UBP, DP, HP, YDP AYNI FİKİRDE OLDUĞUNA GÖRE NİYE MECLİS KARARI ÜRETMİYORLAR?

Rum basınında yer alan haberlere göre, BM Genel Sekreteri Guterres yaz ayları içinde gayrı resmi bir Crans Montana veya Cenevre Konferansı çağırmak niyetindedir…
Buna göre böyle bir gayrı resmi konferansa Akıncı, Anastasiadis, Türkiye, Yunanistan İngiltere, BM ve gözlemci olarak da AB katılacak…
Referans şartlarında anlaşma olmadığı için böyle bir gayrı resmi konferansta, tüm taraflar BM ve AB temsilcileri önünde yüzyüze konuşmak zorunda kalacaklar ve hiçbir taraf da BM ve AB önünde olumsuz görünmek istemeyeceği için referans şartları üzerinde anlaşmak zorunda kalacaklar…
Tabii kapı önünde ise ABD ve İngiltere de olacak…Hatta belki de Rusya, Almanya ve Fransa da…Ve baskılar da Türkiye üzerine yoğunlaşacak…
İlaveten salonda ne konuşulduğunu anında öğrenmek için dinleme cihazları ile CİA, KGB; İntelligence Service vb… istihbarat örgütleri de “naklen yayında” olacaklar…
Bence kurnaz bir taktik…
Tabii yersek!
Böyle bir gayrı resmi konferans tuzağına düşmemiz halinde federasyon görüşmelerinin kaldığı yerden Guterres belgesi temelinde yeniden başlatılacağından ve sonucun felaketimiz olacağından emin olabilirsiniz…

YAPILMASI GEREKEN
Dolayısı ile yapılması gereken, Crans Montana süreci sonunda ilan ettiğimiz çizgide durarak “50 yıldır devam eden federasyon görüşmelerinin sonuç vermediğini, federasyon için zeminin bulunmadığını, o nedenle bundan sonra, başta İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM, ANLAŞMALI AYRILIK, KADİFE AYRILIK, KONFEDERASYON vb. YENİ FİKİRLERİN GÖRÜŞÜLMESİ GEREKTİĞİNİ” vurgulamaktır. Sonuç odaklı ve takvimli olsa dahi, yeniden federasyon görüşmelerine BAŞLAMAMAKTIR…
Akıncı “sonuç odaklı ve takvimli” kavramlarının arkasına saklanarak bu şartla görüşmelere oturmaya hazır olduğunu söylemekte ve sanki bu konuda Meclis’te ve Halkta bir konsensüs olduğu izlenimi yaratmaya çalışmaktadır…
Zaman zaman bazı siyasilerin de bu tuzağa düşerek hala eski söylemi tekrarladıkları ve “sonuç odaklı-takvimli görüşmelerin başlamasından” söz ettikleri gözlenmektedir…
Eski alışkanlıkla yapılan bu tür söylem yanlışlarından uzak durmak gerekir…
Bir kez daha vurguluyorum: 
- Sonuç odaklı ve takvimli olsa dahi görüşmelerin kaldığı yerden Guterres belgesi temelinde yeniden başlaması söz konusu olamaz…Akıncı’nın kabul ettiği siyasi eşitliğin içi boşaltılmıştır…EGEMEN EŞİTLİK DEĞİLDİR. 1960 Anlaşmalarından bile çok geridir…
Federasyon defteri Annan Planı’ndan sonra kapanmalıydı…Teslimiyetçi Talat yüzünden kapanmadı…
Ne ki, Crans Montana süreci ardından artık kesin kapanmıştır, kapanmalıdır…Teslimiyetçi Akıncı’nın, iflas etmiş, çökmüş, takıntılı federasyon saplantısı ve kişisel çıkarları-siyasi hesapları yüzünden yeniden başlaması artık söz konusu olamaz, olmamalıdır…

