Kovid-19 pandemi süreci sonrasında yaşanan depremin artçı sarsıntıları hala sürmekte.

En fazla da ekonomik alanda.

Hane ekonomilerinden tutun da Devlet hazinesine kadar sarsmadık temel bırakmadan yoluna devam etmekte, salgının etkileri ve sonuçları.

Ve salgının yıkıcı etkileri ve sonuçları ile boğuşan coğrafyalardan biri de Kuzey Kıbrıs.

Kıt kaynaklar ile “günü kurtarma telaşında” olan Hükümetler bir yanda, ekonomik dara düşerek hayata tutunma mücadelesi veren toplumun büyük bir kesimi diğer yanda, kah umudunu kaybederek kah kızarak artçı sarsıntılardan korunmanın derdinde.

Kıt kaynaklar ve istikrarsız siyasi yapının kötü bir mirası olan istikrarsız ülke ekonomisinin günahını Hükümet çekerken, Kıbrıs Türk toplumu da ortaya koyduğu tepkiler de elbette haksız değil.

Hükümetin de kıt kaynaklar ile en zarar ile Devletin ve toplumun krizden çıkması için iradesini sürdürdüğünü de kabul etmek gerek.

Kıt kaynaklar ile krizi yönetmeye çalışan Hükümetin haklı olduğu kadar ekonomik dara düşen insanımızın da haklı olduğu aşikar.

Vakit, birbirini toplumsal barış temelinde anlama, anlayabilme zamanıdır.

Vakit, empati yapma zamanıdır.

 

Vakit, siyaset sanatının tüm silahlarını bir süreliğine toprağa gömme ve politika ceketini askıya asma zamanıdır.

Vakit, böylesi hassas dönemlerin üzerinden toplumsal vicdandaki yaraları kazıyarak yapılan ilkel siyaseti buzdolabına koyma zamanıdır.

Vakit, krizleri tırmandırarak Devlet erkini elinde tutan Hükümetlerden daha fazla şey koparmak için sokağa inmeyi bir kenara bırakma zamanıdır.

Vakit, sağduyu ve ortak akılda buluşma erdemini ortaya koyma zamanıdır.

Vakit, herkesin ayni gemide olduğunu kavrama ve anlama zamanıdır.

Ve vakit, toplumsal seferberlik ile birlikte mücadele etme olgunluğunu ortaya koyma zamanıdır.

Hükümet ve muhalefeti ile birlikte tüm siyaset kurumunun ve ekonominin tüm paydaşlarının toplumsal bir ödevi ve vicdani sorumluluğu “ortak akıl”da buluşma zorunluluğu.

Gelmiş geçmiş Hükümetlerce istikrara bir türlü kavuşturulamayan ülke ekonomisinin eğreti duran son bacağının da Kovid-19 salgının yarattığı deprem ile yıkılmasının sonuçlarını yaşıyor bugün, Kuzey Kıbrıs.

Keza, dünün iktidarı bugünün muhalefeti olan siyasi partilerin kısaca gelmiş geçmiş tüm Hükümetlerin ne acıdır ki “çorbada tuzu var.”

Ve Kuzey Kıbrıs bugün, çırpındıkça kar topunu daha fazla büyüten Hükümetleri ve sanki “çorbada tuzları yokmuş” ve sanki dün iktidarda olan “onlar” değilmiş gibi davranan ve yangına körük ile giden ülke muhalefetini izliyor.

Kovid-19 salgının yarattığı kaotik halden Devlet ve toplumu çıkarmak için ortak akıl’ı ret eden, çatışma siyaseti güderek salgın dönemi üzerinden siyaset yapmayı sürdüren ülke muhalefetinin de “sınıfta kaldığı” bir gerçek.

Tüm kesimler, böylesi bir hassas ve olağanüstü dönemin Hükümetler tarafından alınan keyfi kararlar yanında grevler ve eylemler ile geride bırakılamayacağı noktasında buluşabilme erdemini ortaya koymak zorunda.

Vakit, empati yapma zamanıdır.