Boğaz Köprüsü’nden atlayıp intihar eden yazar Metin Kaçan’la, 18 yıl önce Güneş K.’ya tecavüz edip şiddet uyguladıkları iddiasıyla yargılanan eski spiker Alp Buğdaycı, HABERTÜRK’e konuştu. Buğdaycı, “İntiharının bu travmatik olayla ilgisi olduğunu düşünmüyorum” dedi

TAM 18 yıl önce, Metin Kaçan’la birlikte Güneş K.’ya şiddet uyguladıkları ve tecavüz ettikleri iddiasıyla yargılanan eski haber spikeri Alp Buğdaycı, HABERTÜRK’e suskunluğunu bozdu. Şu an seslendirme yapan 49 yaşındaki Buğdaycı, 5 Ocak’taBoğaziçi Köprüsü’nden atlayan Metin Kaçan’ın intiharını ilk duyduğunda inanamadığını söyledi. Buğdaycı, “Tarifsiz keder, şaşkınlık ve acı içindeyim. İşlemediği bir suçla yargılanmak, yaftalanmak ve 4 sene hapiste yatmak, kimin başına gelse mutlaka isyan eder, ruhi dengesi sarsılır. Ama Metin’in intiharının bu travmatik olayla ilgili olduğunu zannetmiyorum. Bunca eza, cefadan sonra kitapları yeniden basılan, neşeli, hayat dolu biriydi. Başka bir etki tetiklemiş olmalı. Onun ölümü, edebiyatın bir kaybıdır” dedi.

‘Yargılama için AİHM’ye gideceğim’

‘Kaçan’la yargılandıkları davada yargısız infaza maruz kaldıklarını iddia eden Buğdaycı, şöyle konuştu: “Ne Metin’in bu kadar erken gitmesini isterdim, ne de bunları konuşmayı. 1995’te başlayan dava, 2006’da sonuçlandı. 11 yılda, mahkeme heyeti 3 kez değişti ve çelişen 3 ayrı karar çıktı. Israrlarıma rağmen olay yeri incelemesi yapılmadı. İlk ifadesinde dövüldüğünü söyleyen Güneş K., ikinci ifadesinde tecavüz suçlamasını ekledi. Evden 04.30’da ayrıldığını söylüyor, hastaneye gidiş saati 07.30. Evimle Taksim İlkyardım’ın arası 100 metre. O üç saat hiç açıklanmadı. Adli Tıp’tan her seferinde ‘Tecavüz bulgusuna rastlanmadı’ raporu geldi. Son duruşmada, tecavüze yeltendiğime ve yardım ettiğime karar verilerek, 4 yıl hapis aldım. Yargıtay, cezayı ‘az’ buldu. 18 yıllık yargılamanın sonunda, dosya hâlâ temyizde. AİHM’ye gideceğim. Hiç kimseye tecavüz etmedim ve işkenceyapmadım. Fakat 18 senedir bana şiddet uygulanıyor.” 

‘Saatlerce işkenceye maruz kaldık’ 

“Olaydan bir gün sonra aralarında sivil polislerin de bulunduğu silahlı 4 kişi tarafından kaçırıldık” diyen Buğdaycı, sözlerini şöyle noktaladı: “Bu zorbalara daha sonra 9 kişi daha eklendi. Saatlerce bu kişilerce işkenceye maruz kaldık ve Beyoğlu Karakolu’na bir çuval gibi atıldık. Ancak bu kişiler suçsuz bulundular ve dava dosyasından çıkarıldı. İronik olan yasaklanan ‘Kan Sıcak Akacak’ romanımdaki bazı ifadelerin de, tecavüzün kanıtı olarak görülmesiydi. Oysa tecavüz ve işkence yapıp romanda yazmadım. O linç sürecinde yaşadıklarımı bir kitapta anlatacağım. Masumiyetimi ve suçsuzluğumu er ya da geç ispatlayacağım.”

‘Uslu bir gece değildi vahşet tiyatrosu yoktu’

‘Tecavüz ve işkence eşliğinde bir ‘dehşet gecesi’ yaratmakla suçlandığını belirten Buğdaycı, iddialarını şöyle sürdürdü: “Beyoğlu’nda hızlı bir geceden sonra Taksim’de evi müsait olan birine, gece yarısı konaklamaya gelen 4 kızdan ve 2 erkekten bahsediyoruz. Uslu durulan bir gece değildi, ama vahşet tiyatrosu da değildi. Gece kulüpleri, uyuşturucu hap, alkol ve seks vardı. Sabaha kadar, orta sınıf ahlakına ters gelebilecek başka zevkler de yaşandı. Ama 1 kadın ve 2 erkek arasında tecavüz söz konusu değildi. 

‘HAYATIM AYAKLAR ALTINDA ÇİĞNENDİ’ 

Devamında bağırışlı çağırışlı, kavgalı, itişmeli kakışmalı bir geceye dönüştü, ama işkence de tecavüz de yoktu. O dönem hakkımdaki ‘profesyonel cani’ portresi, homoseksüellik, grup seks, sapıklık, işkence, vücutta söndürülen sigaralar, sadizm gibi etiketleri içeriyordu. Kamusal edep dairesinin dışında bir hayatım vardı ve kamunun kanlı vicdanı, yüzüme ve ruhuma jilet atarak beni cezaevine tıktı. Bu, tüm hayatımı ayaklar altında çiğneten bir linçti, hâlâ da devam ediyor. 32 gün sonra tahliye edildiğimde, bu uydurma haberleri düzeltmediler bile.”


KAYNAK : HABERTÜRK