AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Kıbrıs’ta çözümün önündeki engelin Kıbrıs Rum tarafının tavrı olduğunu, Rumların bu tavrına müsamaha gösterenlerin de çözümsüzlük taraftarı olduğunu söyledi.

AB tarafından yayımlanan ''2012 Türkiye İlerleme Raporu''nu, bakanlığın Ortaköy Ofisi'nde düzenlediği basın toplantısıyla değerlendiren Bağış, Türkiye'nin ve Türk tarafının çözümden yana tavrını net bir şekilde ortaya koyduğunu belirterek, ''Rum tarafının şımarık ve statükocu tavırları çözümün önündeki temel engeldir. Rumların bu şımarık tavırlarına müsamaha gösterenler de açıkça Ada'da çözümsüzlüğün tarafında kendilerini konumlandırmaktadır'' diye konuştu.

''KOPENHAG KRİTERLERİ YOKSA ANKARA KRİTERLERİ VAR''

Türkiye'nin AB için tarihte hiç olmadığı kadar stratejik önem kazandığını vurgulayan Bağış, ''Türkiye'nin AB entegrasyon sürecini başlatan kararı, tarihinin belki de en cesur, en doğru, en stratejik adımıydı. Biz bunu bugün dahi bütün öz güvenimizle dile getirmekten çekinmiyoruz. Ama şunu da unutmamaları gerekir ki, Türkiye'yi bu projenin bir parçası olarak benimsemek AB için de tarihi, stratejik ve cesur bir karardı'' diye konuştu.

AB'nin tutarsız politikalarına Türk kamuoyunun verdiği tepkiyi iyi okuması gerektiğini belirten Bağış, ''Bu güvensizliği giderecek adımları atarak, kendi belge ve ilkelerini hatırlamak suretiyle gerekeni yapmalıdır. Türkiye ile müzakerelere başlama kararının arkasında bütün AB üyesi ülkelerin imzası bulunduğu çok çabuk unutuldu. İmza bir ülkenin onurudur, şerefidir, namusudur. Attığı imzanın arkasında durmayanlar AB'nin güvenilirliğini zedelerken, kendi ülkelerinin onurlarını da ayaklar altına aldıklarının farkına varmalıdır'' şeklinde konuştu.

Uluslararası kuruluşların raporlarına yansıyan rakamların, Türkiye'nin AB'ye olan ihtiyacının her geçen gün azaldığını, buna karşın AB'nin Türkiye'ye olan ihtiyacının arttığını gösterdiğini belirten Bağış,  ''Türkiye için Kopenhag kriterleri yoksa Ankara kriterleri var, Maastricht kriterleri yoksa İstanbul kriterleri var... Ama AB için ne Ankara'nın, ne İstanbul'un, ne Konya'nın, ne Edirne'nin alternatifi bulunmamaktadır'' dedi.

İRLANDA'NIN DÖNEM BAŞKANLIĞI İÇİN HAZIRLIK

AB'nin, ''tren kaçmadan'' silkinip kendine gelmesi gerektiğini ifade eden Bağış, ''Biz bütün sabrımızla treni rayda tutmanın mücadelesini vermeye ve en azından İrlanda dönem başkanlığı için hazırlıklarımızı sürdürmeye devam edeceğiz'' dedi.

Bağış, AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Komiseri Stefan Füle'nin dün yaptığı açıklamada, ''kendi ayağımıza kurşun sıkıyoruz'' diyerek, müzakere sürecinin tıkanmasında, özellikle enerji ile yargı ve temel haklar fasıllarının açılmamasında sorumluluğun AB tarafında olduğunu itiraf ettiğini kaydetti. Bağış, ''Bu bile bizim için önemli bir başlangıçtır'' dedi.

KIBRIS

Pazartesi günü KKTC’ye gerçekleştireceği ziyarette önemli açıklamalar yapacağını aktaran Bağış, ''Ama özellikle Kıbrıs'taki yarım ada devletinin sözde dönem başkanlığını kullanarak Türkiye üzerinden siyaset yapmasını hiçbir şekilde kabul edemeyeceğimizi bir kez daha vurgulamak istiyorum'' dedi.

