İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas’la müzakereleri sürdürdüğü dönemde yönetim başlığının çözümüne çok yaklaştıklarını ancak Hristofyas’ın bunu açıklamaya korktuğunu söyledi.

İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas’la müzakereleri sürdürdüğü dönemde yönetim başlığının çözümüne çok yaklaştıklarını ancak Hristofyas’ın bunu açıklamaya korktuğunu söyledi. Politis gazetesinde yer alan söyleşinde Talat, Hristofyas’la gerçekleştirdiği müzakere sürecinde yaşananlara ve genel olarak Kıbrıs sorununa değindi. Hristofyas ve Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun New York’ta yapacakları üçlü görüşmeden “hiçbir beklentisinin olmadığını, tam bir başarısızlık beklediğini” belirten Talat, BM’nin sürecin sonunu ilan etmesini ise beklemediğini ifade etti.

Hristofyas’ın, kendisiyle (Talat’la) uzlaşılan noktalarda Eroğlu’nun geri adım attığına dair söylemlerinin sorulması üzerine ise Talat, “kendisinin beklentisinin Eroğlu’nun tüm uzlaşı noktalarında geri adım atacağı ve en baştan başlayacağı yönünde olduğunu ancak işin aslının Eroğlu’nun tüm noktalarda geri adım atmadığı, gidişatı bir derece değiştirdiği şeklinde olduğunu” söyledi.

Talat, 2010 yılında sunduğu yazılı öneri paketinde Hristofyas’ın önerisi olan “çapraz oy” uygulamasını kabul ettiklerini ve bu unsurun Türkiye tarafından kabul edilerek pakette yer alması için büyük çaba sarf ettiğini belirtirken, bu paketin Hristofyas tarafından reddedilmesi üzerine “şok olduğunu” ifade etti. Pakette yer alan önerilerin konfederasyon öngördüğü iddiaları üzerine, hangi unsurların konfederasyon öngördüğünü Hristofyas’a sorduğunu, ancak net bir yanıt alamadığını vurgulayan Talat, daha sonra pakette yer alan önerileri tek tek ele aldıklarını ve nihayetinde, aslında görüş birliği içerisinde olduklarının da ortaya çıktığını kaydetti.

Yönetim başlığında yer alan ve Kıbrıs Rum tarafının başka başlıkta yer alması gerektiğini savunduğu “vatandaşlık” konusu dışında Yönetim başlığında neredeyse tüm unsurlarda anlaşmış olduklarını yineleyen Talat, ancak Hristofyas’ın bu ilerlemenin açıklanmasını, hükümet ortaklarından “korktuğu için” istemediğini vurguladı. Talat; Hristofyas’ın arzusunun; Kıbrıslı Rumların yüzde 80’inin desteğini alarak çözümün kabul edilmesini sağlamak olduğunu, ancak kendisinin bu konuda da Hristofyas’ı uyardığını ve nihayetinde çözümün sınırda geçeceğini söylediğini belirtti.

Talat ayrıca, Hristofyas’ı, kendisinden başka biriyle çözüme ulaşamayacağı yönünde pek çok kez uyardığını ancak Hristofyas’ın “Türkiye çözüm istedikten sonra Kıbrıslı Türklerin farklı davranamayacakları” düşüncesinden ötürü bu görüşü benimsemediğini belirtirken, ancak gerçeğin böyle olmadığını, Türkiye’nin Kıbrıslı Türklerle işbirliği yapmadan bir çözümü empoze edemeyeceğini kaydetti.

AKEL’in Annan Planı’na “hayır” demesinin de partinin tarihinde kara bir leke teşkil ettiğini ve bu konuyu daha sonra Hristofyas’la hiç tartışmadıklarını ifade eden Talat, Bürgenstock’ta Hristofyas’ın kendisine, Annan Planına “evet” yanıtı vereceğini net biçimde söylediğini ancak AKEL’in daha sonra, kendisinin KKTC Cumhuriyet Meclisi’nde planı uygulamayacaklarını söylediği iddialarını tutum değiştirmek için kullandığını belirtti.

Güney Kıbrıs’ın doğalgaz arama çalışmalarına da değinen Talat; doğru olanın doğalgaz arama çalışmalarının Kıbrıs sorununun çözümünden sonra yapılması olduğunu, çözüm olmadan doğalgazın kullanılmasının sürekli bir istikrarsızlık kaynağı teşkil edeceğini ve “bölünmüşlüğün sondajın derinliği kadar derinleşeceğini” sözlerine ekledi.