Milli Eğitim ve Kültür Bakanı Nazım Çavuşoğlu’nun yükseköğretim öncesi eğitim kurumlarının yani ilkokullar, ortaokullar ve lise dengi okulların eğitime hazır olduğunu açıklaması kritik Cumhurbaşkanlığı seçim tartışmaların gölgesinde kalarak ülke kamuoyu tarafından yeterince tartışılmadı.

Covid-19 tehdidi karşısında alınması gereken tüm önlemler alındı mı gerçekten yani okullar eğitime başlamaya gerçekten hazır mı yoksa üst kurulun ülkenin eğitime başlaması yaşanan şartlardan dolayı uygun değildir görüşü vereceği bilindiğinden mi Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı sadece ve sadece popülizm kokan siyasi şov mu yapmakta?

Bilinmez.

Ve elbette bekleyerek ancak yakından takip ederek göreceğiz.

Ancak eğitime dair esas merak edilen ve ülke ekonomisinin her bir aktörü tarafından da merak ile beklenen tek şeyise Üniversitelerin yüz yüze eğitime başlayıp başlayamayacağı?

Daha açık bir ifade ile ülke ekonomisinin can damarı üniversitelerin öznesi ve itici gücü olan öğrencilerin Kuzey Kıbrıs’a ne kadarının döneceği gerek Üniversiteler gerekse ülke ekonomisinin her bir aktörü tarafından endişe içerisinde beklenmekte.

Yükseköğretim alanına tam bir bilinmezlik hakim.

Tam bir muallakta kalma hali egemen, yükseköğretim alanına.

Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığından yetmese de, kısık da olsa üniversitelerin sorunlarına dair ses çıkmakta.

Peki esas muhatap ne durumda?

YÖDAK derin bir sessizlik içerisinde.

Koma halinde yoluna devam ediyor.

Eylemsizliği ile de ülkeye öğrenci gelmemesine vesile olabilecek şartları farkında olmadan hazırlıyor aslında YÖDAK:

Sanki yokmuş gibi, sesi sedası çıkmadan tam bir bitkisel hayat hali YÖDAK’ın karakteri olmuş durumda.

Hal böyle iken üniversiteler kendi yağları ile kendi ciğerlerini kavurmaya çalışmakta.

Ancak nereye kadar devam eder böylesi bir çaresizlik ile çırpınma hali bilinmez.

YÖDAK’ın Üniversitelerin yüz yüze eğitime dönmesi yönünde ne bir çalışması ne de üniversiteleri koordine etme yönünde ortaya irade koymaması düşündürücü olmaktan öte vahim bir durum.

Üniversitelerin haklı taleplerine veya sorunlarına çare üretmeyen ve/veya üretemeyen YÖDAK’tan yükseköğretim alanının genel ve büyük bir sorunu olan Covid-19 sonrası yaşananlara dair ortaya irade ile çözüm koymasını beklemek böylesi bir yapı ile hayalden öte bir ütopya aslında.

Ne yazık ki Üniversitelerin takıldığı ve zaman kaybettiği bir engel konumunda bugünkü YÖDAK.

Ve bugünkü YÖDAK ne yazık ki “ölü taklidi” yapmakta.

Covid-19 sonrası ortaya çıkan ve süregelen kaotik ortam ile ilgili Sağlık Bakanlığı ile Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığının da YÖDAK ile birlikte çözüm önerilerini ve yol haritasını ortaya koyması gerekli.

Ancak acı bir gerçek var ki, ülke ekonomisinin daha da kötüye gitmemesi adına Üniversitelerin yüz yüze eğitime geçmesini sağlayacak tedbirleri alma yolunda liderlik yapmaktan da uzak bir konumda bugünkü YÖDAK.

Ve bugünkü YÖDAK bilinçli bir bitkisel hayat veya koma halini gönüllü sürdürerek yükseköğretim alanının kendisine en fazla ihtiyaç olduğu dönemde Kıbrıs Türkünün öz varlıkları olan üniversitelerine sırtını dönmekte.

Ve üniversiteler bugünkü YÖDAK ve diğer paydaşlar ile ilgili “iyi günümüzde ne kadar yanımızda oldu da kötü günümüzde yanımızda olacak” diye düşünse yeridir.

Ve YÖDAK bugün “iyi gün dostu olmaktan” bile uzak.