DEMOKRASİ

Hükümetin ileri demokrasi hedeflerine yönelik yeni, sivil bir anayasa için kararlı olduğunu vurgulayan Bağış, ''Partimiz, TBMM'de büyük bir sandalye üstünlüğü bulunmasına rağmen, grubu bulunan partilerden eşit sayıda üyeyle Anayasa Uzlaşma Komisyonu'na katılım sağlanması yönünde yapıcı bir yaklaşım benimsemiş ve anayasa görüşmelerinde masadan kalkan taraf olmayacağını açıkça beyan etmiştir'' diye konuştu.

Türkiye'deki istikrar ve güven atmosferinin Türk ekonomisini ''dünyanın parlayan yıldızı'' haline getirdiğini belirten Bağış, ''Türkiye, Avrupa'nın en hızlı büyüyen ekonomisi olmuştur'' dedi.

Türkiye'de ifade ve bireysel özgürlük alanında ''tarihin en şeffaf ve özgürlükçü atmosferi''nin yakalandığını kaydeden Bağış, hükümetin bu atmosferi güçlendirecek adımlar atmayı sürdüreceğini vurguladı.

Yargı reformu paketleriyle yargının daha şeffaf, daha objektif ve tarafsız bir nitelik kazandığını, yargı önüne getirilen davaların daha hızlı sonuçlanması için önemli adımlar atıldığını aktaran Bağış, ''Yeni dönemde atacağımız adımlarla Türk yargısı hızla AB standartlarını yakalamaya devam edecektir'' dedi.

''TABU OLARAK GÖRÜLEN HİÇBİR MESELE KALMADI''

Hükümetin, her kesimden vatandaşın geçmişten gelen kronik meselelerini çözdüğünü dile getiren Bağış, ''Türkiye'de artık tartışılamayan, tabu olarak görülen hiçbir mesele kalmamıştır. Her türlü sorunu özgürce konuşacak, tartışacak ve çözüme kavuşturacak ortam yakalanmıştır'' ifadesini kullandı.

Bağış, Türkiye'nin, demokrasiye darbe girişimleriyle yüzleşme kararlılığını da gösterdiğini kaydederek, ''12 Eylül referandumuyla anayasamızda yapılan kapsamlı değişiklikler, bu zihniyetin yargı önünde hesaba çekilmesinin yolunu açmıştır'' dedi.

''PKK, AVRUPA ÜLKELERİ İÇİN DE TEHDİT''

Hükümetin, PKK ile mücadelede, özgürlük-güvenlik dengesinden taviz vermeyen bir yaklaşımla hareket ettiğini vurgulayan Bağış, ''Bir yandan teröristle güvenlik boyutunda amansız bir mücadele gösterirken, diğer taraftan terörün zeminini ortadan kaldırmak için özgürlükler noktasında tarihin en cesur adımlarını attık'' diye konuştu.

Bağış, PKK'nın Kürt halkını temsil ettiğini savunan yaklaşımları kabul etmediklerini belirterek, ''PKK, Kürt kökenli vatandaşlarımız için de en büyük tehdittir, en büyük düşmandır'' dedi.

PKK'nın sadece Türkiye için bir tehdit olmadığını, Avrupa ülkeleri için de bir tehdit teşkil ettiğini vurgulayan Bağış, ''Terör örgütü PKK, Türkiye'de masum vatandaşlarımıza, masum çocuklara kurşun sıkarken, Avrupa gençliğini de uyuşturucuyla zehirlemektedir. Avrupa ülkelerinin PKK'nın hain saldırılarından sonra yayınladığı kınama ve taziye mesajları artık somut işbirliği adımlarıyla desteklenmelidir'' şeklinde konuştu.

MİLLİ BİRLİK VE KARDEŞLİK PROJESİ

Hükümetin, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'ni hayata geçirdiğini belirten Bağış, ''Geçmişte ne yazık ki etnik kökenlerini bile dile getirmeye korkutulan Kürt vatandaşlarımız, bugün her türlü taleplerini özgürce dile getirmekte. Milli Birlik ve Kardeşlik Projemiz, adından da anlaşılacağı üzere Türkiye'nin birlik ve kardeşliğini güçlendirmek için başlattığımız bir projedir ve önemini muhafaza etmektedir'' diye konuştu.

''Ülkemizdeki bütün inanç kesimlerinin sorunları bizim sorunumuzdur'' diyen Bağış, sorunları çözmenin, yüzyıllardır devam eden meseleleri çözüme kavuşturmanın mücadelesini verdiklerini kaydetti.

