TC MİLLİ SAVUNMA BAKANI AKAR, TÜRKİYE LİBYA ARASINDA İMZALANAN DENİZ YETKİ ALANLARINA İLİŞKİN MUTABAKATI DEĞERLENDİRDİ

“TÜRKİYE'NİN ATTIĞI ADIMLAR TAMAMEN ULUSLARARASI HUKUK NORMLARINA UYGUN”
TC Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Yunanistan'ın Ayasofya'yla ilgili tutumuna ilişkin, "Her şeyiyle, vakfiyesiyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne ayrılan bir yapıdan bahsediyoruz. Siz, bu yapıyı hiçbir şekilde dizayn etmeye kalkamazsınız. Bu tamamen egemen, bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin hakkıdır, hukukudur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yetkili kurumu ne isterse orayı da o şekilde kullanır." dedi. 
Akar, A Haber televizyonunda gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı. 
Mısır, Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi ve İsrail'in Türkiye'nin egemenlik sahası içinde doğal kaynak arama çalışmalarına ve Libya ile imzalanan deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin mutabakata tepki gösterdiğinin hatırlatılması ve bununla ilgili değerlendirmelerinin sorulması üzerine Akar, bu tepkilerin duygusal olduğunu, Türkiye'nin attığı adımların tamamen uluslararası hukuk normlarına uygun şekilde yapıldığına işaret etti.
Berlin'de yapılan birtakım görüşmeler ya da Rusya ve Amerika ile yapılan ikili görüşmelerde hep Hafter'in operasyonlarına devam etmesi kararının çıktığının ancak Libya'daki dengelerin Serrac lehine bozulması üzerine Mısır'ın desteğiyle "acil ateşkes" çağrıları yapıldığının hatırlatılması ve konuya ilişkin değerlendirmelerinin sorulması üzerine Akar, bunun "bir yanlışın anlaşılması ve uluslarası hukukun galibiyeti" olarak nitelendirdi. Bakan Akar, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yeni bir belgeye hiç gerek yok. Çünkü Berlin'de bizzat devlet başkanları düzeyinde çok yüksek katılımla zaten bu konular etraflı şekilde tartışıldı, ortaya bir belge çıktı ve bu belge Sayın Serrac ve Hafter tarafına iletildi. Hafter tarafı İstanbul'da zaten yoktu. Moskova'da kaçtı, Berlin'de kaçtı, Cenevre'de kaçtı. Halen de kaçmaya devam ediyor. Dolayısıyla bunların herhangi bir şekilde uluslarası hukuk çerçevesinde başarılı olmalarının, hak iddia etmelerinin mümkün olmadığını kendileri de anladığı için birtakım sunni tedbirlerle varlıklarını sürdürmeye devam ediyorlar."        
Hafter güçlerine gerek Arap dünyasından gerek Avrupa Birliği ülkelerinden birtakım desteklerin geldiğinin hatırlatılması ve buna yönelik yorumlarının sorulması üzerine Akar, bunların oradaki faaliyetlerinin belirleyici rolden ziyade zaman kazanmaya dönük, samimi olmayan girişimler olarak değerlendirdi.
"LİBYA'NIN BİR AN ÖNCE SULHE KAVUŞMASI İÇİN ELİMİZDEN GELENİ YAPACAĞIZ"
Bakan Akar, bunların başarılı olmayacağına inandığını vurgulayarak "Serrac haklı, haklı olan güçlüdür. Dolayısıyla Serrac'ın ve onun temsil ettiği konseyin yönetimindeki Libya'nın kazanacağına ve Libya'nın bir an önce birliğini, bütünlüğünü, sağlayıp sulhe sükunete kavuşması için elimizden geleni yapacağız." dedi. 
Rusya'nın Libya'ya savaş uçakları göndermesi ve Rus paralı askerlerinin varlığıyla ilgili iddiaların hatırlatılması, bunların Türk-Rus savunma iş birliğini nasıl etkileyeceğinin sorulması üzerine Akar, Rusya'nın oradaki askeri varlığına dair birtakım bilgileri ve iddiaları resmi açıklamalarla reddettiğini, dolayısıyla bunu tartışmak yerine Rusya ile Suriye'dekine benzer şekilde görüşmek suretiyle sorunların çözülmesi gerektiğini anlattı.
Hulusi Akar, bunun hem uluslararası ortama hem de Libya'nın geleceğine olumlu katkı sağlayacağını vurgulayarak "Bu konudaki girişimler, en üst düzeyde Sayın Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere çeşitli kademelerde yapılmaktadır ve önümüzdeki günlerde bunun olumlu sonuçlanması hepimizin dileğidir." diye konuştu. 
Mısır, Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi ve İsrail'in Türkiye'nin egemenlik sahası içinde doğal kaynak arama çalışmalarına ve Libya ile imzalanan deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin mutabakata tepki gösterdiğinin hatırlatılması ve bununla ilgili değerlendirmelerinin sorulması üzerine Akar, bu tepkilerin duygusal olduğunu, Türkiye'nin attığı adımların tamamen uluslarası hukuk normlarına uygun şekilde yapıldığına işaret etti.