UBP, HP, DP, YDP HEMFİKİR
Benim gördüğüm UBP, HP, DP, YDP bu konuda hemfikirdir…
UBP, HP, YDP Başkanları sık sık yaptıkları açıklamalarda artık “iki devletli çözümün görüşülmesi gerektiğini” vurgulamaktadırlar…
Bu konuda sık konuşmayan DP Genel başkanı Serdar Denktaş idi.. Ne ki o da 14 Nisan tarihinde yaptığı açıklamada net tavrını ortaya koyarak, şöyle demiştir:
“ Kıbrıs Rum liderliğinin, müzakerelerin sürüncemede kalmasını sağlamak amacıyla yoğun bir çaba sarf ettiğini gözlemlemekteyiz…Rum tarafı, BM’in iki taraf arasında referans noktaları bulunamadığını yazıya dökmesine engel olmaya çalışarak, öldürmüş oldukları süreci solunum cihazına bağlı tutmaya çalışarak, bilinçli bir şekilde bizlere zaman kaybettirmeye çalışmaktadır. BM eski Genel Sekreteri Kofi Annan'ın, “Kıbrıslı Rumlar politik eşitlik temelinde oluşturulacak federal bir yapıda Kıbrıslı Türklerle güç ve refah paylaşımına hazırsalar, bunu sadece sözcüklerle değil eylemleriyle göstermek durumundadırlar” paragrafını raporuna (28 Mayıs 2004, S/2004/437) koymasının üstünden tam 15 yıl geçmiştir. İçimizde bazı siyasi aktörler hala daha Kıbrıslı Rumların niyetlerinin netleşmesi için zaman tanımamız gerektiği üzerinden siyaset yapmaktadırlar…Kofi Annan yine ayni raporunda “çözüm, sadece iki oluşturucu devlet anlamı taşımamakta aynı zamanda politik eşitlik ve güç paylaşımını da içermektedir” ifadesini güçlü bir şekilde kullanırken, Rum lider büyük bir pervasızlıkla, cüretkârlıkla ve şımarıkça bugün dönüşümlü başkanlığı ve Kıbrıslı Türklerin kararlara etkin katılımını kamuoyu önünde reddetmektedir. Özetle, geçen 15 yılda Kıbrıs Rum tarafı BM’in hiçbir olumlu telkinini dikkate almamış ve kendi bildiği yolda yürümeye devam etmiştir. Kıbrıs Rum tarafı bu tutumuyla sadece Kıbrıslı Türklerin demokratik iradesine hoyratça yaklaşmamakta aynı zamanda BM’in itibarını da zedelemektedir. Şimdi artık BM Genel Sekreteri Sayın Guterres’in Kıbrıslı Rumlara yıllardır süren ‘ohi’erini hatırlatarak, geçen 15 yıl süresince gerçekten ne istediklerini “katiyetle ve netlikle” açıklamalarını söylemesinin zamanı geldiğine inanıyoruz….Olmayan referans noktalarını olabilecek gibi göstererek belirsizliği bir kez daha uzatmak ne Kıbrıslı Türkler'in, ne BM’nin lehinedir. Bu ölmüş süreci suni solunumla yatağa bağlı tutmak yerine yeni ve yaratıcı fikir, eylem ve yöntemlerle ada halklarının geleceklerine daha bir güvenle bakmalarını sağlamalıyız. Bu konuda BM’ye de büyük bir görev düşmektedir.” 
Bu açıklamadan da görüleceği gibi Serdar Denktaş da diğer 3 Parti liderinden farklı düşünmüyor..O zaman sormak istiyorum:
- KKTC Meclisi’nden “İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM” kararı çıkarmanın önündeki engel nedir? Niye bir Meclis kararı ile federasyon görüşmelerine 50 yıl sonra bile olsa, artık kapıyı kesinlikle kapatmıyoruz? 
Meclis ya oy birliğiyle, ya da 4 partinin sahip olduğu 35 milletvekilinin oyları ile bu yönde bir karar almak zorundadır…
Guterres’in yaz aylarında gayrı resmi bir Crans Montana konferansı toplayacak olacağına dair haberler, yaz aylarına kadar bu kararı mutlaka almak gerektiğini göstermektedir… 
UBP, HP, DP, YDP’nin tarihi görevi bu ray değişikliğini yapmalarıdır. Bunu yaparlarsa, milli mücadele tarihimize “en kritik dönemde ulusal görevlerini yapan partiler-liderler” olarak geçecekleri kesindir.