Atatürk'ten sonra cumhurbaşkanı sıfatıyla ilk kez Abdullah Gül'ün bir cemevini ziyaret ettiğini, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakan sıfatıyla Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez muharrem iftarında Alevi vatandaşlarla aynı sofrayı paylaştığını hatırlatan Bağış, ''Alevi vatandaşlarımızın sorunlarına devlet tarihte ilk kez bu kadar hassasiyetle eğilmiş ve dün tartışılmasına dahi tahammül edilemeyen meseleler çözüme kavuşmuştur'' dedi.

BAĞIŞ, SÖZLERİNİ ŞÖYLE SÜRDÜRDÜ:

''Dersim'de tarihte yaşanan acı hadiselerden dolayı Cumhuriyet tarihinde hiçbir hükümetin, hiçbir liderin cesaret edemediğini Başbakanımız yaptı, bizzat devlet adına özür diledi ve Dersim'de yaşanan acıları sahiplendi. Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi kapsamında 7 adet çalıştay düzenleyerek, hangi düşünceden, hangi görüşten olursa olsun Alevi kardeşlerimizin sorunları üzerine düşünen, bu meselelerin çözümüne katkı sağlayabilecek vatandaşlarımızı ortak platformda bir araya getirdik. Bu çalıştaylar aracılığıyla ilk kez devletle Aleviler arasında doğrudan bir iletişim ve diyalog zemini oluşturulmuştur. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin müfredatını değiştirerek, öğrencilerimizin Alevilik konusunda daha doğru bilgilendirilmelerinin önünü açtık. Alevi kardeşlerimizin özellikle hassasiyet taşıdığı, milletçe hepimizin içini acıtan ve lanetlediği o elim olaya sahne olan Madımak Oteli'nin kamulaştırılmasını da AK Parti Hükümeti sağlamıştır.''

AZINLIK HAKLARI

''Azınlık hakları konusunda artık dünün kelimeleriyle konuşmuyor, hiçbir tabuyu kabul etmiyor ve bütün meseleleri cesaretle, açıklıkla tartışabildiğimiz bir Türkiye gerçeğiyle yaşıyoruz'' ifadesini kullanan Bağış, ''Farklı inanç gruplarına mensup vatandaşlarımız, son 10 yılda elde ettikleri özgürlüklerin huzur ve esenliğini her fırsatta paylaşmaktadır. Bir araya geldiğimiz her toplantıda farklı inanç gruplarına mensup vatandaşlarımız Sayın Başbakanımıza ve Hükümetimize şükranlarını ifade etmektedir'' diye konuştu.

BAĞIŞ, AZINLIK HAKLARIYLA İLGİLİ GELİŞMELERE İLİŞKİN ŞU ÖRNEKLERİ VERDİ:

''Sümela'nın ve Akdamar'ın yeniden canlanmasının azınlıklar üzerinde oluşturduğu heyecan ortadadır. Vakıflar Kanunu ile zaten tarihi bir adım atılmıştı. Sadece Vakıflar Kanunu'nun yürürlüğe girmesiyle 181 taşınmazın cemaat vakıflarına iadesi sağlanmıştı. Ama biz bununla da yetinmedik ve Sayın Başbakanımızın talimatlarıyla çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname ile tarihi bir adım daha atarak, 1936'dan bu yana çeşitli gerekçelerle devlet tarafından el konulan vakıf mallarının iadesine karar verdik.''

Vatandaşlık bağının önemini vurgulayan Bağış, ''75 milyon vatandaşımızın her biri Türkiye'nin asli unsurudur, birinci sınıf vatandaşıdır. Hiç kimsenin ötekileştirilmesini biz kabul edemeyiz'' dedi.

SURİYE

Türkiye'nin, Suriye'de yaşanan çatışmalarla ilgili insani girişimlerini hatırlatan Bağış, ''Bölgemizde ve dünyada mazlumların, zulme uğrayan masumların çığlığına da sessiz kalamayız. Bu anlayışla, Avrupa ülkelerinin yapmadığını veya yapamadığını yaptık, kendi öz yurtlarında büyük bir vahşete maruz kalan Suriye halkını kaderine terk etmeyerek, onlara kapılarımızı ve gönüllerimizi açtık'' dedi.

Bağış, uluslararası toplumu da Suriye'de yaşananlara hassasiyet göstermeye davet etti.

Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Türkiye'nin havlu atmaya niyeti olmadığını, Türkiye ile AB arasındaki müzakerelerin bütün AB üyesi ülkelerin oy birliğiyle alınan kararla başladığını ve bu süreci ancak oy birliğiyle alınacak bir başka kararın değiştirebileceğini belirterek, ''Bunun dışında bu tür raporlarla, raporların içine tanımadığımız ülkelerin veya birtakım grupların yerleştirmeye çalıştığı, bizi inciteceği zannedilen cümlelerle Türkiye'nin masadan kalkmasını kimse beklemesin'' dedi.

AB tarafından yayımlanan ''2012 Türkiye İlerleme Raporu''nu, bakanlığın Ortaköy Ofisi'nde düzenlediği basın toplantısıyla değerlendiren Bağış, raporda Türkiye'nin kaydettiği gelişmenin itiraf edildiğini belirterek, ''Raporun içinde Türkiye'nin 33 faslın 32'sinde ilerleme kaydettiği açıkça tescil edilmiştir. Bu bir tespittir ve asla yoruma açık bir mahiyet taşımamaktadır'' dedi.

Bağış, bu tespite rağmen raporun önemli bir bölümünde haksız ve mesnetsiz tezlerin yer bulmasının ciddi bir çelişki olduğunu vurguladı.

''AB, kendisine yanlış kılavuzlar seçmiştir'' ifadesini kullanan Bağış, ''Türkiye'de bazı ideolojik grupların ve sadece Hükümetimize muhalefet etmek için kurulan bazı tezgahların süzgeçten geçirilmeden AB'nin İlerleme Raporu'na konulduğunu görüyoruz'' dedi.

Bağış, ''Ama hiç heveslenmesinler, bu işin başından beri söylediğimiz gibi, Türkiye'nin havlu atmaya, Türkiye'nin fişi çekmeye niyeti yoktur. Türkiye ile AB arasındaki müzakereler bütün AB üyesi ülkelerin oy birliğiyle alınan bir kararla başlamıştır, bu süreci ancak ve ancak oy birliğiyle alınacak bir başka karar değiştirebilir. Bunun dışında bu tür raporlarla, raporların içine tanımadığımız ülkelerin veya birtakım grupların yerleştirmeye çalıştığı, bizi inciteceği zannedilen cümlelerle Türkiye'nin masadan kalkmasını kimse beklemesin'' diye konuştu.

''AB'NİN RUH SAĞLIĞI BUHRAN İÇİNDE''

AB'yi, kendi sağlığına dikkat etmeyen bir diyetisyene benzeten Bağış, ''Buna rağmen biz diyetisyenin kendisini değil reçetesini dikkate aldığımızı belirtiyorduk. Ama bugün anlıyoruz ki, diyetisyenin beden sağlığı kadar ruh sağlığı da ciddi bir buhran içerisindedir ve bunun neticesinde AB psikolojik sorunlar yaşamaktadır'' dedi.

Psikolojide, bireyin kendisinde bulunan kusurları başkalarında görme davranışının ''yansıtma'' olarak adlandırıldığını anımsatan Bağış, ''AB de bu yılki İlerleme Raporu'nda kendi kusurlarını çoğu yerde Türkiye'ye atfederek bundan kurtulacağını zannetmiştir. Teşhis doğru olmazsa, tedavi doğru olamaz. Bugün artık AB'nin kendi kusurlarını da görmesinin vakti gelmiştir'' diye konuştu.

Türkiye'de her şeyin mükemmel olmadığını, birtakım sorunlar olduğunu kabul edebileceğini belirten Bağış, ''Ama AB üyesi ülkelerle ilgili ilerleme raporları yazılacak olsa, o raporların bugün yayımlanan rapordan çok daha vahim neticeler çıkaracağını özellikle vurgulamak istiyorum'' dedi.

Bazı AB ülkelerinde büyük şehirlerde toplumsal talebe rağmen cami yapımına izin verilmediğini, bazılarında da derneklerin, vakıfların, sivil toplum kuruluşlarının adlarında ''Türk'' kelimesinin geçmesine tahammül edilmediğini aktaran Bağış, ''AB üyesi ülkeler ve Komisyon talep ederse, biz de onlarla ilgili bir ilerleme raporu yazıp, onlara bir ayna tutabiliriz'' diye konuştu.