AK PARTİ SÖZCÜSÜ ÖMER ÇELİK: "YUNANİSTAN BAŞBAKANINI UYARIYORUZ. 'TÜRKİYE SONDAJA BAŞLADIĞI ANDAN İTİBAREN AĞIR BEDELLER ÖDER' GİBİSİNDEN ALTI BOŞ İFADELER KULLANMAKTAN VAZGEÇMELİDİR. SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZA KARŞI SAYGILI BİR DİL KULLANMALIDIR" 
 

"EĞER BURADA BİR HAKKANİYETLİ DURUM ORTAYA ÇIKMASI İSTENİYORSA YAPILACAK ŞEY, YUNANİSTAN'IN BU TEHDİT DİLİNDEN VE FİİLİ DURUM YARATMA TUTUMUNDAN VAZGEÇMESİDİR"
 

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Yunanistan Başbakanını uyarıyoruz. 'Türkiye sondaja başladığı andan itibaren ağır bedeller öder' gibisinden altı boş ifadeler kullanmaktan vazgeçmelidir. Sayın Cumhurbaşkanımıza karşı saygılı bir dil kullanmalıdır." dedi. 
Çelik, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında parti genel merkezinde Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı devam ederken basın toplantısı düzenledi ve soruları yanıtladı.
Doğu Akdeniz'deki gelişmelerle ilgili olarak Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras'ın açıklamalarına işaret eden Çelik, "Yunanistan Başbakanı maalesef son derece yanlış bir tutum içerisinde. Bugünkü cevabında 'Uluslararası hukuka dayanarak konuşuyoruz.' diyor. Uluslararası hukuk açısından bakıldığında, Türkiye'nin haklı, Yunanistan ve Rum kesiminin haksız olduğu açıktır. Hiçbir şekilde Kıbrıslı Rumlar'la bir paylaşım içerisine girmeden, tek taraflı olarak buradaki kaynaklara el koyma arzusundadırlar. İkincisi Yunanistan Başbakanını uyarıyoruz. 'Türkiye sondaja başladığı andan itibaren ağır bedeller öder' gibisinden altı boş ifadeler kullanmaktan vazgeçmelidir. Sayın Cumhurbaşkanımıza karşı saygılı bir dil kullanmalıdır." şeklinde konuştu. 

 

"AVRUPA BİRLİĞİ'NİN YAPTIĞI HATANIN PAYI VARDIR"
Çipras'ın, son açıklamasında Türkiye ile Avrupa Birliği'ni karşı karşıya getirmeye çalıştığını ifade eden Çelik, "Avrupa Birliği, Ada'daki problem çözülmeden Rum tarafını tek taraflı tanıyarak ve Avrupa Birliği'ne alarak son derece büyük bir hata yapmıştır. Bugünkü süreçteki olumsuzluklarda, Avrupa Birliği'nin yaptığı bu hatanın payı vardır. Avrupa Birliği bu hatasını telafi edecek yerde, Rum tarafının sürekli olarak Avrupa Birliği kurumlarını ve politikasını istismar etme politikasına sessiz kalmaktadır." değerlendirmesinde bulundu. 
AK Parti Sözcüsü Çelik, şöyle devam etti:
"Yunanistan Başbakanı tutmuş Avrupa Birliği üzerinden Türkiye'yi tehdit etmeye çalışmaktadır. Bu artık kendi sınırlarını aşan, hiçbir şekilde tahammül edilemeyecek bir tutumdur. Yunanistan Başbakanı, Avrupa Birliği'nin sahibi gibi, Türkiye-AB ilişkilerinin daha çok bozulacağı bir sürecin başlayacağını ifade ediyor ya da Avrupa Birliği'ndeki bazıları Türkiye'nin egemenlik haklarından, kıta sahanlığından, münhasır ekonomik bölge haklarından, KKTC'ye garantör olmasıyla ilgili haklarından vazgeçmesi gibi birtakım telkinlerde bulunuyorlar. Bu işin böyle çözülmeyeceği açıktır. Türkiye Cumhuriyeti'nin, bu tip söylemlere kesinlikle prim vermeyeceği açıktır, bunlara karşı güçlü bir cevap vereceği açıktır. 
Yunanistan Başbakanı, Türkiye'yi kendisinin altını dolduramadığı uluslararası hukuk argümanlarıyla tehdit etme dilinden vazgeçmelidir. Türkiye, komşuluğu ve dostluğu kıymetli olan ama komşuluğu ve dostluğundan vazgeçilmesi halinde, buna karşı durulması halinde de hiçbir şekilde, hiçbir tehdide prim bırakmayacak bir ülkedir. Hiçbir şekilde bunun karşısında cevapsız kalmayacak bir ülkedir. Eğer burada bir hakkaniyetli durum ortaya çıkması isteniyorsa yapılacak şey, Yunanistan'ın bu tehdit dilinden ve fiili durum yaratma tutumundan vazgeçmesidir."
Ömer Çelik, Doğu Akdeniz'de çalışmaların devam ettiğini, Fatih sondaj gemisi ve Yavuz gemisinin faaliyetlerini sürdürdüğünü hatırlatarak, "Türkiye ne kendi egemenlik haklarından ne KKTC'nin haklarından hiçbir şekilde burada vazgeçmeyecek." dedi. 

 

"BU KARARLAR, LOZAN ANLAŞMASI'NIN İHLALİ ANLAMINA GELİR"
Bütün bunları söyleyen Yunanistan'ın hak ve özgürlüklere, hukuka, anlaşmalara riayet etmediğinin, AB standartlarında bir devlet yönetimine sahip olmadığının altını çizen Çelik, bunun en son örneğinin ise Yunanistan'da SYRIZA hükümetinin dini özgürlükler konusunda aldığı kararları olduğunu söyledi. 
Çelik, bu kararların açık bir şekilde Lozan Anlaşması'nın, Avrupa İnsan Haklar Hakları Sözleşmesi'nin ihlali anlamına geldiğini vurgulayarak, 2018 ve 2019'da yürürlüğe konulan kararnamelerle Türk azınlığın dini kurumlarının devletleştirilmesinin hedeflendiğini belirtti. 
Camilere din görevlisi atanması, müftülüklerin yapısı ve işleyişiyle ilgili kararlara ilişkin Çelik, azınlığa ait hakların devletleştirmek suretiyle Yunanistan Milli Eğitim Bakanlığına bağlanmaya çalışıldığını aktardı. Çelik, bununla ilgili tepki gösterdiklerini bildirerek, "Asıl, uluslararası hukuka uymayan, AB standartlarında bir devlet yönetimi ortaya koymayan Yunanistan'ın, bu konuda hem AB tarafından uyarılması gerekir hem de bu politikalardan vazgeçmesi gerekir. Yunanistan, Türkiye'nin iyi komşuluğuna güvenmeli, kıymetini bilmelidir. Yunanistan, Türkiye'nin zor zamanlarda kendilerinin yardımına nasıl geldiğini, zor zamanlara düştüğünde Türkiye'nin bunu istismar etmek yerine Yunanistan'ın yardımına nasıl koştuğunu en iyi bilen ülkedir. Hafızalarında bu tazedir. Yakın zaman da buna şahitlik göstermektedir. Gerek Doğu Akdeniz'deki gelişmeler konusunda gerekse Türk azınlığa karşı atılacak adımlar konusunda daha makul, dengeli, hukuka ve insan haklarına saygılı, komşuluk ilişkilerine uygun bir dil, üslup ve politika uygulamasını Yunanistan'dan bekliyoruz." ifadelerini kullandı.