1964 yılında Türkiye ekonomisi birden kötüleşir .

Fakat konu ekonomiyle ilgili değil.

O yıllarda Türkiye Kıbrıs’a müdahale için bütün hazırlıklarını tamamlayıp planlarını yapmış; ama ABD Başkanı Johnson, 5 Haziran 1964’te dönemin Başbakanı İsmet İnönü’ye bir mektup yazmış.

Tarihe “Johnson Mektubu” olarak geçen bu ABD tehdidinin ardından ABD önce doları baskılayarak iki kat artırmış.

Mesele basit:

“Kıbrıs’a müdahale etmeyin.”

O zamanlardada Türkiye içindeki muhalifler “Ekonomi çok kötüye gidiyor, Türkiye batıyor, iktisadi tedbirler hatalı” diye yaygara yapmışlar

Ayni bugün olduğu gibi.

Suriyedeki gelişmeler bizi ilgilendirmiyor desekte ne yazık ki bizde tam göbeğindeyiz.

Ve biz Kıbrıslı Türkleride gelişmeler istesekte istemesekte derinden etkiliyor.

10 bin Km uzaklıktan gelip Türkiyenin güneyinde sınırları yeniden dizayn etmeye çalışan Amerika ,karşısında sessiz kalan bir Türkiye bulsaydı bugün yalnız Türkiyede yaşayanlar değil bizde muhtemelen bambaşka bir sabaha uyanıyor olacaktık.

Lakin Türkiye gerektiğinde caydırıcı gücü, gerektiğindede diplomasisi ile hafife alınmayacak bir ülke olduğunu gösterdi.

Suriyenin kuzeyi konusunda Türkiye ile Amerika 13 maddelik bir anlaşma üzerinde mutabakata vardılar.

Buna göre;

120 saat süre ile Türkiye ateş kes ilan edecek.Bu arada YPG denilen terör örgütü Ağır silahlarınıda teslim ederek 30 km dışına çıkacak.

Durum şimdilik böyle .

Türkiye Suriyede şimdilik istediğini aldı gibi görünsede hep uyanık olmak zorunda.

Çünkü Yankeelere güven olmayacağı Trumph’ın diplomatik nezaketten uzak Tweetlerine ve Amerikan politikasının geçmişteki örneklerine bakarsak gün gibi ortada.

Amerika son 70 yıldır Türkiyeden hep birşeyler istemiş.

Haşhaş, kenevir, ceviz, zeytin, yaban mersini ekmeyin.

Akdeniz’de gaz aramayın.

Nişasta bazlı şeker kullanın.

İHA, SİHA, helikopter, mühimmat üretmeyin.

Kudüs hakkında geri adım atıp ABD çizgisine gelin.

NATO envanteri dışında silah, örneğin S400 almayın. Dolar dışında başka bir parayla silah almayın.

Dolar dışında başka bir parayla ilaç almayın.

Dolar dışında bir parayla petrol, gaz almayın.

Yerli muadil ilaç üretmeyin.

Bütün bunlara karşıda tehdit olarak hep doları göstermiş.

Yıl 2019 ve konu Suriye ve yine silahı dolar.

Amerika yine sahnede ve bu kez yine Türkiyeden birşeyler istiyor.

1945 yılından bu yana, “Dolar yükselmesin” diyen Türkiyedeki hükümetler, tam 16 kere Amerika’ya boyun eğmişler.

Sonuç hep felaket olmuş.

Dünyada kendi bastığı parayla borçlanan tek ülke olan ABD, 1945’ten beri karşılıksız para basıyor ve ayakta kalabilmek için başka ülkelerden sürekli bir şeyler istiyor.

İsterken elinde hep üç sopa oluyor:

Dolar, ambargo ve işgal.

ABD ‘nin Iraka demokrasi getirecek bahanesi ile binbir bahane ile bu ülkeyi ve Ortadoğuyu tarumar ettiği bu tarihin en yakın tanıklarıyız.

Stratejik ortaklık, müteffiklik diye diye Orta doğuda terör ordusu yaratıp Türkiye Cumhuriyetinin toprak bütünlüğünü tehdit ederek soktuğu durumlarında.

Peki tüm bunlara rağmen Türk ulusunun fertleri olarak ülkemizde bugüne kadar ABD’ ne gereken ses yeterince çıktımı?

Kendi içimizde didişirken başımızı kaldırıp savaşların ve kanın esas sorumlularını görebildikmi?

ODTÜ Öğrenci Birliği, Türkiye-İş Sendikası, 12 Kasım 1966 da “Amerika’ya Karşı Türk Halkının Başkaldırması” mitingi düzenleyip Kıbrıstaki soydaşları için yürürken ve Yankee Go home derken bizde aynisini yapabilecek kaç kişi çıktı.

Yoksa;

Bu topraklarda 1974 Barış harekatına gelinceye kadar su değil kan akmasından yada her sabah yükselecekmi diye döviz korkusu ile uyanmamızdan ABD ‘nin hiçbir rolü olmadığınımı düşünüyoruz.

Biraz cesaret…