Keşke hiç gelmeseydi, yaşanmasaydı, yaşananlara tanık olmasaydık dediğiniz bir yıl var mı diye sorulsa, Kıbrıs Türk’ünün tamamı, 2020cevabını verir.

Siyasi görüşü olsun olmasın veya her ne olursa, 2020 yılında yaşanan birçok sorun veya mesele karşısında benzer duygularda bir araya geldi, Kıbrıs Türk’ü.

Kızdı, isyan etti, sövdü saydı ve yaşananlar ile daha umutsuz ve daha çaresiz olduğunu her defasında bir kez daha anladı.

Umutsuzluk ve çaresizlik ile kızgınlığının artmasının ana nedeni ise sorunlar karşısında siyaset kurumunun kalıcı çözümler üretememesi oldu.

En acısı ise kısır siyasetin esiri haline getirilen Devletin çaresizliği oldu.

Devletin çatısında hüküm süren ve hatta siyaset kurumunun hizmet ve icraat eylemsizliğinden dolayı Devletin kimliği olan siyasi istikrarsızlık ve ekonomik sorunlar ile birlikte üretmeyen kısır siyasi kadrolar, toplum zihnine umutsuzluğun ve çaresizliğin yerleşmesinin ana nedeni, ne yazık ki.

Devlete ve kurumlarına, en başta da siyaset kurumuna güvenin ve inancın, umutsuzluk ve çaresizlik girdabı içerisinde eridiğini görememek veya umursamamak ise Meclis’in değişmeyen yüzlerinin ve bürokrasi kadrolarının izahatı olmayan ayıbı olarak hayatımızın bir parçası haline geldi.

Ancak Devlet erkini elinde tutan tüm Hükümetlerin ve siyasi kadrolarının bürokrasi yönetimi yanında sorunlara dair çözüm üretme noktasında çaba göstermemeleri, samimi olmamaları, toplumun sorunları ile ilgilenirmiş yapıp “fil dişi kulelerde” politikacılık oynamalarını ve bu oyunu utanmadan arlanmadan usanmadan sürdürmeleri, Kıbrıs Türk’ünün vicdanında, umut ve vatan dediği topraklara karşı beslediği inançta derin yaralar açmaya devam ediyor.

Ve 2020 yılı, tıpkı 2019 yılında olduğu gibi böylesi bir toplumsal olgunun buhran noktasına geldiği bir yıl olarak geride kalıyor.

Ve Kıbrıs Türk’ü kendisini, trafikte, çevre sorunlarında, eğitim ve sağlık sistemindeki yetersizlikler karşısında, ekonomik sorunlar ile mücadele ederken, geleceğini kurma kavgasında ve yaşam döngüsü içerisinde karşılaştığı diğer her şeyde, yalnızlaştırılmasının bedelini öderken, siyaset kurumu ve siyasetçi de artık kendine gelmeli.

Gidecek başka bir yeri olmayan bir toplumun, bin bir bedel ödeyerek üzerinde tutunmaya çalıştığı topraklara dair umudunun ve inancının, üretmeyen Devlet erkini elinde tutan Hükümetlerce günden güne ortadan kaldırılmasının bedelini ve yaratacağı sonuçları, düşünmenin ve üzerinizdeki ölü toprağını atmanın zamanı artık geldi.

2020 yılı, sorunlar yanında bir bahaneler yılı olarak geride kalırken Devleti yöneten tüm Hükümetler, Meclisin değişmeyen yüzleri ve siyasi kadrolar ile bürokratik kadrolar, bahaneler ile yaşamayı artık bir kenara bırakmalı.

Çünkü Covid-19 bahanesi ile geçen 2020 yılı bir yana, kimimizin vatan kimimizin memleket dediği şu küçücük toprak üzerinde “kırk Dervişiz, hepimiz birbirimizi de iyi biliriz.”

Ve Kıbrıs Türk toplumu, zihninde, yüreğinde ve vicdanında umutsuzluğa teslim olmak istemiyor artık.

Yeni yılda eski kötü uygulamaları görmek ve yeniden yaşamak da istemiyor, Kıbrıs Türkü.

Siyaset kurumuna yön veren tüm seçilmiş ve atanmışlar da artık kendine gelmeli.

2020 gibi bir yılın bir daha yaşanmaması ve daha da önemlisi Kıbrıs Türk’üne reva görülmemesi umudu ile.