK-DAÜ-Bakanlık arasında süren krize dair iletilen belge ile kararlardan hareketle bir karar üretmede gecikmesi de krizin artık yükseköğretim alanına zarar vermeye başlamasına da bir zemin oluşturdu.

Üniversitelerin tedirginliği sürerken merak ediyor kamuoyu;

DAÜ VYK’si neden konu ile ilgili karar üretmede geç kalıyor?

Bakan Nazım Çavuşoğlu, YÖDAK Akademik Kurulunda görev alan hangi Profesörleri işaret etti?

Gizli ajandası olan ve kişisel çıkar yanında intikam duyguları ile yetkisini kötüye kullananlar kimler?

DAÜ Rektörü Prof. Dr. Necdet Osam’ın haddini aşan açıklamaları sadece görevden alınma korkusundan mı yoksa sahneye başka bir oyun mu konuluyor?

Bakan Çavuşoğlunu, YÖDAK’ın yetkilerini göz dikmesine, YÖDAK’ı Bakanlık altında bir daire gibi düşünmesine ve yetki karmaşasına iterek kimseye faydası olmayan bir kavgaya girmesi neden olan akıl hocaları kimler?

Rektör Necdet Osam’ın YÖDAK’ın karar üretmemesinden dolayı öğrenciler ile birlikte DAÜ’nün zarara uğratıldığı iddiası doğru mu?

Sorular cevap beklerken yükseköğretim alanına ve ülkeye zarar vermekten başka bir işe yaramayacak olan kavgada sürüyor.

Ve YÖDAK-DAÜ-Bakanlık üçgeni, Rum tarafının yapamadığı yapıyorlar..

Üniversitelerimizi bitirmek için “and içmiş ve yemin etmiş” gibi davranıyorlar.

Ya farkında değiller ya da umurların da değil…

Kaostan beklenen düzeni de yıkacak, ülke ve Devlet yanında tüm üniversitelerimiz için yapılması gerekeni yapacak, yaşanan vurdumduymazlık yanında şımarıklık ve komedyayı bitirecek bir güç ve irade de devreye girmek için bekliyor.

Görünen o ki, yine “dinsizin hakkından imansız gelecek”….

Memleket için, ülke için ve stratejik alan yükseköğretim için.