Yine bir Adli yıl açılışı yaklaşıyor…

15 Eylül’de düzenlenecek tören ile 2019-2020 Adli Yılı başlayacak.

Adli yıl açılış töreninde kimisi inanmadığı hatta ruhunda ağırlık olarak taşıdığı İstiklal Marşını söylermiş gibi yapacak ve yine birileri de Devlet ve kamu düzenine dair, yargının sorunlarına dair yapılan tüm uyarıları önemsermiş gibi yapacak…

Ve yine gelenek bozulmayacak ve her Adli yıl açılış töreninde Yüksek Mahkeme Başkanlarının  konuşmalarında  tekrarlanan, üzerine basılan ve dikkat çekilen sorunlar yanında Yargının en tepesinden yapılan tüm uyarılar  Devlet protokol erkanının konuşmalarının gölgesinde kalıp bir sonraki Adli yıl açılışına kadar rafa kaldırılacak…

Adli yıl açılışlarında Yüksek Mahkeme başkanları tarafından üstüne basa basa vurgulanan, belirtilen sorunlar ve yapılan eleştiriler alt alta yazılırsa Yüksek Mahkeme Başkanı Narin Şefik’in bu yılki açılış konuşmasının da satır başları herhalde ortaya çıkar…

Çünkü ve ne acıdır ki bugüne kadar değişen pek bir şey olmamış ve hiçbir şeye kulak asmamıştır Hükümet edenler…

Yüksek Mahkeme Başkanı Narin Şefik’in  2018-2019 Adli yıl açılış konuşmasından bir kesit “…yaşanan sorunlar kamunun etkin ve hızlı çalışmamasının ürünüdür. Kamuda görevli pek çok kişinin ehil olmadıkları görevler ifa ettikleri, dairelerde yeterli denetim yapılmadığı, göreve gitmeyen pek çok kişinin maaş çektikleri, hasta raporlarının çok kolay bir şekilde verildiği, bunların yanında kamuda liyakatın tam anlamı ile sağlanmadığı bilinen ancak giderilmesi için yeterli adımlar atılmayan sorunlardır.”

Konuşmasının devamında tarihi bir uyarı da yapıyor Yüksek Mahkeme Başkanı ve altını çizerek ifade ediyor “…sağlam bir kamu hizmeti kurulmadığı takdirde Kıbrıs’ta bir çözüm bulunsa dahi oluşacak yeni yapıda mevcut bilgi yetersizliği ve liyakat eksikliği nedeniyle Türk toplumu zarar gören taraf olacaktır” .

Her Adli yıl açılışında Yargının sorunları, artan ceza davaları ve nedenleri, uzayan davalar, Mahkemelerin fiziki altyapı sorunları ve insan gücü yetersizliğine dair ortaya konan tespitlere dair de ne yazık ki herhangi bir ilerleme sağlanmış değil..

Geç gelen “Adaletin de Adalet olmadığı” tartışılırken son kale Yargı’nın uyarılarını kimsecikler dikkate almıyor..

Kamusal ve toplumsal vicdanı derinden etkileyen son günlerdeki kamuoyunu meşgul eden suçlar karşısında da başarılı bir sınav ortaya koymaktadır ülke Yargısı…

Tarafsızlığı bugün için sorgulanmadığından yargının kendi davranışları ve hak, hukuk ile adalet çerçevesinde ürettiği kararlar ile toplumda yargıya duyulan güven Kıbrıs Türkünün çoğunluğu tarafından kabul görmektedir…

İşte tam da bu yüzden yargı son kaledir…

Devlet mekanizmasını kullanan veya ona inanmayan popülizm ve ideolojilerin esiri olan vizyonsuz üretmeyen ve protokol konuşmalarının ötesine geçemeyen politikacıların yapamadıklarından dolayı Yargı bugün çözümlenemeyen sorunlar ile boğuşmakta ve görevini Devletçi duruşundan, toplumsal hak ve özgürlüklerine dair ilkelerinden, adalet ile hukuktan yana ortaya koyduğu sarsılmaz irade ile ne mutlu bize ki sürdürmektedir..

Ancak her Adli yıl açılışında dikkat çekilen sorunlar, yapılan uyarılar, ortaya konan kamu ve toplumsal hakları koruyan yapıcı eleştireler yanında Yargının kendi içinde yaşadığı fiziki altyapı, insan gücü yetersizlikleri yanında Hakim ve Savcı kadrolarında gelenek ile gençleşme arasında ortaya çıkan boşluk gibi tüm sorunlar karşısında Yasama gücünü elinde tutanların, seçim ile halk iradesini Meclis çatısı altında temsil edenlerin hala sessiz kalmalarının  son kalenin de duvarlarında çatlamalar yapacak sessiz bir tehlikeyi de büyüttüğünün  iş işten geçmeden farkına varmaları gerekir…

Sonrası hepimize geçmiş olsun…