Covid-19 salgının yarattığı etkilerin en önemlisi, gerek küresel düzlemde gerekse ülkesel temelde ekonomi alanında görüleceği bir gerçek.

Küresel ve ulusal ekonomilerin durgunluk hatta gerileme dönemi yaşayacakları şimdiden belli.

Ve her ülke, kendine özgün koşulları ile şekillenen ekonomilerinin Covid-19 salgını sürecini en az zarar ile geride bırakması için yoğun bir şekilde çalışmakta.

Özgün yapısı ile belki de dünya ekonomileri arasında farklı bir yerde konumlanan, ender ülkelerden biri de, Kuzey Kıbrıs.

Devletin her ay maaş ödediği kişi sayısını aile temelinde 4 ile çarpıldığında resmi nüfusunun neredeyse yakınının geçim kaynağı ortaya çıkmakta.

Maliye Bakanlığının resmi internet sitesindeki verilere göre, Devlet her ay yaklaşık 332 milyon Türk Lirasını maaş olarak ödemekte.

Devlet tarafından ödenen maaş ile hayatını idame ettiren kesimlerin de Covid-19 salgını sonrası yaşanması olası ekonomik buhrandan en az etkileneceği de ortada.

Peki, Devletten maaş almadan hayatını sürdürme gayretinde olan kesimleri ne beklemekte?

Daha açık bir ifade ile, özel kesimde maaşlı olarak çalışan veya gündelik çalışıp gündelik kazanan hatırı sayılı bir kesim, olası bir ekonomik buhranı nasıl atlatacak?

Ekonomik verilere bakıldığında, Devlet çalışanları veya Devletten herhangi bir nedenden dolayı maaş alan kesimler ile özel sektörde çalışan kesim arasında kapanması zor bir uçurumun varlığı ortada.

Ve Devletinde kendi ekonomisi ve maliye disiplinini korumasından öte Covid-19 salgını sonrası beklenen olası bir ekonomik buhranda en büyük sınavı, iki kesim arasındaki dev uçurumun yaratacağı krizi yönetmesinde ortaya çıkacak.

Sağlık ve Ekonomi alanındaki kurulların yanına, Hükümetin sosyal ve toplumsal sınıf ile kesimler arasındaki uçurumun neden olacağı sorunların çözümüne katkı yapacak sosyolog, psikolog ve sosyal psikologlardan oluşacak çalışma gruplarını da oluşturması, yaşanacak olası krizlerin rasyonel yönetilmesinde stratejik bir nokta.

Sosyal sınıflar arasındaki ekonomi temelli uçurumun neden olacağı sosyal çatışmaların olumsuz etkilerini en az seviyeye indirme misyonunu, Hükümetin tüm yönleri ile değerlendirmesi gerekli.

Kim ne derse desin, Kuzey Kıbrıs’ta sosyal sınıf gerçeği ve sosyal sınıflar arasındaki farklar artık bir ülke gerçeği.

20 sene öncesinde belki etkileri daha az hissedilen böylesi bir fark günümüzde dev bir uçurum noktasında.

Ve sosyal sınıflar arasındaki uçurumun en az düzeye indirilmesi sürecine engel olan, Covid-19 salgın süreci, Hükümeti önümüzdeki günlerde meşgul edecek ana konulardan biri.

Ve elbette, Devlet maaşı ile hayatını sürdüren ve görece daha iyi bir yaşam standardına sahip sosyal kesimlerin hedef gösterilmesi veya özel sektörde çalışan kesimler tarafından toplumsal linç’e uğraması, toplumsal çatışma ve kaosa davetiye çıkarır.

Tamda bu noktada, Devlet erkini elinde tutan UBP-HP Hükümetinin, Covit-19 salgın süreci ve sonrası ile ilgili sadece ekonomi politikalarını değil sosyal politikalarını da oluşturması ve yeni bir yol haritasını ortaya koyması elzem.

Sosyal sınıflar arasındaki dev uçurumun en aza indirilmesi yönünde politikaları hayata geçirme, geleceği sağlam temeller ile kurmayı da beraberinde getireceği ortada.

Covid-19 salgını sonrası ekonomiye dair ortaya konacak tedbirler ve uygulanacak politikalarında bir ayağının eksik kalmaması için, sosyal politikaların da unutulmaması ayrıca önemli.

Aksi takdirde, sosyal kesimler arasındaki dev uçurum büyümeye devam ederken, toplumsal sınıflar arasındaki çatışma olasılığı da ayni oranda artar.

Unutulmamalı ki, 20 sene önce sosyal kesimler olgusunun yerini bugün keskin sınırları ile sosyal sınıflar olgusu almakta.

Ve böylesi bir değişim bile, başlı başına tehlike çanlarının çaldığının göstergelerinden biri olarak toplumun içerisinde durmakta.

Tarihi boyunca zor günlerin üstesinde gelme becerisini gösteren Kıbrıs Türk toplumu, Covid-19 salgını sonrası beklenen olası krizleri de aşacağından kimsenin şüphesi olmamalı.

Yeter ki Hükümet, mücadele alanlarında eksik yön bırakmasın.

Ve yeter ki , Kıbrıs Türk toplumu içerisinde varlığını sürdüren ve etkisi günden güne artıran sosyal ve ekonomik uçurumlar ile mücadelede gereken iradeyi ortaya koysun.