Yerli üretici endişeli.

Sanayici, Covid-19 salgını sonrası ekonominin çarklarından kaygılı.

Yerli üretici ve sanayici kendisi bekleyen olası krizleri öngöremiyor.

Ve sorguluyor tüm haklılığı ile.

Hükümet kimin yanında?

İthalatçının mı üreticinin mi diye.

Devlet erkini elinde tutan UBP-HP Hükümeti, sadece bir kesimin yanında mı olmak zorunda?

Yoksa Devlet erkini elinde tutan Hükümetler kriz dönemleri yanında olağan zamanlarda da ekonominin çarklarına yön veren tüm kesimlere eşit mesafede durmak zorunda mıdır?

Ekonomide olası krizler karşısında tüm kesimlerin yaşayacağı sorunların çözümüne yönelik ortaya irade koyabilmeli değil midir Hükümetler?

Bir kesimi küstürmemek daha basit bir ifade ile karşısına almamak adına ekonomi çarklarının çimentolarından biri olan üretici ve sanayicinin sorunlarına duyarsız kalmamalı, Hükümet.

Covid-19 sonrası ekonomi çarklarını yavaşlatacak ve buhran yaşatacak bir krizin olacağı acı bir gerçek.

Diğer bir acı gerçek ise hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağı.

“2020 Yılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İktisadi ve Mali İş Birliği Anlaşması”nın imzalanması ile aktarılacak mali kaynağın büyük bir bölümünün kamu maliyesi içerisinde harcanacağı da ortadayken ülke ekonomisine dair umut verici açıklamalar piyasalardaki endişeyi gidermeye yetmiyor.

Yerli üretici ve sanayicinin endişeleri ortada.

Covid-19 salgınının neden olduğu küresel kriz ile ulusal ekonomilerini korumaya çalışan ülkeler, çeşitli tedbirleri uygulamaya koyarken çok uzağa gitmeden Türkiye özel örneğini yakından takip etmekte fayda var.

Türkiye Cumhuriyeti, Covid-19 salgın dönemi boyunca salgın sonrasının da olası etkilerini düşünerek 800 ithal ürüne fon koyarak gösterdiği irade ile ulusal sanayici ve üreticisini Türk Devletinin güvencesi altında olduğunu göstermekle Anadolu topraklarına karşı sorumluluğunu ve ödevini yerine getirdi.

Peki böylesi bir iradenin Kuzey Kıbrıs’ta ortaya konmamasının açıklanacak bir yanı var mı?

Halbuki ekonominin altın ve değişmez kuralı değil midir, üretmek.

Ekonominin çarklarının güçlü dönmesi için tek formül üretmek değil midir?

Ve Hükümet ithalatçı ile üretici arasında tercih yapmak zorunda da olmamalı.

Hükümetin önünde tek bir seçenek var.

UBP-HP Hükümeti ve tüm Hükümetlerin, “ağlamayana meme yok” misali sesini yeteri kadar çıkarmayan kesimlerin sorunlarına kulak tıkama lüksü yok, olmamalı.

Üstelik sesini yeteri kadar duyuramayan kesimler, ülke ekonomisinin itici gücü olması gereken üreticileri ve sanayicileri ise.

Sanayi odası ve üretici birliklerinin Ticaret Odası kadar sesinin çıkmadığı da bir gerçek ancak Devleti yönetenlerin de ithalatçıları karşısına almamak adına üreticinin sesine daha az kulak verdiği de ortada.

Devlete yön verenler, Covid-19 salgınının ekonomide yaratacağı olası krizleri kaos döndürmeye davetiye çıkarmaktan başka bir sonucu olmayacak böylesi bir duruştan vazgeçmek zorunda.

Ekonomiye yön veren tüm kesimler, özelde UBP-HP Hükümetine, genelde ise Devlet’e güvenmek istiyor.

Güvenmek istiyor ki, geleceğe dair umut besleyebilsin.

Umut besleyebilsin ki, Covid-19 salgını sonrası beklenen krizler ile mücadele edebilsin.

Üretim yoksa güçlü ekonomiler ve programlar sadece seçim kitapçıklarında ve Hükümet programlarında kalmaya mahkum.

Devletin güvencesi ve gücünü yanında hisseden üreticinin ise her türlü zorluğu ve engeli aşacağı ise ortada.

Yeter ki , Devlet erkini elinde tutanlar “gölge etmesin.”