Türkiye’deki AK Parti’nin Sözcüsü Ömer Çelik, dünya açısından Doğu Akdeniz'de barışının olması, anlamlı bir siyasi kompozisyonun ortaya çıkması isteniyorsa, bunun yolunun Türkiye'nin ve KKTC'nin egemenlik haklarına saygıdan geçtiğini belirterek, "Oraya savaş gemisi gönderip, bir takım füze sistemleri aktive edip, bununla ilgili ortaya tavır koymak Deniz Kuvvetlerinin, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin gücü karşısında sadece çocuk oyuncağı hükmündedir. Öyle bir sonuç alamazlar. Bu son derece basiretsiz bir yaklaşım olur." dedi.

Türkiye ve Libya arasındaki anlaşmaya değinen Çelik, bunun önemli bir anlaşma ve büyük bir hamle oluğunu dile getirerek, "Onların bizi Doğu Akdeniz'deki normal egemenlik alanımızın dışına itme projesi, bu anlaşmayla darmadağın edilmiş oldu." dedi.

Yunanistan'ın bu anlaşmanın imzalanmasının ardından Atina'daki Libya Büyükelçisinden Türkiye ile yapılan anlaşmayı istediğini dile getiren Çelik, "Bizden isteselerdi verirdik. Saklı bir şey yapmıyoruz ki. Uluslararası hukuka uygun bir şey yapıyoruz. BM'ye de bildireceğiz." ifadelerini kullandı.

Libya ile anlaşmayla yapılmasaydı Meis Adası'ndan aşağıya doğru Türkiye'nin sıkıştırılacağını dile getiren Çelik, Türkiye'nin bu anlaşmayla sıkıştırılmak istenildiği alanı darmadağın ederek Doğu Akdeniz'deki egemenlik haklarının altını çizdiğini kaydetti.

Anlaşma yapılan Libya yönetiminin uluslararası toplum tarafından kabul edildiğini belirten Çelik, "Libya yönetimi de bu konuda kararlı. Uluslararası toplumun da kabul ettiği meşru yönetim bu. Uluslararası toplum Fransa'nın ve Yunanistan'ın ilişki kurduğu tarafla bir meşruiyet ilişkisi içerisinde değil. Bunlar yapılırken biz oradaki Libya toplumunu temsil eden yönetimin korunması için üzerimize düşen varsa yaparız, ilişkileri dünyaya da anlatırız. Bu son derece uluslararası hukuka uygun, deniz hukukuna uygun, Birleşmiş Milletler tahammüllerine uygun bir anlaşma. Onaylandı ve BM'ye gidecek." değerlendirmesini yaptı.

Çelik, Kıbrıs Rum kesiminin Türkiye'yi bir takım Avrupa Birliği yaptırımlarıyla korkutmasıyla bir netice alamayacağını dile getirerek, "Rum kesiminde zerre kadar siyasi akıl olsa, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin hakkını da verecek şekilde bir mekanizmanın baştan kurulmasına müsaade eder, dolayısıyla oradaki varlıklar çıkarılır ve Rum kesimi ile Türk kesimi arasında baştan paylaşılmış olur. Mısır, İsrail ya da diğerleri açısından da Türkiye'ye karşı iş yapmak yerine Türkiye ile diyalogla iş yapsalar aslında herkesin kazandığı bir formül ortaya çıkar." diye konuştu.

TANAP projesi kapsamında Türk Akım'la ilgili Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Ocak'ta Türkiye'ye geleceğini belirten Çelik, bunun Rusya'dan Avrupa'ya kadar gaz güvenliğinin kilit ülkesinin Türkiye olduğu anlamına geldiğini söyledi.

Türkiye'nin herhangi bir ülkeye husumet sebebiyle gazı kapattığı, suyu kestiği ya da doğal kaynağı engellediğinin görülmediğini vurgulayan Çelik, en güvenli hattın Türkiye üzerinden geçecek ve herkesin kazanacağı hat olduğunu kaydetti.