"TEHDİTLERİN FAALİYETLERİMİZE HİÇBİR ETKİSİ OLMAYACAK"
Bakan Akar, egemen ve bağımsız bir devleti temsil eden, Birleşmiş Milletler tarafından tanınan Libya hükümetinin davetiyle orada olunduğuna dikkati çekerek deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin mutabakatınan da tamamen iki egemen devletin yetkililerinin imzasıyla belirlendiğini ifade etti. Bu konuyla ilgili tehdide varan açıklamalar yapıldığının hatırlatılması üzerine Akar, "Türkiye'nin devlet olarak bir bütün halinde ve Türk Silahlı Kuvvetleri olarak gücü, kuvveti belli. Dolayısıyla bu tehditlerin bizim faaliyetlerimize hiçbir etkisi olmayacağını buradan ifade etmek istiyorum." diye konuştu. 
Yunanistan Savunma Bakanı'nın "Gerekirse Türkiye'yle savaşmaya hazırız." açıklamasının hatırlatılması üzerine Bakan Akar, bunun bir dil sürçmesi olduğuna değinerek "Yunalıların Türkiye'yle savaşmayı isteyeceğinin ben matematik olarak uygun, doğru olmadığının altını çizmek istiyorum." dedi.
"NE YUNANİSTAN NE DE BAŞKA BİR ÜLKE İSLAM DÜŞMANLIĞIYLA BİR YERE VARAMAZ"
 Akar, Türkiye'nin Yunanistan ile tüm sınırlarda olabildiğince iyi komşuluk ilişkilerine, uluslararası hukuka dayalı ve barışçıl siyasi yöntemlerle sorunların çözüleceğine inandıklarını vurgulayarak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Yunanistan'a yaptığı en son seyahat çerçevesinde çalıştıklarını ve muhataplara da bunların hatırlatıldığını dile getirdi.
Yunanistan'ın Ayasofya konusundaki açıklamaları ve Yunan toprağındaki camilere Bizans bayraklarının asılmasıyla ilgili değerlendirmelerinin sorulması üzerine Akar, şöyle konuştu: 
"Ne Yunanistan ne de başka bir ülke İslam düşmanlığıyla, İslam karşıtlığıyla, Türk karşıtlığıyla hiçbir yere varamaz. Bu yapılan yanlışlar o insanları lekeler, kendilerini lekeler. Bize bir şey olmaz. Dolayısıyla  bu konudaki yapılanların mutlaka ilgili makamlar tarafından incelenmesi, buna karşı tedbir alınması, gereğinin yapılması lazım. Aksi halde hep kendi açımızdan bunları yorumlar, konuşursanız iç işlerimize karışırsınız. İşte Ayasofya Türkiye'nin İstanbul'un fetihten sonra elde ettiği toprakları, mülkiyeti, her şeyiyle, vakfiyesiyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne ayrılan bir yapıdan bahsediyoruz. Siz, bu yapıyı hiçbir şekilde dizayn etmeye kalkamazsınız. Bu tamamen egemen, bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin hakkıdır, hukukudur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yetkili kurumu ne isterse orayı da o şekilde kullanır."
F-35 TİPİ UÇAKLARLA İLGİLİ GELİŞMELER 
Bakan Akar, F-35 tipi uçaklarla ilgili bir gelişme olup olmadığı ve Türkiye- Amerika savunma ilişkileriyle ilgili yorumlarının sorulması üzerine bu konuda 2,1 milyar dolarlık bir yatırımın olduğunu, bunun da 1,4 milyarını Türkiye'nin ödediğini, siparişleri verdiğini, bu çerçevede bu faaliyetlerin devam ettiğini ancak S-400 meselesi sebebiyle sıkıntılar yaşandığını bildirdi.
Ülkeyi korumak zorunda olduklarını, o nedenle hava ve füze savunma sistemine ihtiyaç duyulduğunu ifade eden Akar, en uygun şartların Rusya'dan verilmesi sebebiyle S-400 alımına gidildiğini ancak hala Patriot alınabileceğinin söylendiğini hatırlattı.
TSK'DEKİ FETÖ MÜCADELESİ  
FETÖ ile mücadelenin hangi aşamada olduğuna ilişkin bir soruyu yanıtlayan Akar, 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra hangi esaslar, hangi maksat, hangi niyet ve şiddetle FETÖ'yle mücadeleyi sürdürüyorlarsa aynı şiddetle bu mücadelenin devam ettiğini anlattı. Hulusi Akar, "15 Temmuz'dan bugüne kadar 19 bin 692 kişi Türk Silahlı Kuvvetlerinden ihraç edildi. Şu anda 4 bin 49 kişinin de idari işlemleri devam ediyor. Dolayısıyla toplam 23 bin 741 kişiye işlem yapıldı Türk Silahlı Kuvvetlerinde. Bu konuda kararlıyız. Hiçbir şekilde sayıya bakmıyoruz. Sayının çoğalması da Silahlı Kuvvetlerinin azalması sonucunu getirmesine rağmen herhangi bir şekilde bizim etkinliğimizde bir zaafiyet doğmamakta." şeklinde konuştu.
OHAL çerçevesinde bazı ihraçların olduğu daha sonra tek bakan imzasıyla 4 bin 677 kişinin ilişiğinin kesildiğini hatırlatan Akar, bu arada da hukukun çalıştığını dile getirdi. Akar, şunları kaydetti:
"Hiçbir yanlışlık olmaması için gayret gösteriliyor. Fakat bir yanlışlık varsa bu ilişik kesilenlerden 464'ü de gerekli kurumların, yetkili kurulların verdiği kararlar çerçevesinde tekrar Türk Silahlı Kuvvetlerine döndüler. Bunun yanı sıra bin 179 kişinin emekli olduktan sonra rütbesi alındı."