Türkiye ve KKTC, çözüm için Kosova modelinin uygulanmasını BM’den talep etmelidir

Bilindiği gibi, BM, bundan 12 yıl önce, Finlandiyalı devlet adamı Ahtisaari’yi KOSOVA sorununun çözümü için bir barış planı hazırlamakla görevlendirdi.
Ahtisaari ise raporunda, Sırbistan ile Kosova arasında süren görüşmelerde bir federasyon kurulması için zemin olmadığının ortaya çıktığını, o nedenle Kosova’nın BM gözetiminde bağımsız bir ülke olmasının sorunun çözümünü sağlayacağını vurguladı...
Sırbistan ve Rusya rapora karşı çıktı...
Ne ki dinleyen olmadı ve Kosova, başta ABD ve AB ülkeleri olmak üzere, bağımsız ve egemen bir devlet olarak 100’den fazla ülke tarafından tanındı.
İşte bugün bizim de istememiz gereken budur…
Yani Guterres’in veya Lute’nin Kıbrıs’ta federasyon kurmak için zeminin olmadığını, 51 yıldır devam eden federasyon arayışlarının başarısızlıkla sonuçlandığını o nedenle anlaşmalı ayrılık-kadife ayrılık modelinin en gerçekçi yol olduğunu ilan etmeleridir…

BM, ABD, AB KIBRIS’TA ÇİFTE STANDART UYGULUYOR
Ne ilginçtir ki BM, ABD ve AB, söz konusu Kıbrıs Türk Halkı olunca çifte standart uyguluyorlar...
BM yetkililerinin böyle bir rapor yayınlamalarına izin vermiyorlar, onları buna teşvik etmiyorlar…
Yugoslavya Federasyonu’nu her türlü kışkırtma ile ve son aşamada silah ve şiddet de kullanarak dağıtanlar, bu federasyondan 6 bağımsız devlet çıkaranlar, en son Sırbistan ile ortak bir federasyon kurmuş olan Karadağ’ın, bu federasyondan ayrılıp bağımsız bir devlet olmasına destek verenler, Sırbistan içindeki Kosova Özerk Cumhuriyeti’nin bile bağımsız devlet olmasını sağlayanlar, sıra Kıbrıs’a gelince, 150 yıldır Rum yayılmacılığına, soykırımına, etnik temizlik uygulamalarına karşı direnerek ve eşit-kurucu ortaklık hakkını koruyarak kendi devletini oluşturan Kıbrıs Türk Halkının egemenliğini tanımıyorlar...
Bu devletin 36 yaşına bastığını, örnek demokrasisi, yasama, yürütme, yargısı, polisi ordusu, partileri, sivil toplum örgütleri ve tüm devlet kurumlarıyla var olduğunu ve Türkiye tarafından tanınmış olduğunu bile görmezden geliyorlar...
Yugoslavya Federasyonu’nu dağıtırken, bizi ise, aramıza kan, kin ölüm, düşmanlık giren yayılmacı ve hegemonyacı Rumlarla bir federasyon kurmaya zorluyorlar...
Kurucu ortağı olduğumuz devletten silah zoru ile dışlandıktan sonra, egemenliğimizi korumak için zorunlu olarak kurduğumuz KKTC’yi, çağdaş demokrasimizi ve Halk iradesini yok sayıyorlar...
Bu çifte standart niye?
KKTC topraklarında değil de Güneyde üs kurdular diye mi? 
Adada güçlü bir Türk ordusu olduğu için mi?
Hristiyan değil de Müslüman olduğumuz için mi?
Helen değil de TÜRK olduğumuz için mi?
KKTC, Türkiye’nin garantörlüğünde ve Türk ordusunun korumasında olduğu için mi?
Hiç şüpheniz olmasın, nedenler bunlardır..
Zaten Annan Planını da, sırf bağımsız-egemen KKTC’yi ortadan kaldırmak, Türkiye’yi adadan çıkarmak ve Doğu Akdeniz’deki hidro karbon yataklarına el koymak için hazırlamışlardı...
Nitekim plan, KKTC’nin tasfiyesini, Türk ordusunun adadan çıkarılmasını ve belli bir zaman içinde, tüm adanın, tam destek verdikleri Rum egemenliğine girmesini öngörmekteydi...

ÇIKARMAMIZ GEREKEN DERS
Bundan çıkarmamız gereken ders, eğer kararlılıkla mücadele edip talep etmezsek, BM, ABD ve AB’nin, kendiliğinden asla lehimize bir adım atmayacaklarıdır...
ABD ve AB, bugüne kadar olduğu gibi, kendi çıkarları ne gerektiriyorsa onu yapacaklar ve BM’i de bu amaçla kullanacaklardır...
Balkanlarda bölüp yutacaklar, Kıbrıs’ta birleştirip yutacaklar, Bosna Hersek’te savaştırıp, ezip yutacaklar…
Olay budur…
BM uzmanı Finlandiya eski Devlet Başkanı Ahtisaari’nin raporu ile yarattıkları Kosova modelini Kıbrıs’ta uygulamaya yanaşmamaları bunun kanıtıdır. . 
Ulusal çıkarları çifte standart uygulamayı gerektiriyorsa, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da hiç çekinmeden çifte standart uygulayacaklardır...
Her koşulda Rum yönetimine destek vermeye devam etmeleri, Annan Planına HAYIR demesine karşın Rum devletinin ödüllendirilerek AB’a alınması, tüm çözüm çabalarını sabote etmelerine karşın hiçbir şekilde suçlanmamaları bunun kanıtıdır...
Dolayısı ile bunları görerek BM’den ve BM’yi yönlendiren ABD ile AB’den medet ummamak, ancak bunlara karşı kararlılıkla cesaretle direnmek gerekmektedir...
Kıbrıs Türk Halkının tek güveneceği güç Anavatan Türkiye’dir...
Bağımsız egemen KKTC’ye kararlılıkla sahip çıkmaktan başka seçeneğimiz yoktur.
Türk ordusunun adadaki güçlü varlığının ve Türkiye’nin etkin-fiili garantörlüğünün devamını savunmaktan başka yol yoktur

FEDERASYON ARAYIŞI TERK EDİLMELİ
Bu bağlamda Türkiye ve KKTC hükümetleri de artık cesaretle siyaset değişikliğine giderek birleşik federal Kıbrıs arayışlarının son bulduğunu, federasyon zemininin olmadığını ilan etmelidir..
Ardından, BM’ye başvurarak Karadağ ve Kosova örneklerinin Kıbrıs’a da uygulanmasını talep edilmelidir.
Çifte standart uygulamalarını cesaretle yüzlerine vurarak, KKTC’nin tanınmasını, BM ve uluslararası kuruluşlara üyeliğini gündeme getirmeliyiz...
İlle de birleşik Kıbrıs isteniyorsa, bunun, “iki toplumlu” değil, Halkın isteği olan “ İKİ TANINMIŞ DEVLETİN KURACAĞI KONFEDERAL KIBRIS” olabileceği cesaretle, kararlılıkla kendilerine anlatılmalıdır.
Bunun için de ancak kadife ayrılığı müzakere edeceğimiz, anlaşmalı ayrılık ve karşılıklı tanıma dışında bir müzakere yapmayacağımız cesaretle ortaya konmalıdır