Çelik, İsrail'de yeni hükumet kurulduğunda Türkiye ve İsrail ilişkileri açısından yeni bir dönem, normalleşme olup olamayacağına ilişkin soru üzerine, bunun İsrail'in Türkiye'yle ilgili politikalarında saldıran tavrından, Filistinle ilgili can yakıcı davranışlarından vazgeçmesiyle ilgili olduğunu, bu konuda Türkiye'nin ilkeleri ve tezlerinin belli olduğunu kaydetti.

SURİYE İLE DİYALOG

Suriye ile istihbarat ve bazı kritik askeri konularda diyalog olduğu, bunu siyasi düzeye çıkarmanın mümkün olup olmadığına ilişkin soruya yanıt veren Çelik, karmaşık bir saha olan Suriye ile böyle bir diyalog yapılmasının siviller zarar görmemesi için olduğunu söyledi.

Sahadaki karmaşık durumu yönetmek bakımından Türkiye'nin milli çıkarlarının korunması için istihbarat ve askerler arasındaki diyaloğun önemli olduğunu vurgulayan Çelik, Suriye halkının istediği yönetim modeli ortaya çıktığında ilişkilerin nasıl kurulacağına o mekanizmanın karar vereceğini, Türkiye'nin de buna olumlu yaklaşacağını kaydetti.

Yunanistan'ın Girit'teki S300'leri hazırladığı yönünde bir istihbarat ulaşıp ulaşmadığına ilişkin soruya Çelik, bu şekilde teyitli bir bilgisi olmadığını söyledi.

Ömer Çelik, TSK'nın gücü ve kararlığın düşünüldüğünde bu işlerin çocukça kalacağını belirterek, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bu alandaki yetkilerin, egemenlik haklarının, çıkarlarının sonuna kadar korunacağı talimatı verdiğini, Deniz Kuvvetleri'nin de bu alandaki sondaj gemilerini koruyacak her türlü kapasiteye sahip olduğunu kaydetti. Çelik, "Dünya açısından Doğu Akdeniz'de barışın olması, anlamlı bir siyasi kompozisyonun ortaya çıkması isteniyorsa, bunun yolu Türkiye'nin ve KKTC'nin egemenlik haklarına saygıdan geçer. Oraya savaş gemisi gönderip, bir takım füze sistemleri aktive edip, bununla ilgili ortaya tavır koymak Deniz Kuvvetlerinin, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin gücü karşısında sadece çocuk oyuncağı hükmündedir. Öyle bir sonuç alamazlar. Bu son derece basiretsiz bir yaklaşım olur." dedi.

NATO Zirvesi'nde, Türkiye'nin temel beklentisinin YPG'nin terör örgütü olarak kabul edilmesi ve bu konuda dayanışma gösterilmesi yönünde bir sonuç elde edilemediğine ilişkin soruya Çelik, belgelerle ilgili çalışmaların devam ettiğini, bunun gündemden kalkmadığını, çalışmaların devam ettiğini ifade etti.

Programda Amerika'daki Türkiye'ye karşı lobiler, kongre, medya, sivil toplum, Pentagon ve Dışişleri Bakanlığındaki rüzgarlara rağmen ABD Başkanı Donald Trump'ın, Türkiye'yle ilişkileri belli bir çerçevede tutmayı başaracak güce sahip olup olmadığı da soruldu. Çelik bu soru üzerine, Trump'ın şu ana kadar bu konuda belli bir idare koyduğunu, en son NATO toplantısında Türkiye'nin öneminin altının çizilmesi ve Türkiye'ye verilen referansların bunu gösterdiğini söyledi. 

 "NATO'DAN ÇIKARMA TARTIŞMASI ZATEN YOKTU"

AK Parti Sözcüsü Çelik, Türkiye'nin NATO üyeliğinin askıya alınması tartışmalarına da değinerek, şunları kaydetti:

"Bu NATO toplantısının temel çıktılarından bir tanesi şudur, uzun zamandır birileri hiçbir yetkileri olmadığı halde Türkiye'nin NATO üyeliğini tartışmak gibisinden hiçbir zemini olmayan bir yaklaşım içerisine giriyorlardı. Bu NATO toplantısında, Türkiye'nin NATO'nun en güçlü ülkelerinden biri olduğunun altının çizilmesini bir kenara bırakın, Türkiye'nin kilit bir ülke olduğunun altı defalarca çizilmiştir. NATO'dan çıkarma tartışması zaten yoktu. Onu söyleyenler NATO'da söz sahibi olanlar değil. NATO içerisinde böyle bir gündem de yok. Sonuç olarak NATO Genel Sekreteri'nin vurgusu her zaman neydi? 'Türkiye, NATO'nun en güçlü ülkelerinden bir tanesidir.' En büyük ikinci kara ordusuna sahibiz, kurucusuyuz, mali katkılarımız tartışılmaz. NATO'nun barış misyonlarına katkılarımız tartışılmaz. Yani NATO'da en güvenilen ve aranılan üyeyiz. Bunu kapalı toplantılarda herkes dile getiriyor."

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un "NATO'nun beyin ölümü gerçekleşti." açıklamasına ilişkin ise Çelik, "Macron, NATO'ya karşı sorumluluklarını yerine getirmeyen bir ülkenin temsilcisi. Böylesine sözler söylüyor. Bunu söylediği zaman sonrasında kendisi de bu sözünden çark etti. 'Sadece biraz dikkat çekmek için bu sözleri söyledim.' diye. Orada anlaşıldığı kadarıyla Fransız Devlet Başkanı'nın ülke içinde oyları düşünce, Fransa'nın iç siyasetinde sıkışınca Avrupa'nın liderliğine oynamak için bir takım çıkış yaptı. Avrupa'nın lideri olması mümkün değil." dedi.

Türkiye'nin Avrupa Birliği ilişkilerinin hatırlatılması üzerine Çelik, AB'nin başta Kıbrıs'taki ambargoların kalkması ve mülteci meselesi olmak üzere Türkiye'ye verdiği hiçbir sözünü tutmadığını kaydetti.

Fransa'daki olaylara da değinen Çelik, "Anadolu Ajansı muhabiri yaralandı, geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz." ifadesini kullandı.

 " KİM DİYORSA Kİ, 'BU İŞİN ARKASINDA SARAY VAR.' ONLAR YAPTI"

Ömer Çelik, Beştepe'ye giden CHP'li siyasetçi iddialarına ilişkin şunları söyledi:

"Bu tartışma tamamlanmadı. Büyük bir yalan bombası, CHP Genel Merkezinden nükleer bir etkiyle patladı, fakat üstelerine alınmıyorlar. Enteresan bir baskı da kurdular. Konu tabii ki kapanmadı. Bu Türk siyasi hayatına geçmiş en büyük skandallardan bir tanesidir. Bir yalan haber üzerine yalan siyaseti kurdular. Cumhurbaşkanımızı suçladılar. Yalan haberi yapan gazeteciler haberin arkasından çekildi. Bunlar hala yalan siyaseti yapmaya devam ediyorlar. Ben olayı kimin yaptığını buldum. Bir kod veriyorum. Ben kod vereceğim, siz takip edin. Cumhurbaşkanlığı Külliyesine saygısız bir biçimde 'saray' diyorlar. Kim diyorsa ki, 'Bu işin arkasında saray var.' onlar yaptı. Bu cümleyi kim kullanıyorsa yalan haber patladıktan sonra. Gazeteciler dedi ki, 'Bizim yaptığımız haber doğru değil. Bize CHP'li bu bilgiyi vermişti. Bu bilgiyi veren CHP'li de bize CHP Genel Başkanından onay aldığını söylemişti. Burada CHP Genel Merkezinin demesi gereken şey şu, 'Bu gazetecilerin yalan haberi üzerine yanlış bir yaklaşım içerisine girdik. Sayın Cumhurbaşkanından, milletimizden CHP tabanında özür diliyoruz.' demesi lazım."

Alman televizyonu ARD'de yayınlanan belgeselde Atatürk'e yapılan saygısızlığı kınadıklarını belirten Çelik, Almanya'nın kendi tarihine bakması gerektiğini, bu saygısızlığı devlete ve millete yapılmış saydıklarını, bu konuyu takip edeceklerini de ifade etti.